Bölüm 1

192 93 25
                                    

Medya: Mete ATEŞ

 Sessiz koridorda ayaklarımın çıkardığı tok sesle yürümeye devam ediyordum ta ki arkamdan bir ses duyana kadar. O ses sağ kolum Tolga'nın bana kaçış uyarısıydı.

 Soluksuz koşarken adamlarımın beni ıssız otoparkta beklediği lüks bir otomobile atlayıp o döküntü mekandan ayrıldık. Yarım saat sonra Yılan'ın izimizi bulamayacağı bir dağ evine geldik. UTKU KUNTER bu lakabı hakkıyla taşıyordu. Azılı düşmanlarımındandı. Birimizin kanı mutlaka dökülecek ve kaybeden ben olmayacağım. Asla.

***

 Telefonun tiz sesiyle yattığım yerden hışımla kalktım ve telefona yöneldim.  Aslında umursamazdım fakat bu önemli bi haber olabilirdi, Yılan geri dönmüştü.

"Söyle"

"Ateş Bey Yılanın yandaşcısı elimizde"

Tolga'nın sesini duyduğumda kendime gelmiştim. İşte bu iyi bi haberdi.  Yılan, bu adama gerçekten değer veriyordu.

"Yarım saate ordayım" Diyerek konuşmayı sonlandırıp kravatımı düzelttim ve yola koyuldum.

***

 Vardığımda Tolga beni kapıda karşıladı ve bunun bizim için gerçekten güzel bir fırsat olduğunu söyledi. Bunu biliyordum. Kafamı sallayarak onu onayladım. Yılan bu adamı bizde asla bırakmazdı.

 İçeriye doğru yürüdüğümde hafif bir baş dönmesiyle sendeleyerek duvara yaslandığımda Tolga koşarak yanıma geldi. İlaçların etkisi olduğunu varsayarak Tolga'ya iyi olduğumu söyledim ve işimize devam ettik. Bu adamla ne yapabilirim diye düşündüm fakat aklım halüsinasyonlar yüzünden o kadar karışıktı ki ne yapcağımı bilemiyordum. Bu işin üstesinden ancak Tolga gelebilirdi. Etrafı biraz gözlemledikten sonra Tolga'yı yanıma çağırdım.

"Bu adamı sana devrediyorum." dediğimde kafasını 'bende' dercesine salladı. Olduğum yerden ayrıldım.

 2 YIL ÖNCE  

"Mete bey ya numaranız büyüye büyüye gözlük kullanmaya devam edersiniz ya da bu ameliyatı kabul edersiniz." dedi doktorum ve bana baktı soran gözlerle.

"Peki bu ameliyatın yan etkileri olucak mı?" diye sorduğumda bana gözlüğünün altından bir bakış attı.

 Konuşmasına fırsat vermeden kaçarcasına oradan uzaklaştım. Fakat bu adamdan kurtulmak mümkün olmayacaktı ki eve varmadan aileme haber ulaşmış bile.

 Doktorumun anlattığına göre küçük yaşlarda başlayıp 15-20 yaşlarında algılanabilen keratokonus denilen bi hastalığım varmış. Türkçeleştirirsek 'Kornea İncelmesi' diyebiliriz. Tüm bu sıkıntıları çocukken sırf gözlerimi ovuşturduğum için çektiğime inanamıyorum.

***

 Eve vardığımda kimsenin yüzüne bakmadan odama çıkmıştım çok geçmeden kapı tıklandı. Annem ameliyata girmem için bana yalvaran gözlerle bakarken babam durmadan konuşuyor, konuşuyordu. Küçük meleğime baktığımda ise köşede durmuş öylece bizi izliyordu. Birdaha onun yüzünü görememeyi hayal bile edemiyordum. O ameliyatı olmalıydım. Başka çarem kalmamıştı. 

 Annemleri başımdan savıp bir an önce uykuya yenilmek istiyordu gözlerim.

***

 Ertesi gün sürünerek gittiğim doktorun kapısını tıklayarak içeriye girdiğimde beni beklercesine sırıtarak yanına çağırdı.

"Sanırım ameliyat için geldin." dedi. O piçimsi gülümseme hala suratındaydı. Doktorum iyi bi adamdı. Her ne kadar sevmesemde bu kadar çabayı benim için gösteriyordu.

"Bütün gece düşündüm. Ailem ve benim için böylesinin daha iyi olacağına karar verdim."

"Bu ameliyatın bi yan etkisi olacagını sanmıyorum." diyerek rahatlatmaya çalışıyordu sanırım.

***

25-30 dakkalık bir ameliyat sonrası cidden göremiyordum ve -koruyucu olmasını umduğum- bir gözlükle karanlıkla baş başaydım. Ürkütücüydü. Biraz sonra tanıdık gelen bir sesin yakınlaşmasını bekledim ve sonunda odaya geldiğinde doktorum benimle muhabbet edercesine konuşuyordu. Heyecanım, duyduğum sesleri algılamama izin vermiyordu.

İki soru sormak istiyordum. İyileşecek miydim?, keratoplasti denen zımbırtı başarılı geçmiş miydi? Doktorum aklımı okurcasına sorularımı yanıtlamıştı.

"Çok iyiydin Mete, eğer bu doku sana uyarsa bir kaç güne görmeye başlayacaksın. Yavaş yavaş daha da netleşecek görüntülerin. Yaklaşık 6 ay sonra seni fazla rahatsız etmemiz gerekmeyecek."

Doktorumun sözleri içimi rahatlatmıştı. Her ne kadar sevmesemde, içimde ona karşı şüphesiz bir güven vardı. Bana bir kaç damla verdikten sonra taburcu olmuştum.

 Eve geldiğimde odama çıkmak istedim. Kız kardeşim her türlü zorlukta yanımda olduğu için çok şanslı hissettim. Bunu söylemek için fazla yorulmuştum. Teşekkürle yetindim.

 Zaten olduğum karanlıkta ve yatağın o yumuşaklığına kendimi bıraktığımda uykuya dalmam kolay olmuştu.

***

 Ertesi sabah kalktığımda sıkıldığım bu sikkonik karanlıktan kurtulmak için doktoruma sormadan gözlerimi açmıştım. Görebiliyordum ama eskisi gibi değildi, bunalıktı.

 İlaçlarıma alışkın olmadığımdan annem bu konuda yardımcı oluyordu. Saatinde hatırlatıyor ve damlatıyordu.

***

 Aylar sonra bulanık görüntülerin yerini net görüntüler almıştı. Artık daha sağlıklı ve güçlü hissediyordum. Fakat tek bir sorun vardı ve peşimi bir türlü bırakmıyordu.

 Artık dayanamayıp doktoruma olanları anlattım. Yüzünde bir ifade aradım ama ne şaşkındı ne de umursamaz. Sebebini bildiğine emindim.

"Doktor neler oluyor? Nedir bu şey?"

"Sana daha önce söylemedim, üzgünüm. Fakat bu çok nadir görülen bir şeydir. Keratoplastinin etkisi yüzünden halisünasyonlar görüyorsun Mete."

"Bu da ne demek oluyor?" dedim. Kafam allak bullak olmuştu. Şaşkınlığım sinirimi bastırıyordu.

"Takılan kornea sahibinin hayatı gözlerinin önünde canlanıyor. Gözlerin beynini esir alıyormuşcasına sana bu hayatı sunuyor." çaresizce yüzüme bakıyordu.

 Peki şimdi ne olacaktı? Bir çözüm yolu var mıydı?

KERATOPLASTİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin