Bölüm 6: Gerçekler

57 21 37
                                    

     Güneş camdan gözüme vuruyordu ve ben ne kadar uyumaya çabalasamda bir yandan güneş bir yandan düşünceler uyutmuyordu. Bende pes edip ayağa kalktım lavobaya gidip elimi yüzümü yıkadım. Birşeyler  yemem gerektiğini biliyordum ama canım hiç birşey yapmak istemiyordu. Telefonuma baktım üç arama vardı ve hepside Sabri Bey'dendi. Merak etmiştim, gerçi dün görüşmemiz gerektiğini söylemişti ama kendimi bile hatırlamazken onu nasıl hatırlayacaktım...
       Sabri Beyi geri aradım, benim aramamı bekliyor olacak ki hemen açtı. "Alo Sabri Bey üç kere aramışsınız" dedim "evet Ceren Hanım bugün buluşmamız gerekiyor biliyorum şuan hiç buluşacak halde değilsiniz ama önemli bir konu fazla vaktinizi almayacağım" dedi. Gerçekten de hiç buluşabilecek durumda değildim ama Sabri Bey dünden beri birşeyler geveliyordu ve ben insanların bu huyundan nefret ediyorum. "Tamam Sabri Bey siz geleceğim yeri konum atın ben on dakikaya evden çıkarım" dedim "peki Ceren hanım görüşmek üzere" deyip kapattı.
      Odama çıktım dünden beri bu kıyafetlerle geziyordum sahi bir günde ne çok değişmişti hayatım, her duyguyu yaşar olmuştum oysa iki gün öncesine kadar soğuk ve vurdumduymaz Cerendim. Sanırım hayat dediğimiz şey kimsenin ne hissettiğine veya nasıl biri olduğuna bakmadan basıyor tekmeyi...    Önceden hayatın anlamını bildiğimi sanırdım ama hayat yaşadıkça gerçek yüzünü ortaya çıkarıyormuş...
      üzerime birşeyler geçirip aşağıya indim, arabanın anahtarları masanın üzerindeydi. Araba kullanmayı pek bilmesemde yetecek kadar sürebiliyordum. Babamın doğum günü hediyesi olan arabama bindim o sırada Rüstem amca panik bir şekilde cama yapışıp "kızım sen bu halde kullanmazsın ben götüreyim seni gideceğin yere" dedi. "Yok Rüstem amca ben kullanırım sende dinlen biraz, zaten Sabri Beyle görüşüp geri gelicem" dedim. Arabayı bana bırakmamak için ısrar etsede onu dinlemeyip Sabri Beyin attığı konuma gittim. Evin yakınlarında bir cafeydi.
     Cafeye geldiğimde Sabri Beyi hemen gördüm en kenarda oturmuş birşeyler düşünüyordu, yanına gittim o kadar dalmış ki beni fark etmedi. "Merhaba Sabri Bey" dedim. İrkilerek kendine geldi, hemen ayağa kalkıp "buyrun Ceren hanım" diyerek karşı sandalyeyi gösterdi. "Teşekkür ederim" deyip oturdum. Gergin gözüküyordu, söyleyeceği şeyi merak etmeye başlamıştım. Sabri bey "ne içersiniz Ceren hanım" dedi. "Teşekkür ederim Sabri Bey hiç birşey istemiyorum sadece söyleyeceklerinizi dinleyip eve gitmek istiyorum çok yorgunum" dedim. Hak verirmiş gibi kafasını sallayıp "peki" dedi. Bir iç çekip "Bakın Ceren hanım çok zor günler geçirdiğinizin farkındayım bu haberi size vermeyi hiç istemezdim ama görevim ve sonradan duyarsanız daha çok yıkılacağınızı düşünüyorum" dedi. İyice sinirimi bozmaya başlamıştı birşeyleri açıklamada Acun Ilıcalıdan daha sinir bozucuydu. "Peki Sabri bey artık daha fazla yıkılacağımı düşünmüyorum lütfen dünden beri sakladığınz şeyi söylermisiniz artık" dedim. Sinirlendiğimin farkına varmıştı ve bu onun daha da çok gerilmesinden başka bir işe yaramıyordu. En sonunda konuşmaya karar verip "tamam hızlı bir şekilde açıklayacağım, Ceren hanım aslında bu haberi bende yeni aldım babanız daha yeni hastanede vefat etmiş" dedi.
     Sanırım yıkıklardan daha fazla yıkılarda oluşabiliyormuş...
     Donmuştum beklemiyordum ben hep babamın iyileşeceğini umuyordum... Ağlamaya başladım Sabri bey garsona el işareti yapıp iki su istedi. "Ceren hanım iyimisiniz" dedi. Evet dünyanın babası ölmüş en iyi insanıyım demek geçti içimden, sinirliydim kime bilmiyorum ama çok sinirliydim ve bu siniri Sabri Bey den çıkartmaktan korkuyordum, o haber vermekten başka birşey yapmamıştı sonuçta.
     Ağlayarak "Peki Sabri bey dünkü haber neydi" dedim zar zor aslında dünkü haber falan önemli değildi ama kafamı dağıtmak istiyordum yoksa yine bayılacaktım. Sabri bey "Ceren hanım anneniz" dedi. Sahi dünden beri oda ortalarda yoktu yoksa ona da mı birşey olmuştu kaldıramazdım bu sefer bende giderdim arkalarından. Gözlerim büyümüştü "Evet" dedim "Yoksa ona da mı birşey oldu" Sabri bey "hayır hayır Ceren hanım bu düşündüğünüzden daha mı iyi yoksa daha mı kötü bilemiyorum ama anneniz babanız kaza yapmadan önce babanızın tüm mal varlığını üzerine yapmış" dedi. Ne hissedeceğimi şaşırmıştım daha doğrusu hisler şaşırıp görevi bırakmışlardı sanırım o derece hissizdim...
