Milos adasında güneş yavaş yavaş batarken oluşan kızıl ışık huzmeleri arasında kilise çanları çalıyor, Etraftaki halk ellerindeki işleri bırakıp kilisedeki ayine katılmak için mabete doğru akıyordu. Nasya ise bu gün annesi ile birlikte babası sebastiano Marcini'nin ayinine katılacaktı. Oda başına bir tülbent geçirip içeriye girdi. Önce duvara sabitlenmiş taş sehpadaki bir mumu alıp yaktı. Daha sonra bir masaya geçip annesi ile oturdu. Kilisedeki insanlar fısır fısır bir şeyler konuşurken Nasya karşıdaki çarmığa gerilmiş isa heykeline baktı. Aslında Nasya dikkatini, heykel değil şimdi oraya çıkan babasına vermişti. Biraz sonra küçük kilise çanı tekrar çaldı. Papaz sebastiano ortaya çıktı. Az önceki uğultu hemen kesildi. Papaz önce isa heykelinin önüne geldi. Kilisedeki halkı arkasında bırakıp iki elini göğüslerinin üzerinde birleştirip dua etti. Daha sonra heykele doğru bir kaç adım atıp kenardaki kaseden aldığı gül yapraklarını isa heykelinin etrafına serpti. Sonrada iki bal mumunu yaktı. Ayin bittikten sonra papaz, halka döndü ve Nasya'nın defalarca dinleyip sıkıntıdan patladığı isa ve bakire Meryem kıssasını anlattı. Nasya kıssa boyunca oflayıp pufladı. Bunu gören annesi kızın kolunu çimdikledi. Nasya o acı ile bir çığlık attı. Yanındaki ve önündeki sandalyelerde oturan adamlar nasyaya kınayan bakışlar fırlattı. Nihayet kıssa bitince dua faslı geldi. Sandalyedekiler ayağa kalkıp ellerini göğe kaldırdı.
Ey tanrım ey isa babamız bu gün yine verdiğiniz nimetlerden dolayı sizlere sonsuz şükran diliyoruz.
Halk arasında amen nidaları yükseldi.Tanrım sen bizi kötülük saçan ruhlardan , gaflet ve cehaletten , bencillikten ve israftan koru
Tekrardan amen sesleri yükseldi.
Sen bereketimizi bollaştır emeklerimizi karşılıksız bırakma tanrım.
Amen
Bir yarım saat ise yüzyıllar önce savaşta tarafsız kalan milos erkeklerinin ceza olarak Ispartalılar tarafından katledilmesi konuşuldu.Daha sonra Meryem anaya ithafen Ave Maria duası okundu. Ayin bitince her kes evlerine dağıldı Nasya ve aileside kiliseden ayrıldı. Akşam karanlığının dondurucu ayazında kasabanın dar ve taşlı yollarından yürüdüler. Önce levandovsiya nehrininin batı kanadından akan köprüsünden geçtiler. Yine karşılarına sarı kandillerin aydınlattığı bir sokak cıktı. Sokağı boydan boya arşınladılar. Biraz ötedeki yoldan sağa dönünce önlerinde tüm ihtişamı ve heybeti ile yıllara meydan okuyan piskopos sarayı göründü piskoposun sarayı etrafı demir parmaklıklar ile çevrelenmişti. Bahçesinde asırlık söğüt ,zeytin ,okaliptus ve meşe ağaçları vardı. Bir diğer tarafta ise piskoposun karısı Edwina'ya yaptırdığı muazzam bir bahçe bulunuyordu. Bahçede renk renk güller, sarmaşıklar, fesleğenler, laleler vardı. Bahçede birde bir kamelya yapılmıştı. etrafı sarmaşıklar ile kaplı ön cephesi açık kenarında ise bir gölün bulunduğu bir kamelya idi. Nasya aniden babasını elinden cekiştirdi.
Baba bilmiyormusun ben büyüyünce bu sarayda kraliçe olacağım. Ama ben bu sarayı istemiyorum. Milosun en yüksek tepesi olan prafitis ilitas'da bir saray yapacağım sarayım öyle büyük olacak ki hergün tanrıyı ziyarete göklere çıkacağım.
Nasya kaç kere sana böyle saçma hayaller kurma dedim. Annesiydi konuşan
Babası sebastiano hemen araya girdi.
Bak Nasya tanrı her yerdedir. Kimse ona ulaşamaz. Bu senin içindeki saflık ile alakalıdır. Her gün Meryem anamız ve isa babamıza dua et. İşte o zaman tanrının senin yanında olduğunu hissedersin
Piskopos sarayının sokağından sola sapıp sarayı arkalarında bıraktılar. Nihayet evlerine vardıklarında Nasya adım atacak güçte değildi. Önce banyo yapıp yemek yediler daha sonra ada halkı yavaş yavaş kandilleri ni söndürüp karanlığa teslim oldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KANLI İKTİDAR ŞERBETİ 2 kösem sultan
Ficción históricaNasya milos adasında bir papazın kızıdır. Siyah saçları, beyaz ve pirüşsüz yüzü, kahverengi gözleri vardır. Asi ve başına buyruk bir kız çocuğudur. O da her çocuk gibi yaramazlık yapıp koşup oynuyor ve yine her çocuk gibi hayal kuruyordur. Sürekli...