- Peki şimdi ne yapacağız?
- Ben napacağımızı biliyorum Christiana. Madalyonu bana ver lütfen.
- (Madalyonu verir.)
- Güzel. Şimdi şuna bi'bakalım.
Tam tahmin ettiğim gibi. Tamam yola çıkalım Bay ve Bayan Lovato yarım saate herşeyi ayarlayın. Yola çıkıyoruz.
- Ama Robert. Gece gitmemiz daha uygun olmaz mı? Şimdi gidersek bizi farkederler.
- Tam tersine Chris. Bugün Cumartesi Chapelle'de çok insan olacaktır. Fatkedilmemiz daha zor. Ancak gece gidersek tapınak şövalyeleriyle karşılaşabiliriz. :)
- Doğru söylüyorsun. Evet çok doğru. Peki sen ne dersin baba?
- Ben de Robert ile aynı fikirdeyim kızım.
- O halde sevindim. Bay ve Bayan Lovato lütfen, sadece yarım saatimiz var.
- (İkisi birden) Tamam.
...
Ve yaklaşık 1 saat sonra Sainte Chapelle'nde idiler. Robert Lovato'lara kenarda kendisini beklemelerini söyleyip keşife çıktı. 15 dakika sonra Lovato'ları bıraktığı yere döndü. Ve:
- Sanırım hazineyi buldum.
- Nasıl? Robert hazine ne kadar büyük?
- Hazine derken, yani madalyonun yerini buldum. Orada bu şekli alan bir girinti var. Ama uygun zaman değil. İşte şimdi gece geleceğimizde haklı çıktın Chris. Gece tam 12'de yani çanın en uzun çaldığı saatte. Biz burada 11.45'de hazır olmalıyız. Bu arada da ben halatları ve birtakım malzemeleri hazır ederim. Şimdi tek yapmamız gereken dikkat çekmemek için ayine katılıp, eve dönmek. Böylece zamanımız da geçmiş olur. Haydi girin.
Üçü de ayinden sonra eve gittiler. Robert aletlerini hazırlıyordu. Lovato'lar ise oturmuş hazine hakkında sohbet ediyordu. Bu arada Christiana merak edip Robert'ın yanına gitti. Odaya girdi ve kapıyı kapattı.
- Robert, hazırlıkların tamam mı?
- Tam değil. Birkaç eksiğim daha var. Onları da koyduktan sonra tamam olacak. Ancak Chris (İşini bırakıp Christiana'ya dönerek) bu hazineyi sahibine vericeğinizi söylemiştin. Kim bu sahibi çok merak ediyorum.
- Aaa, ama mızıkçılık yapıyorsun Robert. Ne konuşmuştuk. O zaman sen de o eski gazeteleri nereden bulduğunu söyle.
- Tamam, söz. Söyleyeceğim. Ama önce sen çünkü emin ol benim ki daha şaşırtıcıdır.
- Hazineyi vereceğim kişiyi aslında ben de bilmiyorum. Sadece I. Dagobert'in bir mektubunda vasiyetini okudum. Bu kağıtları ele geçiren, hazineyi de ele geçirmiş olacak. Ve hazineyi bulandan bir isteği var. Hazine sandığının üzerinde bir mektup varmış. Hazine orada yazan kişiye ya da adamın kişileri 1000 yıl önce tahmin etme olasılığı olmadığından büyük ihtimal bir kuruma verilmesini istiyor. Düşündüm ki eğer orada yazan kurumun devamı varsa hazine oranındır. Ancak orda yazan kurumun devamı yoksa bu hazineyi krallığa teslim edeceğim. Böylece hazine emin ellere geçmiş olacak.
- Harika. Sıra bende değil mi?
- Evet Robert şimdi sıra sende. Sen nereden buldun o gazeteleri? Çok eski gazetelerdi onlar.
- Christiana, ben... Ben dedektifim.
- Aha hiç şaşırmadım. Anlamıştım zaten.
- Nasıl?
- Pek tabii. Alelade bir insan ne bu olayı çözebilir ne de o tarihi gazetelere ulaşabilir veya sandığın gizli bölmesini bulunca kahkaha atabilir. Tüm bunlar senin dedktif olduğunun kanıtıydı.
- Emin ol çok kurnazsın. Güzel kurnaz.
- Ah, boşuna iltifat ediyorsunuz.
- Asla. Güzelliğiniz karşısında kelimeler yetersiz kalıyor. İltifatlar ise edildikleri kişiye bakınca düşüp bayılıyorlar.
- Lütfen Robert. Daha fazla utandırmayın beni.
- Sen değil,asıl utanması gereken senin masumiyetini, güzelliğini ve şirinliğini anlatamayan kelimeler utansın. Sana hakettiğin değeri veremeyen ben utanayım. Ancak sen Christiana sen hiç utanma her ne kadar utanmak yüzüne ayrı bir güzellik katsa da.
- .... ( Christiana, Robert'ın omuzlarını tuttuğu ellerinden kurtularak kapıdan hızla çıktı.)
- Ah güzel Christiana'm bana verilen en değerli şeysin. Charles'a ne kadar teşekkür etsem azdır.
...Gece olmuştu. Heyecanlı bir bekleyiş vardı. Saat 11'di. Robert:
- Son 15 dakikamız var haydi Chris. Bana yardım et de şu işi çabuk bitirelim.
- Geliyorum Robert.
Baban Henry'de yardım ediyordu. Saat tam 11. 15'ti ve arabaya binmişlerdi. Mükemmel bir zamanlama. Ve 11.45'de Chapelle'e varmışlardı. Robert sessiz adımlarla madalyonun girintisinin olduğu yere ilerliyordu. Arkasında da Chris ve baba Henry geliyordu. Robert, girintiye geldiklerinde:
- İşte bakın burada. Ancak madalyonu şimdi yerine koyamayız nasıl bir geçit açılacağını ve nasıl bir gürültü çıkaracağını bilmiyoruz. 12'yi bekleyelim.
Aradan tam 15 dakika geçmişti çan sesi başlamıştı. Robert hiç vakit kaybetmeden madalyonu yerine taktı. Ve hafif bir gürültüyle yer oynadı ve Chapelle'nin duvarının yerle birleştiği yerde bir oyuk belirdi. Robert hemen feneri kaptı ve oyuğa girdi. Aynı şekilde Lovato'lar da fenerlerini takıp Robert'ı takip etti. İçerisi gittikçe genişliyordu. Robert:
- İşte burası şapelin en alt kısmı.
- Ama hani hazine? Hiçbirşey yok burada.
- Sabret Bay Lovato sabret.
İlerliyorlardı ancak hiçbir altın parçasına rastlayamıyorlardı. Yaklaşık 5 dakika sonra karşılarına dar bir oda çıktı. Oraya girdiklerinde sevinmişlerdi. Çünkü odanın ortasında büyük bir sandık vardı. Yaklaştılar ve Christiana bağırdı:
- İşte! İşte mektup orada.
Ardından koşarak mektubu aldı. Özel bir sıvıyla korunduğu kesindi. Ama Christiana bunu umursamadan mektubu açıp okumaya başladı. Sandığın önünde durduğundan Robert ve baba Henry sandığı açamıyordu. Ve birden Christiana yığıldı. Robert ne olduğunu anlayamamıştı.
- Christiana! Chris neyin var? Chris konuş. Chris!
-O... Oku! Oku!
Robert yüksek sesle okumaya başladı.
"Sevgili C. Ve R.
Bulduğunuz bu hazine size aittir. Yıllar evvel bir kahinden 1000 yıl sonra baş harfleri C. ve R. olan iki İngilizden doğacak olan iki çocuğun Fransa'nın geleceğine çok büyük katkılarda bulunacağını ve ülkemizin geleceğini sağlayacağını öğrendim. Başta inanmamıştım. Ancak bu konuyu ülkemizde bulunan tüm kahinlere sordum ve hepsi aynı şeyin mümkün olabileceğini söyledi. O yüzden bu hazineyi size veriyorum. Elimden aldığınızı düşünebilirsiniz. Çünkü bu hazineye benden başka kimsenin eli değmedi. Ve son bir şey daha. Doğacak olan kızınıza Gemma(değerli taş, mücevher) oğlunuza da Aurivillie ( altın şehirden gelen) ismini vermenizi istiyorum. Aşkınız sonsuzluğa erişsin.
Fransa Kralı I. Dagobert "
Mektubu boğazı düğümlene düğümlene bitiren Robert:
- Chris bu biziz.
- Evet Robert biziz.
Robert, Christiana'nın yanına yığılır ve birbirlerine sarılırlar. Baba Henry ise hala şoktadır ve hiçbir şey söyleyememiştir. Robert kalkar ve:
- Benim güzel Christiana'm haydi hazinemize bakalım. (Chris'i kolundan tutup kaldırır. )
Yavaşça hazinenin kapağını açtılar ve yine bir şok. İçi ağzına kadar dolu olan bir sandık. İçinde yok yoktu. Herşey altındandı. Kolyeler, bilezikler, küpeler, maden paralar...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Madalyon'un Hazinesi
Mistério / SuspenseFransız baba ile İngiliz bir annenin güzeller güzeli Christiana'sıyla, İngiliz Dedektif Robert'ın tesadüflerle dolu aşkı. Bir madalyonun verebileceği en güzel hediye....