Bir eksiğimiz sınav haftasıydı. Şimdi o da geldi çattı. Sınav kelebek sistemi olduğu için başka sınıflarda başka kişilerle oturuyorduk. Belki 12ler falan kopya verir? Ya da bu tipe kim kopya verir?
Listede adımı bulup sınıfıma ve sıra numarama baktım. Sonra Bade elimden kağıdı yırtarcasına aldı.
"Lan ne yapıyorsun taş görünümlü hayvan?" diye çemkirdim.
Cevap vermedi. Herkes ayrı mal.
"Mal." diye mırıldandım daha sonra.
O da sınıfını ve sıra numarasını sıraya yazdıktan sonra kağıdı önümüzdekilere verdi.
Zilin çalmasına bir kaç dakika kala tüm sınıftaki hayvanlar kapıda sanki 1 TL'ye Iphone 6 satılıyormuş gibi birikmişlerdi. Zilin çalmasıyla herkesin sınıftan çıkması ve yabancı yüzlerin sınıfa dalması bir oldu. Bade'yle normal bir hızda sınıftan çıktık.
"Senin sınıfın neydi?" diye sordum.
"12C, senin ki?"
"10A. Lanet olası okulun en üst katı."
Sinsi bir gülüş attı. "Benimki de en alt katı," Bir süre durdu ve öylece baktı sonra devam etti. "Seni şanslı sürtük bak hele sen."
"Ne oldu?" dedim.
"10A'lara da gidermiş." dedi sesini inceltip.
Düşündüm.
Az daha düşündüm.
"Allah cezanı vermesin kanka." dedim. Yaptığı imaya sıçayım. Elimle kolundan ittim ve yukarıya çıkmaya başladım.
10A'ya geldiğimde yerimi bulup oturdum. Sıra etiketinde Ali Sarpoğlu yazıyordu. Demek Bade'ninkinin yerine oturdum. Az şöyle sıraya sürüneyim de Bade de bana sürünsün.
Sapıksın, harbi sapık. Geri zekalı taş kafa.
İç sesim iç sesliğini yapıp fesatlaştı.
Yanıma bir 10. sınıf oturdu. Bakayım. Kopya mopya verecek tip yok bunda.
Herkes yerleştiğinde hoca da sınıfa girdi.
"Evet çocuklar, herkes yerli yerinde değil mi? Bakmayacağım, doğru oturmuşsunuzdur umarım." dedikten sonra sınıfta göz gezirdi.
Hani bakmayacaktın?
"9. sınıflar Fizik," dedi ve kağıtları çıkardı. Elimi kaldırdım ve etrafa bakındım. Kopya verebilecek yakınımda bir zeki yoktu. Tüh.
Önüme Fizik kağıdı geldiğinde arkalı önlü kontrol ettim.
"Hocam yanlış kağıt vermişsiniz!" diye seslendim.
Yanıma gelip kağıda baktı. "Nasıl?" dedi.
"Ben 9. sınıf Fizik sınavına gireceğim ama burada atomun parçalanmasının formülünü sormuş." Sınıfta bir kaç kıkırdama duydum.
Hoca olumsuz bir bakış atıp diğer sınıfları dağıtmaya başladı.
Gülenlerden gözüme bir kişi takıldı.
Bingo! Tahmin edin kim?
Batur.
Gözlerim otomatiken büyümüştü, gözlerimi bir kaç kez kırpıştırıp, kafamı salladım hafifçe ve daha fazla salak gibi görünmemek için önüme döndüm.
Demek çocuğun da iğrenç espiri zekası vardı. Tebrikler. Kendin gibi birini buldun.
Benim yaptığım espiriye mi gülmüştü o?
Bir saniye, bir şeyi unuttum. Sınavı! Kağıda umutsuzca baktım.
Biraz işlemleri ve sayıları sallama sonucunda zilin çalmasına yakın kağıdımı hocaya verdim. Kalem kutumu çantama koyup çantamı kucağıma alıp beklemeye başladım. Bu sırada sınıfta tabi ki göz gezdirmeyi unutmadım.
Nedense gözüm istemsizce Batur'a takılıyordu. Kağıda eğilmiş sınavını gayet iyi bir şekilde yapıyordu. Nefes almak için kafasını kaldırdığında göz göze geldik. Kafamı refleks olarak önüme çevirdim.
Yerin dibine tırnaklarımla tünel kazarak girmek istiyordum ama tırnaklarım değerli, vazgeçtim.
Zil çaldığında hocayı beklemeden sınıftan hızlıca koşarak çıktım. Daha fazla rezil olamazdım.
❁
Öğle teneffüsünde Bade kantinden yemek aldı, bense kurabiye.
Abur cuburları ye ye sonra 'bu kilolar nereden geliyor?' oluyor efendim.
Bu sefer bahçe ile aynı hizada olan camın oraya gittik. Hava soğuk olmasa da kalorifere dayandık. Bade yemeğini yerken ben de kalori yüklü şeyi mideme indiriyordum.
Camdan baktığımda tam karşımda Batur ve grubu duruyordu. Aramızda 6 belki 7 metrelik mesafe vardı. Onlar beni görmüyordu ama ben yüzlerini çok net görebiliyordum.
Badeyi dürttüm. Aklıma gene saçma sapan bir fikir gelmişti. "Hadi, Nilay için Batur'un videosunu çekelim."
Bade gözlerini devirmekle yetindi. Telefondan kameramı açıp Bade'yi tam karşıma aldım, onu çekecekmiş gibi. Sonra biraz Batur'u zoomladım. Videoyu başlattım. Pek bir hareketleri yoktu.
15 saniye sonra kadar Batur benim olduğum yere baktı, daha sonra arkadaşları da döndü ve bana baktı. Korkuyla ve panikle videoyu durdurdum sonra ne yapacağımı bilemezken camda görünmemek için aşağı eğildim ve yere oturdum.
Geri zekalı. Zaten gördürler seni!
Bade kaş göz yaptı 'ne oldu?' der gibi.
"Gördüler lan! Beni, videoyu şey yaparken işte. Sıçtım lan sıçtım!"
Bade hafifçe arkasını döndü ve baktı.
"Şuan kimse buraya bakmıyor." dedi. Derin bir nefes aldım.
"Hadi hava alalım." dedim ve ayaklanıp Bade'yi bahçeye doğru sürüklemeye başladım.
Kapıdan çıkarken sanki hiç yer yokmuş gibi o daracık yerde Batur ile karşı karşıya geldim. Yüzüne bakmamaya çalışarak dışarıya çıktım.
Çocuk zaten 1.89 yüzüne bakmak biraz zor olur senin gibi 1.65lik biri için.
Bade'nin hırkasının kolundan tutup arka bahçeye çekiştirmeye başladım bu sefer. Okulun arka bahçesi sakindi, oraya gitmek yasak olduğundandır belki.
Vay kurallara uymayan kötü kız demek.
Çimene oturduk. Telefonun ekran parlaklığını tam açıp videoyu başlattım ne çektiğimi görebilmek için. Bade geri kalır mı? O da kafayı soktu telefona.
Gir gir az daha gir.
Herkes normal bir şekilde konuşurken Ali Batur'u dürttü sonra Batur ile Ali aynı anda kameraya bakınca gruptaki diğer kişilerde baktı. Sonra benim paniklememle kamerayı sallayıp durdurmuşum.
Hayatımdaki en aksiyonlu yılını geçiriyordum sanırım.
Daha bu lisenin 3 yılı var ama Batur'la geçecek olan 2 yıl. Bakalım daha neler olacak?
๑
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mesaj
HumorBir mesaj bir insanın hayatını ne kadar değiştirebilir? ❁ Gerçek bir hikayedir.