     "Niyeki... Sabri bey lütfen herşeyi düzgünce açıklayında babama gideyim artık" dedim tavırlı bir şekilde. "Tamam tamam anlatıyorum" dedi Sabri bey. Keşke anlatmasaydı...
   "Babanızın bankaya yüklü miktarda borcu varmış evinize haciz gelmemesi için kendine birkaç arsa bırakıp gerisini annenizin üzerine yapmış. Haciz borcunun bır kısmını ödeyip diğer kısmını bankayla anlaşarak takside bağlamış, yani üzerinde hiçbirşey olmadığı için banka kolay kolay haciz getiremeyecek o sırada da babanız diğer mal varlığını satıp yurt dışına kaçacakmış. İşte herşeyinizi satıp parasını aldıktan sonra annenizle evden birkaç şey alıp seni okuldan almaya geliyorlarmış daha doğrusu arkada ne zaman kaçtığınıza dair iz bırakmamak için seni okula sokmamayı planlıyorlarmış onun için de okula farklı yoldan giderek mobeselere yakalanmamayı hedefliyormuş. Çünkü banka babanın peşine herhangi birşey olmaması için polis takmış ve babanın fark etmemesi için onu araçlarla değilde böyle mobeselerden takip ediyorlarmış. Ama başaramamışlar ve kaza yapmışlar yani araçta annenizde varmış ama polisler kaza yerine gittiklerinde annenizi bulamamışlar ve siz dün hastanedeyken evinize bakmışlar. Yatağınızın üzerinde size ait bu mektubu bulmuşlar" diyerek bir kağıt uzattı. Dilim tutulmuştu hiç birşey diyemiyordum, sadece şaşkındım...
  Hemen alıp okumaya başladım
      Merhaba Ceren ben annen daha doğrusu üvey annen biliyorum şuan içinden "Ne saçmalıyor bu kadın" diyorsun ama doğru. Ben senin üvey annenim babanlada bunun için iyi geçinemiyorduk zaten. Baban annenle mutlu bir hayat sürüyordu ama sonra benimle tanıştı ve artık anneni değil beni seviyordu, annenle geçinemiyor sürekli bana kaçıyordu sonra anneni boşayıp benimle evlendi, ama bir süre sonra annen kucağında lanet olasıca bir bebekle kapımıza geldi ve onun kızı olduğunu kendisinin sana bakamadığını sürekli açlıktan ağladığını söyledi. Babandan para istiyordu, baban çaresiz kaldı, duyulamaması için para verip yolladı ama seni gördükten sonra garip davranmaya başladı hiç konuşmuyordu ve sürekli benden şikayet ediyordu bir gün bir bebeğimizin olmasını istedeğimi söylediğimde beni tersleyip bağırdı. Sonra ertesi gün kucağında seninle eve gelip artık sana bizim bakacağımızı söyledi. Annen seni ne kadar vermek istemese de annene dava açıp velayetini üzerine aldırdı. Annen her gün kapıya gelip seni ona vermemiz için yalvarıyordu ama baban onu polislere şikayet edip birdaha eve yaklaşmaması için uyardı ve annen birdaha ortalarda gözükmedi. Senin yüzünden babanla birdaha aramız hiç iyi olmadı heo kavgalıydık.Babanın ailesi anneni hiç bir zaman istemedi, Babana sürekli benim en ideal e olduğumu söylüyorlardı Onun için baban benden hiç ayrılamadı ama baban da annesinin yani babannenin üvey olduğunu duyunca yıkıldı ve kendini kumara verdi. Ailesiyle ilişkisini tamamen kesti "gerçek annesini aramadı mı diyeceksin"  aradı hatta buldu ama gerçek annesi çok fakirdi ve birde onu kendine yük edip bakmak istemedi, onu bir eve yerleştirip öhlece bıraktı, birdaha da görüşmedi.
    Sana gelecek olursak. Seni hiç bir zaman istemedim sen benim çocuğum değilsin hatta senden nefret ediyorum tabi şimdi soracaksın "o zaman niye mektup yazın" diye. Annem nereye gitti diyerek ortalarda beni arama diye, ben artık yokum beni unut ve kendi hayatına bak ve bana teşekkür etmelisin ki acıdımda annen gibi açlıktan ağzın kokmasın diye hesabına bir miktar para bıraktım hadi görüşmemek dileğiyle
           Senden nefret eden üvey annen

Buz kesilmiştim, neydi şimdi bu ben neye inanacaktım... Sadece şunu düşünüyordum Bu gerçekmi...?
    Sabri Beyin sesiyle irkildim, korkmuş bir şekilde bana bakıyordu ve suratı bembeyaz olmuştu ki muhtemelen benimde öyle...  Sabri Bey suyu uzatıp "Ceren hanıım, Ceren Hanım kendinizde misiniz? alın su için" dedi. Suya uzandım ellerim bardağı tutamayacak kadar titriyordu, en sonunda pes edip "Beni eve götürün" diyebildim sadece. Artık babam bile umrumda değildi bana yaptıklarıyla bu yaşadıklarını hak ediyordu...

Hayat Kapısı  (Aşk'a aşık)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin