O zamanlar 16 yaşındaydım galiba.
Liseye gidiyorduk. Sınıfta Özge diye bir kız vardı. Güzel değildi kız. Hiç dikkat etmezdi kendine. Dalga geçerdi diğerleri, erkek falan derlerdi. Benle arası iyi olmuştur. Matematiği süperdi, kopya falan verirdi. konuşurduk, sohbet ederdik. Sohbeti iyiydi, bilgili bir kızdı. Hatta daha sonra bizim oturduğumuz sokağa taşındılar, sabahları çoğu zaman beraber giderdik okula. Neyse, araya yaz tatili girdi her yaz Antalya' ya gidiyorlarmış. Yine oraya gittiler. 3 ay boyunca göremedim onu. Arada internetten konuşuyorduk. Bir kaç kerede aramıştı telefonla görüşmüştük. Çok iyi bir kızdı. 3 ay sonunda okul tekrar başladı. İlk hafta göremedim onu okulda. Gelmemişti.
Bir kaç gün sonra internette yakaladım. "N'oldu hasta mısın, gelmedin" dedim. "Yok ya geç döndük sadece, yarın gelecem" dedi. "Tamam" dedim. Bu kız okuldaki en iyi arkadaşım gibi bir şeydi. Şimdi düşününce aslında karışıkmış durum. Pek arkadaşı yoktu, bende sırf bu yüzden sohbet etmeye giriştim galiba. Bilirim yalnızlık, dışlanmışlık hissini. Her neyse, ertesi gün otururken bahçede, arkadan biri N'aber diye seslendi. Döndüm baktım, gülümseyen bir kız var. İlk önce tanımadım, şaşırdım, bir şey de diyemedim. Herkesin sınıfta vardır muhakkak, hafif kilolu, incin saçlı, sivilceli, neredeyse bileğine gelecek şekilde etek giyen tipler. Bu kız böyleydi, ama şimdi karşımda bambaşka biri var gibiydi.
Sarışındı zaten. Saçlarını sıkı sıkı toplayıp at kuyruğu yapmıştı. Yüzündeki sivilceler gitmiş, kilo vermiş, etek boyunu normale çekmiş, karşımda durup bana gülümseyen bir kız. "Çok mu değişmişim" dedi. Utandığı belliydi. "Evet" dedim. O an konuşamadım zaten. "Hadi sınıfa gidelim" dedi. Sınıfa girdik. Herkes benim gibi şaşırdı zaten. Erkek diye alay edenler şimdi yavşamak için fırsat kolluyorlardı. Bir kaç gün sonra şaşkınlık falan gitti tabi. Özge hem çalışkan, hem de güzel bir kız oldu. Düşünsenize popülerliği. Bizim muhabbetler eskisi gibi değildi tabi. Daha çok arkadaşı vardı. Ben en arkada tek başıma oturuyordum. Orta sırada benden iki sıra önde oturuyordu o. Boş derslerde hep gelirdi, sohbet ederdik, ya da ben matematikten bir şeyler sorardım. Haliyle gelmedi, yeni arkadaşları vardı çünkü. Aslında pek önemsemedim ama insan yine de garip hissediyor öyle bir durumda.
Kasım ayının başı, hava yağmurlu. okuldan çıkış zili çaldı ama şemsiyesi olan çıkıyor okuldan, ya da servisi gelen. Bekliyorum kapının önünde. Yanıma geldi Özge, saçlarını ev topuzu yapmış. "Bende şemsiye var, gel beraber gidelim" dedi. olur dedim. Çıktık okuldan yürümeye başladık beraber. Oturduğumuz yerin alt yapısı çok kötüydü zaten. Sokağı su başmış neredeyse. Onların evi tamam da bizim eve gitmek işkence gibiydi. O da gördü bunu. " Gel bizim apartmanda bekleyelim" dedi. Ailesini falan tanımıyorum zaten, evine davet etmedi. Apartmanın giriş
kapısından girip merdiven sahanlığında bekledik. Bizim son ders bedendi, eşofmanlar var üstümüzde. Ya kız birden çok değiştiği için, ya önceden iyi bir sohbetimiz olduğu için, ya da şimdi etrafında bir sürü arkadaşı olduğu için kıskanıyordum onu. Saçmaydı ama öyleydi, sohbet ettik biraz.
