7 ❁

238 7 7
                                    

"Şimdi, Deniz yan okulda felan değil," dedim. Kafasını devam et anlamında salladı.

"Hatta Deniz diye biri de yok. O an korktuğum için uydurmuştum."

"Peki, Deniz diye dediğin kişi kim?"

Söylesem mi söylemesem mi diye Nilaya baktım. Olumlu anlamda kafasını salladı.

"Deniz dediğim kişi..." Kendimi Acun gibi hissetmedim değil şuanda. "...Ayşin."

Şule'nin kaşları çatıldı. "Bizim Ayşin mi?" dedi. Başka hangi Ayşin olacak? Tüm garip isimliler bizim okulda toplanmış mübarekler.

"Evet." dedim.

"Tamam, sağ ol. Dün için de özür dilerim, korkuttuysak." Yok ya ne korkması kardeş, alt tarafı altıma sıçıyordum.

"Yani korkmadım da yanındaki kızdan biraz tırstım gibi," dedim.

"Sude iyi kızdır aslında." Aynen çok iyi kız, cenazemi hazırladı iki dakika da resmen.

"Ama, söylediğimi söylemesen. Lütfen." dedim. Yoksa bir de Ayşin ile uğraşırdım.

Şöyle bir baktım da, o kadar korkmama gerek yokmuş. Neyse, varmış.

Öğle teneffüsünde, ne öğle teneffüsü ama, sınıfta otururken Sude geldi ve Ayşin'i çağırdı bu sefer. Bade ve ben dururmuyuz tabi? Arkasından izleyici gibi gittik.

Kızlar tuvaletine girdik, ne çekti bu tuvalet son iki gündür be. Sude telefonunda fotoğraf açıp Ayşin'e gösterdi.

"Bunları sen mi yazdın?" dedi.

Ayşin ekrana baktı, "Evet," dedi.

Şule bana doğru baktı ve beni işaret etti, "Eğer bu kızla uğraşırsan seni bitiririm. Anladın mı?" dedi. Benimle uğraştığı yok ama neyse.

Ayşin kafasını 'anladım' anlamında salladı.

Sonra topluca tuvaletten çıktık. Dışarıdan görenler ne düşünmüştür acaba?

Bizim kata çıktığımızda karşımızdaki sınıfı boşalttılar ve
içeriye, Ayşin, Sude, Şule ve Batur girdi. Tövbe tövbe fesat bir insan olmakta kötü.

Koridorda sessizlik hakimken Bade ile birbirimize baktık. İçeriden ses gelmiyordu. Öldürdünüz mü kızı lan?

Nöbetçi masasına dayanmış öylece dururken hepsi içeriden çıktı. Sanki...sanki hiçbir şey olmamış gibi. Bade ile Ayşin'in peşinden gittik.

"Ne oldu?" diye sorduk aynı anda.

"Hiçbir şey," dedi sakince. Fazla sakindi. Sonra ekledi, "Sen mi söyledin?"

Şimdi söyledim desem olmaz, söylemedim desem olmaz. Yalan söyleyecektim, tekrar. "Hayır, ben söylemedim."

"Nereden öğrendi o zaman?" diye çıkıştı.

"Bilmiyorum." dedim. Bu nasıl bir hastalıktı? Yalan hastalığı.

Ortalığı daha fazla karıştırmamak için sınıftan Bade'yi de alıp sınıdtan çıktım. Sınıftan çıktığım da nöbetçi masasına dayanmış Batur, Sude ve bir erkek ile karşı karşıya geldim. Üçü de sırıtıyordu. Bu ne lan? Sırıtma çetesi resmen. Ya, şimdi o değil de. Bu Batur'un arkadaşı ne kadar yakışıklıymış.

Düşündüğüm şeye bak.

Sude, "Seninki burada." dedi ve Batur'u işaret etti. Benim ki? Nerede? Benim ki kim? Batur mu benim ki?

Anlık şok ile karşılarına heykeş gibi kaldım ve anlamsız bakışlar attım. Onlar ise gülüyordu. Neyin kafasında bunlar?

Bade beni kolumdan tutup çekti, ilerlemeye başlayabilmiştik nihayet.

"Bade, kanka?"

"Efendim?"

"Bu Sude, seninki dedi ve Batur'u işaret etti. Ne alaka?" dedim halâ anlam vermez bir biçimde.

"Bilemiyorum." dedi ve kaşlarını kaldırdı.

Bade'nin kolunu dürtüp sinsice gülümsedim. "Kız, sana şu Batur'unyanındakini ayarlayayım mı?" dedim.

Gözlerini büyütüp, "Yok daha neler!" dedi. Peki bakalım öyle olsun Bade hanım.

Bugün de bu saçmalığa bir son verdik. Umarım.

MesajHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin