Büyük teyzenin kaldığı siteye girdiğimizde, tekrar büyülenirken annemin omzuma vurup, "Hadi hızlı ol kızım. Çok bekliyosun, yardım et kardeşine." demesiyle olduğum yerde sıçradım ve kelimeleri tam olarak kavradığımda da oflayarak Ha Eun'un elinde ki bir valizi aldım ve annemi takip etmeye başladım.
Sonunda büyük bir eve gelmiştik. Annem kapıyı çaldı ve beklemeye başladı. 10 dakika bekledikten sonra zile tekrar bastı. Ben ise o arada kendi kendime söyleniyordum. "Şuna bak. Hem çağırıyor hem de bizi kapıda bekletiyor. Peh! Ne bekliyorduk ki zaten." dedim.
Annem omzuma vurdu ve tam konuşacakken kapı açıldı. Kapıyı annemin teyzesi değil de, uzun boylu, kahverengi saçlı, dağınık saçlı, uykulu gözlerle bize bakan bi çocuk açmıştı.
"Kime bakmıştınız efendim?" dedi gözlerini ovuşturuken. Tahminimce o da benim gibi 20 yaşlarındaydı. Ama nedense fazla masumdu.. Çocuk gibi..
Annem hemen lafa atladı. "Ah şey ben Yoo Kang Woo'ya bakmıştım." dedi. Kadının isminde bile meymenet denen bişey yokken kendisinin nasıl birisi olduğunu düşünüyordum ki?
Çocuk kapının üzerinde ki yazıyı göstererek anneme baktı. "Efendim yanlış gelmişsiniz sanırım. Burası Kim Kang Woo'nun evi. Yoo teyze bi yan tarafta ki evde oturuyor. İsim benzerliği.." dedi ve tebessüm etti. Annem de şaşkın gözlerle bi yan eve birde önünde bulunduğumuz eve bakarak konuşmaya başladı.
"Ah lütfen kusuruma bakmayın. Sizi de uyandırdık bu saatte." dedi ve selam verdikten sonra bizi de itip kakarak yan eve doğru yürümeye başladı.
"Anne teyzenin ismini bildiğine eminsin değil mi? Gerçekten Yoo Kang Woo?" dedim ve Ha Eun'la kıkırdamaya başladık. Annem ikimizede ters bi bakış attıktan sonra geldiğimizde evin zilini çaldı.
Kısa bi süre sonra kapı açıldı. Bu seferde kapıyı hemen hemen 25 küsür yaşında olduğunu düşündüğüm bi çocuk açmıştı. Annemin kulağına eğildim ve konuşmaya başladım.
"Tekrar yanlış eve gelmedik değil mi anne eminsin? Hayır yani kapı kapı dolaşmamız filan mı gerekicek acaba?" dedim.
Karşımızda ki çocuk hemen lafa atladı. "Ah siz büyük annemin misafirlerisiniz değil mi? İçeri geçin lütfen. Büyük annem giyiniyordu." dedi güler yüzlü bi şekilde. İçeri geçmemiz için kapıyı daha çok araladı ve geçmemiz için yer açtı.
Büyük bi salona geldiğimizde kapıyı açan çocuk tekrar yanımıza geldi." Hoşgeldiniz tekrar. Bu arada ben Yoo Ah In. Memnun oldum efendim." dedi elini uzatarak. Önce annem daha sonra da ben ve Ha Eun'da ellerimizi uzattık ve selamlaştık.Büyük annesine nazaran oldukça güler yüzlü bi kişiliği vardı..
Kısa bi süre sonra büyük annesi de aşağıya inmeye teşrif ettiğinde annem hemen ayaklandı ve ellerini sıkarak selam verdi.
Ben ise sadece önünde eğilerek selam verdiğimde annem hafif dürttü ve ellerini sıkarak selam vermemi işaret etti. Lanet olsun!
Selam verme işi bittiğinde Yoo Kang Woo ayağa kalktı ve mutfağa gitti. Annem beni ve Ha Eun'u dürterek yanına yardıma gitmemizi söyledi sessiz bi şekilde.
Ha Eun ve ben ayağa kalkıp tam mutfağa gidecektik ki, Ha Eun beklemediğim bi anda Yoo Ah In'e dönerek, "Ah In Sunbea acaba biz hangi oda da kalacağız? Eşyalarımız böyle çok ayak altında. Oda çıkartalım. Değil mi unniii?" dedi ve bana bakarak sırıttı.
Ah In hemen valizleri alıp bize onu takip etmemizi söyledi. Ev gerçekten kocamandı. Adeta saray gibi.. Bi odanın önünde durdu ve Ha Eun'un valizini bırakarak ona döndü. "Senin odan burası Ha Eun." dedi ve gülerek odadan çıktı.
Valizimi başkasının taşımasına hiç alışık olmadığım için Ah In'e valizimi benim taşıyacağımı söyledim ama nafile. Valizimi bana vermemekle ısrar ediyordu. En son tekrar bi odanın kapısını açtı. Oda o kadar mükemmeldi ki.. Genellikle pastel renklere bürünmüş bi odaydı.Ah In valizimi yatağın ayak ucunda ki pufun yanına bıraktı ve bana döndü. "İşte senin odan da burası Seo Hyun." dedi ve odadan çıktı. Teşekkür ettim ve arkasından kapıyı kapatarak kendimi yatağa attım.
Kalkıp camdan dışarıya doğru baktığımda karşı evin camından bana doğru bakan birisini fark ettim. Bu o çocuktu.. Yanlış evde ki çocuk. Benim onu gördüğümü fark ettiğinde hemen geri çekildi. Bende yüzümü buruşturup ne yapmaya çalıştığına anlam vermeye çalışırken kapı açıldı.
"Seo Hyu- OHA! Ama bu haksızlık senin odan mükemmel. Benim ki tek kişilik bi yatak. Ama gerçi kendi odama göre güzel de.. BURASI MUHTEŞEM!" dedi. Ona gülerek baktım ve yanına doğru ilerledim.
"Yaş farkı tatlım yaş farkı." dedim ve saçlarını karıştırdım. Ardından "Bişey diycektin sanırım Ha Eun noldu? Annem mi çağırıyor yoksa yardım etmeye?" dedim.
Ha Eun yüzüme baktı ve "Dıdıt. Bilemedin çık. Annem değil Ah In Sunbea çağırdı. Yüzmek istiyosak hemen çıkmamızı, eğer çıkmazsak sahilin doğacağını söyledi. Yer bulamazmışız." dedi.
"Tamam sen git hazırlan bende hazırlanıyım aşağıda buluşuruz." dedim ve Ha Eun'u omuzlarından iteklemeye başladım.
Ha Eun odadan çıktıktan sonra valizimi açtım ve aralarından hangi mayomu giyeceğimi düşündüm. Elime ilk gelen siyah mayomu aldım ve oda da bulunan lavaboya girdim.
Mayomu hemen giyinip çıktım ve tekrar valizime yönelerek içerisinden sahile kadar üzerime giyeceğim beyaz, siyah çizgileri olan şifon yeleğimi aldım.Elimde ki hasır çantaya güneş kremi, gözlük, güneş yağı ve denizden çıktıktan sonra üzerime giyeceğim şort ve bluzumuda koyup odadan çıktım. Ayağımdaki terliklerimin şapşap ses yapması hiç hoşuma gitmiyordu.
Ha Eun'un odasının önüne geldiğimde duyduğum sesle irkildim. "Ha Eun aşağıda." dedi. Topuklarım üzerinde arkama baktığımda kapı pervazına yaslanmış Ah In'i gördüm. Gülümseyerek teşekkür ettim ve aşığıya doğru inmeye başladım.
SİKTİR BU NE BİÇİM MERDİVEN! Ayağım burkulup merdivenlerden yuvarlanmıştım. Neyse ki kafama darbe almamıştım ama kolum çok acıyordu. Bacağımda ve vücudumun bi kaç yerinde sadece morluk vardı.
Merdivenin uzun olmaması işime gelmişti. Ah In hemen yanıma geldi ve beni kolumdan tutarak yavaşça, canımı acıtmayacak bi şekilde kaldırdı. "İyi misin Seo Hyun? Çok korktum! Ah tanrıya şükür öleceksin sandım!" dedi ve başımı göğsüne yasladı. Geri çekilmeye çalışırken annem, Yoo Kang Woo ve Ha Eun yanımıza gelmişti. Yoo Kang Woo "Ne bu gürültü birisi mi yuva- AMANIN SEO HYUN İYİ MİSİN?" dedi ve yanıma oturdu. Garip gelmişti doğrusu bu davranışı..
"İyiyim efendim sağolun sadece terliğim kaydı." dedim tebessüm ederek. Ha Eun hemen lafa atladı. "Of Seo Hyun düşecek bu zamanı mı buldun şimdi sen? Yüzmeye birlikte gideriz diye düşünmüştük ama ya!" dedi. "Hey hey hey sakin ol bakalım Ha Eun. Ben iyiyim bişeyim yok bak sapasağlamım. Ayrıcaaa.. Tekrar ediyorum 'Abla'." dedim ve ayağa kalktım.
Ah In beni hemen kolumdan tuttu ve "Saçmalama bu halde seni asla denize götürmem ben." dedi. Ah In'e dönerek konuşmaya başladım. "Ben iyiyim gerçekten Ah In." dedim. Hepsi ısrar olmuş gibiydi. Deniz kenarına gittiğimizde şezlonga eşyalarımızı bıraktık ve Ha Eun'la birlikte denize ilerlemeye başladık.
Hemen hemen 15 dakika yüzükten sonra merdivenlerden yuvarlandığım için bileğime kramp gibi bişey olmuştu. Bi anda yüzemedim ve batmaya başladım. Ta ki birisinin gelip beni kurtarmasına kadar.. Hayal meyal hatırladığım tek şey.. O çocuk.. Kahvenin en koyu, ama bi o kadar da en güzel tonunu gözlerinde barındıran mükemmel kişilikti..