"Bu aralar pek konuşmuyoruz, yanlış bir şey yapmadım umarım" dedi. Hâla konuşurken biraz çekingen davranıyordu, anlıyordum sesinden. "Yok yanlış bir şey yapmadın, eskiden geliyordun artık gelmiyorsun" dedim. Sitem ediyor gibi çıktı sesim. İkimizde bir şey demedik bir müddet. Sonra o "benim hep en iyi arkadaşım sensin, şimdi çok arkadaşım var ama en iyi arkadaşım sensin yine de. Sen hiç gelmiyorsun ama konuşmaya, hep ben mi gelmeliyim." dedi. Haklıydı aslında, bir kaç kere yazılılarda yanına oturmak için gittim. Onun dışında hep o geldi. E şimdi eskisi gibi yalnız da değil, gelmemesi normal. O zamanlar böyle düşünmedim tabi. Ergeniz, akıl başta değil farklı düşünceler hakim. Sanki sevgilimmişte beni aldattı gibi düşünüyorum. " Neyse ya sorun yok" dedim. Daha ben bir şey demeden "bundan sonra yanında oturmak istiyorum, iznin varsa tabi" dedi manidar bir şekilde. "Sırana oturmak için neden izin istiyorsun onu anlamadım" dedim. O güldü, gülünce bende mutlu oldum. Oturduk kahvaltı ettik beraber. Şimdi bile aklıma geldikçe gülümsüyorum. O gün ders falan umurumda değildi. Okuldan çıkınca yakınlarda bir park vardı. Oraya gidelim mi dedim. Olur dedi. Gittik beraber oturduk. Sabah biraz yağmur yağmıştı. Islak toprak, ıslak çimen, hafif rüzgar, ve birazdan aşık olacağınız bir kızla beraber oturduğunuzu düşünsenize. Büyük bir ağaç vardı, yaprakların çoğu dökülmüş, onun altındaki banklara oturduk. sadece okuldan gelen sesler var. Ne konuşsam diye düşünürken o başladı konuşmaya:
- Geçen yıl benimle kimse ilgilenmezken, yani herkes beni dışlarken, sen neden ilgilendin konuştun ?
- Sohbetin güzeldi.
- Dürüstçe cevap ver.
- Tamam tamam. Matematiğin iyiydi ilk başlarda, bu yüzdendi. Ama gerçekten sohbetin çok güzel, diğerleri gibi değilsin.
- Anladım. sende diğerleri gibi değilsin.
+ Nasıl yani?
- Bilmem. Farklısın yani, öyle hissediyorum. Ve farklı hissediyorum senin yanında. Daha samimisin, diğerleri ben böyle olduktan sonra benimle konuşmaya başladılar ama sen hep yanımdaydın. Biraz konuştuktan sonra, bizim sınıftaki ne kadar yavşak varsa bizim yanımıza geldi. Kızlı erkekli oturduk orada, sohbet ettik. Bu sohbette orada kaldı. Uzun bir süre sonra devam ettik bu konuşmaya.
Yarıyıl tatiline kadar çok iyi geçti. Aramız daha iyi oldu. Daha samimi olduk. Sonra yarıyıl tatili girdi araya, 19 gün görmedim. Ailevi bir meseleden dolayı başka bir yere gitmiştik. Arada sırada telefonla konuşuyorduk sadece.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Seni Çok Sevdim
RomanceLise yıllarında başlayan çok güzel devam eden ama hüzünlü biten bir aşk hikayesi. -B.K.D