1. bölüm

9.2K 289 37
                                    

Düşün! Her şeyin yasak olduğu bir dünya hayal et. Bu yasakların ve engellerin arasına sıkışmış yorgun ve yaralı bir beden düşle. Hayal ve düş... Bu kelimeler anlatmaya çalıştığım bu dünyadan ne kadar da uzak. Ama dene. Kendini o mahzun,solgun kalbin yerine koy. Ne kadar devam edebilir böyle? Yılların getirmiş olduğu alışkanlığı düşün ki en zoru da bu aslında. Alışmak acıya, istemediğin bir hayata, sana dayatılanlara... Yada alıştığını sanmak ama aslında içten içe isyan etmek bütün bu olanlara kolay mıdır? Değil! Hele ki kendini bildin bileli böyleysen. Başka türlü yaşamamışsan, yaşayamamışsan hiç. Nefes almaya devam ettiğin şu kısa zaman aralığını yaşamdan saymışsan ve kendine söylediğin pembe,beyaz yalanlara kendini inandırmışsan. Günyüzüne çıkmasın istediğin gerçekler yavaş yavaş siliniyorsa hafızandan.

Nasıl? Şimdi hissettin mi beni birazcık da olsa?

Oysa ben de her insan gibi olmak isterdim. Evimde, yatağımda uyanmak ve küçük ailemle mutlu bir hayat sürmeyi dilerdim ancak benim uyandığımda gördüğüm tek şey müthiş hastahane süitimin kasvetli pencerelerinden ve rutubet kokan duvarlarından ibaret. İşte bu düşünceler içerisinde güne başladım. Hayır, sol yanımdan kalkmadım. Bu benim her zamanki halim. Her zamanki gibi mutsuz, umutsuz, yenik, bitik... Monotonluktan bıkmış bedenimi yavaşça doğrulttum neyseki bugün kolumda serum iğnesiyle uyanmamıştım. Şu serumları o kadar sık veriyorlar ki birinin yarası kapanmadan diğeri açılıyor.

Evet, ben hastayım. Böyle bir çırpıda söyleyince çok basit bir şeymiş gibi geliyor kulağa. Ne kadar az anlam yüklersem bu kelimeye sanki hayatımdaki etkisi bir o kadar azalacakmış gibi saçma bir his doğuyor içime. Doğduğu gibi de yok oluyor. Çünkü biliyorum öyle olmadığını. Acıyla hissediyorum bunu. Ve irkiliyorum.

İlaçları yutmadığımı öğrenince sakinleştiricileri serum ile vermeye başladı uyanıklar. Akıllarına geldikçe beni uyutmak en büyük fantazileri zaten. Günlük rutin kontrollerimi yapmak için o yelloz hemşire geldi yine 3 yıldır olduğu gibi yüzünde her şeyden bıkmış bir ifade ile. Bunun kişisel olmadığını biliyordum. Herkese aynı ifadeyle baktığından da eminim. Aslında güler yüzlü olması tercih edeceğim bir şey olur muydu bundan emin değilim. Çünkü sanıldığının aksine hastaya moral vermek için insanların takındığı neşeli tavırlar beni rahatsız eder.

Hastahaneye yatırılırken sadece birkaç aylıktı güya ama 3 yıldır burdayım. Malum sürekli yurt dışına gidip gelen bir annem var(!) Beni pek umursamaz zaten. Kırgın mıyım yoksa kızgın mı? Belki de hiçbiri ve sadece yabancı hayata, duygulara ama aynı zamanda oldukça alışık acılara. Neyim ben hakkaten? Önüm ne arkam ne? Geçmişim geçmişte kalanlardan mı ibaret sadece ya da bir hasta olmaktan öteye gidemez mi hikayem? Bilmiyorum, bilmiyorum işte.

Birkaç kez ameliyat oldum kalbimdeki delik yüzünden düzelmek yerine daha da kötüleşti. Bir keresinde sırf hastahanenin bahçesinde üstüme pisleyen bir kedinin peşinden koştuğum için bayılmıştım. Birkaç gün sonra uyandığımda beni acilen ameliyata aldıklarını ve bir daha böyle şeyler yaparsam şu lanet olası tedavide yol katedemeyeceğimi söylediler. Yaramaz bir pisicik bile katilim olabilir özetle. Bu yüzden yasaklıyım ben lanetli bir ayna gibi üstü kapatılmış ve tozlu bir çatı katına hapsedilmiş, kimseler farkımda değil gözler hep kaçak üzerimden. Oysa basit şeyler benim imkansızlarım. Ben oyum işte hani kulenin en tepesine hapsedilen, ben oyum ki bir köşede üvey kalan, o zehirli elmayı yiyende bendim o sonsuz uykuya dalan da ama bir fark var elbet onlar masal ve mucizeler gerçektir yalnızca masallarda. Gerçekten yine sıkıcı bir gün ve sıkıcı insanlar.

Günün en heyecanlı olayı bize geniş ürün seçenekleri ile hizmet sunan hastahanenin kafeteryasına inmek. Heyecana bak be ! . Kapı suratlı doktorlar dışında hasta ya da ziyaretçi gerçekten insan görebileceğim bir yer. Birde çilekli süt içebileceğim tabi

Kafeteryada oturduk. Oturduk diyorum çünkü yanımda daimi hemşirem gıcık karı nereye gitsem peşimde bir tek akşamları evine gittiğinde beni yalnız bırakıyor sağ olsun annem beni çok düşünür de (!)

Öylece kafeteryada oturmuş etrafıma bakıyordum yanımdaki hemşirenin çayını içerken çıkardığı o iğrenç senfoniyi dinlerken. Her şey aynı herkes aynıydı. Gözlerim kafeteryayı süzerken köşedeki çocuğa ilişti. Bu birkaç gündür gördüğüm kişiydi. Hep bu saatte burada oluyor aynı yere oturup ayaklarını karşı sandalyeye uzatıyor başı önünde bir şeyler okuyordu. Şekersiz içiyordu kahvesini. Bunu biliyordum çünkü garsona söylerken dudak okumuştum.Birkaç gündür görmeme rağmen bayağı yer etmişti hafızamda

Kahvesini hiç bitirdiğni görmedim hep özenle son yudumu bırakıyordu.Sonra biraz daha oturup gidiyordu.Kıyafetleri baştan aşağı siyah ve griydi. Ara sıra hafiften geriye kayan beresini öne çekiyordu. Onu beresiz görmemiştim. Bence bu ona gizemli bir kafa katıyordu. Hastahaneye böyle tipler pek gelmez. Ne yapıp ne edip onunla tanışmalıymışım gibi hissettim bir an. Hemşirenin gözleri üzerimdeydi ancak onunla tanışmayı gerçekten istiyordum. Sebebini bilmiyordum.

Hemşirenin bir anlık dalgınlığından faydalanıp çayına içmeyip sakladığım sakinleştiricilerden attım. Gerçekten çok etkiliydiler biraz sonra başı masaya devrildi bile. Bir de benden bunları yutmamı istiyor manyaklar.

Ben onu izlerken birden ayağa kalktı ve yürümeye başladı. Hayır böyle bırakamam bu sefer onunla tanışmanın bir yolunu bulucam derken aniden çılgınca bir karar aldım ve koştum. Hay beni ! Ayağım takıldı sendeledim. En son böyle sendelediğimde neredeyse yeni bir kanamayı tetikliyordu. Tam düşecekken hırkasından tuttum. Sonra gözlerimi sıkıca kapadığımı hatırlıyorum. Her şey o kadar hızlıydı ki ama refleksleri kuvvetliydi. Düşmeden beni tutmuş başım sağ dizinin üstündeydi zar zor nefes alıyordum. Boğazı geniş tişörtünün yakasından köprücük kemikleri görünüyordu. O andan hiç çıkmak istememiştim. Sol eliyle yavaşça alnımdan ateşimi kontrol etti. Onun dokunuşuyla birkaç derece daha arttığını düşünüyorum. Sonra iyi olduğumu düşünmüş olacak ki beni ayağa kaldırdı fakat yükselen nabzım başımı ağrıtıyordu biraz tökezleyince eliyle dizlerimin altından tutarak beni kaldırdı. O kadar ani bir olaydı ki böyle bir şey yapmasını beklemiyordum. Ne yapacağımı bilemediğimden kapadığım gözlerimi yavaşça aralayarak etrafa baktım herkes bize bakıyordu. İleride kimin olduğunu bilmediğim bir tekerlekli sandalye duruyordu beni yavaşça sandalyeye oturttuktan sonra benim tarifimle odama kadar bıraktı. Odanın içerisine girdiğimizde hala nabzım normale geçmemişti yine bir tökezleme olunca beni yatağa o yatırdı yavaşça. Sağ kolunu boynumun altından çekerken kanının atış ritmini duyabiliyordum. Bir şey söylemeden giderken

-Adın? diyebildim sadece

Döndü ve bana doğru eğildi.Yaklaştığı her santimde yanaklarımdaki kızarıklık ton değiştiriyordu. Sonra o kadar yaklaştı ki nefesini boynumda hissedebiliyordum

- Bir daha böyle koşma yanında ben olmayabilirim ufaklık dedi ukala bir tavırla. Kapıdan çıkarken bakışlarımla onu takip ettim.Nefesini hala boynumda hissederken kim olduğunu gerçekten merak ediyordum.

not: okuyanlara nasıl sesleneceğimi bilmiyorum o yüzden direk lafa başlarsam diyeceğim şu ki eğer bölümü sonuna kadar okuyup sevdiyseniz ve devamını bekliyosanız vote ve yorumlarınızı bekliyorum

HASTAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin