Kardeşlerimi internet aracılığıyla kontrol edeyim derken telefonum zaman algımı yitirmeme neden olmuş olmalı ki Esra Abla oturduğum masadaki sandalyelerden birisini çektiğinde ancak başımı kaldırabiliyorum. Mert'i internette fazla geçirdiği zaman için azarlarken aynı sorunsalı benim yaşamam, hafif bir suçluluk duygusu yaratsa da yine de Esra Abla'ya gülümseyerek ayağa kalkıyor ve sıkıca sarılıyorum. Aynı sıcaklığı barındıran tebessümüyle karşılık verdikten sonra o da kendine bir kahve siparişi verip tüm içtenliğiyle sohbetine başlıyor.
"Hoş geldin İstanbul'a, Melis!"
"Hoş bulduk abla," derken gülümsüyorum ve nefeslerimi artık daha rahat aldığımı fark ediyorum. Esra Abla'nın varlığı tüm ailemin desteğini somut bir biçimde arkamda hissetmeme yardımcı oluyor. "Umarım hoş gelmişimdir, gerçekten."
Bu iş fırsatı aslında planlarımda olmasa da ailemizin pusuda yatan geçim sorununa kökten çözüm sağlayacağı için, bu görüşmeye ister istemez bel bağlamış durumdayım. Konuşmamızın hâl hatır kısmına geçsek de sinsi şekilde bedenimi ele geçiren bir tedirginlik, sesimden dizlerimi sallayıp duruşuma kadar beni ele veriyor.
Esra Abla da bunun farkına vardığı anda oğlundan bahsettiği konuşmasını yarıda kesip elimi tutup sıkıyor.
"Kendini strese sokma, güzelim! Özgeçmişin iyi, her şeyden önemlisi çalışkan ve çok disiplinlisin. Sen sadece kendine güven ve görüşme sırasında bu özelliklerini anlamalarına fırsat yaratmaya çalış. Ben gerisinin geleceğine inanıyorum."
Gülümsesem de tedirginliğim dudaklarımın iki köşesinden asılıp somurtturuyor beni.
"Kiminle görüşeceğini biliyor musun? Tanıyorsam belki birkaç tüyo verebilirim," diye soruyor Esra Abla.
"Hayır," diye yanıtlıyorum cep telefonumu cebimden çıkarırken. "Sadece görüşmenin yapılacağı yeri yazmışlar." İşe başvurduktan sonra adresime gönderdikleri e-postayı ona gösteriyorum.
On saniyelik bir sessizlikten sonra Esra Abla "Yönetim katındaymışsın, departmanla asıl ilgilenen Sedat Bey olduğu için büyük ihtimalle önce o görecektir seni," diyor. "Bir de Mahir Bey olur herhalde. İşe alım görüşmelerinde o da katılıyor genelde."
Rengim iyice solmuş olmalı ki Esra Abla şakayla karışık endişesini dile getiriyor: "Melis'ciğim, istersen yavaştan kalkalım. Ağır ağır yürüyelim. Sen stresten birazdan bayılacaksın yoksa."
Konuşamıyorum bile, kafamı sallayarak Esra Abla'ya uyarken derin derin nefesler almaya odaklanıyorum sadece. Hesabımızı ödeyip kafeden çıkıyor ve iyice kalabalıklaşan caddeye adımımızı atmak üzereyken Esra Abla'nın telefonunun çalmasıyla bir süre kafenin önünde bekliyoruz. O görüşmesini sürdürürken ben önümüzdeki yoldan geçen yaya ve arabaları izliyorum. Hepsinin ilginç bir hikâyesi olduğunu hatırlatıyorum kendime. Ne kadar sıradan görünseler de, hepsinin yaşamlarında sıra dışı ve bu yüzden heyecan verici bir şeyler olduğunu düşünüyorum ister istemez.
Tam da bu düşüncemin üstüne hiç de sıradan durmayan lüks bir araba tam önümüzde duruyor ve öndeki yolcu kapısı açılmadan önce bir süre öylece bekliyor. Esra Abla'nın da konuşmasının yavaşlamasıyla onun dikkatinin de araca kaydığını anlayınca onun bakışlarını takip ediyor ve aracın içindeki sürücüyü ve yanındakinin öpüşen siluetini, güneşin yansımasının bana izin tanıdığı kadarıyla görebiliyorum. Çift hakkında seçebildiğim tek detay, kadının karamel rengi saçları olurken yolcu kapısının açılmasıyla dikkatim dağılıyor.
En az dört haneli bir sayıyı etiketinde bulunduran topuklu ayakkabısıyla, heykel gibi fiziği ve moda dergilerinden fırlama bir elbiseyle arabadan inen genç kadının, doğru telaffuzunu bilmediğim marka çantasından pek de bahsetmeyeceğim. Çünkü bu kadını etkileyici kılan üzerindekilerin fiyatı değil; neredeyse kusursuz yüzündeki çekici gülümsemesindeki o kendine güven... Hayatındaki her anın kontrolüne sahipmiş gibi duruşu... Yanından geçen herkesin dikkatini çeken bir albenisi vardı bu kadının.
"Evet, canım Zeyno'm. Bu da sana kapak olsun," diye mırıldanan Esra Abla, beni kendime getiriyor. "Boğazdaki yemeğe sen de davetlisin, Melis'ciğim."
Telefonuyla biraz önce önümüzden devam eden arabayı çektiğini görünce şaşırdığımı saklayamıyorum. Esra Abla, şok olmuş ifademi görünce önce bir kahkaha atıp sonra devam ediyor.
"Kuzu, dur açıklıyorum hemen: Biraz önce gördüğün havalı kadın vardı ya..."
Kafamı sallıyorum: "Hıhı..."
"O, Yeşim Arısoy."
Tanımış gibi mırıldansam da sonradan itiraf ediyorum.
"O kim, Esra Abla?"
"O, kuzucuğum, senin birazdan görüşme yapacağın şirketin sahibinin kızı."
Etkilenmiş bir şekilde başımı ağır ağır sallarken Esra Abla devam ediyor.
"Biz bir arkadaşla iddiaya girmiştik geçenlerde. Yeşim Arısoy'un SS İlker'le ilişkisi olduğuna dair... Zeynep yok demişti, bense var... Boğaz'da yemeğe çıkaracaktı kaybeden... Ve ben az önce kendi gözlerimle ikisini önce dudak dudağa gördüm ve SS İlker'in arabasından Yeşim Hanım'ın indiğine tanık oldum." Telefonunu sallıyor. "Kanıtım da var."
"Şimdiden tebrik ederim," derken gülüyor ve ardından soruyorum. "SS İlker kim?"
"Ağzıma da SS İlker olarak yapıştı, kaldı. İlker Bey işte, o da senin gireceğin departmanda proje müdürü. Sedat Bey'in yardımcısıdır aynı zamanda; kâğıt üstünde olmasa da çoğu zaman bütün yetkiler onda oluyor, haberin olsun. Bayağı içli dışlı olacaksın o işkolikle, anlayacağın. Acımasız derecede bir disiplinle çalıştığı için Nazilerin SS Subaylarından esinlenerek SS İlker diyoruz biz ona. İsim annesi de az önce bahsettiğim Zeynep'tir, yönetim katının sekreteri. Zaten o kata çıkıyoruz senin görüşmen için, Zeynep'le de tanıştırayım seni, gel..."
Anlattıklarına gülsem mi endişelensem mi kararsız kaldığım bir anda Esra Abla yeniden lafa giriyor.
"Aa, bak, şimdi hatırladım! Zeynep söylemişti geçen Cuma. Sedat Bey, bu hafta olmayacaktı. O zaman senin görüşmeye SS İlker girer."
Kaşları endişeyle çatılınca korkumu zapt edemiyorum daha fazla. "Zorlayabilir seni, ama sen kendine güven," diyor Esra Abla ama telkinleri yetersiz kalıyor.
"Daha da önemlisi," diyor Esra Abla gözlerimin içine dikkatlice bakıp. "Sakın ama sakın, aman diyorum Melis, o adamın yakışıklı yüzüne kanma. Gerçi onun etkisi de adam ağzını açıp konuşana kadar sürüyor zaten ama ben yine de uyarayım. Bağışıklığını sağlayayım."
Not: Yazmaya nihayet döndüüüm! Nasıl güzel hissettiriyor anlatamam! Bol bol yorumlarınızı bekliyor, Efsanevi için çekilişe katılmaya üşenmemenizi rica ediyorum :D
instagram adreslerimiz:
yaseminunal93
opiagtmc
efsanevi_mucizevi
Bölüm 3.1 çok çok yakında!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OPIA
FantasyHer özel hikâyenin bir serimi, düğümü ve çözümü vardır. Bazılarında bu sıra yer değiştirmiş olabilir. Hatta bu sırayı değiştirme çabası, hikâyenin ana fikri olabilir. Benimkisi biraz öyle. O yüzden biraz tuhaf, biraz olağan dışı ama kesinlikle çok ç...