Saat sabahın 7'sinde annemin odama girip beni uyandırma çabalarıyla yatağımdan küfür ederek kalkmıştım.
Tam olarak uyandığımda lavaboya gidip elimi yüzümü yıkadım ve odama geçtim. Dolabımın önünde ki yerimi aldığımda dolabın içine boş boş bakıyordum.
Yazlık yere gittiğimiz için ona uygun kıyafetler giymeye özen göstererek gözüme çarpan sarı, mavi şeritleri olan sıfır kollu bluzumu giyip, altıma da kot şortumu giydim ve valizimi alarak aşağıda, kahvaltı hazırlamakta olan annemin yanına indim.
(Bunu Giydiğini Düşün)
"Heh geldin hazır mısın Seo Hyun. Ha Eun'u uyandırır mısın? Daha sonra da babana seslende gelin. Kahvaltı hazır olmak üzere."
Hızlı bi şekilde yukarı çıkıp Ha Eun'un odasına girdim ve üzerine zıpladım.
"Kalk bakalım uykucu gidiyoruz." dedim ve gıdıklamaya başladım.
"Yah! Öküz müsün bütün organlarımın ağzımdan çıkmasını filan mı istiyosun Seo Hyun bu nasıl uyandırmak!" diye sitem ederken koluna şaplak attım.
"Seo Hyun değil seni gerzek abla diyceksin. Senden 3 yaş büyüğüm ben." dedim ve üzerinden kalktım.
"Sana abla demem için bana karşı bi abla gibi davranman gerekli 'Seo Hyun'" dedi ve lavaboya koşmaya başladı.
Arkasından sadece gülmekle yetindim ve yatak odasına doğru ilerlemeye başladım. Kapıyı çaldım ama babam ses vermeyince bu sefer tek çare odaya girdim. Normalde annem ve babam bize küçüklükten beri odalarına izinsiz girmememiz hakkında hep uyarırlardı. Ne saçma! Sanki artık öğrenemedik orda ne olduğunu (Yok cnm ne fesatı hdbdbd)
İçeri girdiğimde babam hala uyuyordu. Yanına gittim ve sessizce, korkmayacağı bi şekilde seslenmeye başladım.
"Baba? İşe geç kalıcaksın. Saat sekiz oldu. Hadi kalk bak annem kahvaltıyı hazırdı." dedim ve uyanmasını beklemeye başladım. Tekrar dürttüğümde gözlerini açmış bön bön bana bakıyordu.
Derin bi iç çektikten sonra "Tamam uyandım kızım sen in ben hazırlandıktan sonra geliyorum." dedi. Başımı onaylar bi şekilde salladım ve tekrar aşağıya indim.
Hepimiz masaya oturmuş babamı bekliyorduk. Kısa bi süre sonra babamda geldikten sonra yemeğimizi yemeye başladık. Sessizliği babam bozarak lafa atladı.
"Ne kadar kalacaksınız hayatım teyzende?" dedi. Annem ağzında ki kokmasın bitirdi ve babama döndü.
"Bilemiyorum ki hayatım. Eğer kızlarda isterse, e tabi sende izin verirsen 1 ay boyunca orda olmayı düşünüyorum." dediği anda gözlerimi kocaman açtım ve anneme baktım.
"ANNE ASLA! O MUŞMULA SURATLI KADININ EVİNDE DEĞİL 1 AY, 1 HAFTA BİLE KALAMAM! HEM NEDEN KENDİ YAZLIĞIMIZ VARKEN BAŞKALARININ EVİNE GİDİYORUZ Kİ?!" diye çemkirdim.
Beklemediğim bi anda annem elinde ki zeytin çekirdeğini kafama fırlattı ve,
"Tekrar etmeyeceğim Seo Hyun. Büyük teyzen hakkında doğru konuş. Kadın kaç yaşında. Ki hasta. Yanına gidebilecek hiç bi çocuğuda yok. Hepsi İsviçre'de. Lütfen senden sadece biraz anlayış bekliyorum. Zaten kardeşimle birlikte bütün gün boyunca deniz kenarında olucaksınız. Ya da belki sitenin havuzunda da yüzersiniz." dedi.
Annemin konuşmasında sonlara doğru yumuşaması beni de biraz olsun yumuşatmıştı. Haklıydı ki zaten. Bütün gün evde olmayacaktık. Başımı öne eğdim ve kahvaltımı etmeye devam ettim.
Sofrayı hep birlikte toparladıktan sonra annem arabanın bagajını açtı ve bizim de yardımımızla valizlerimizi yerleştirdik.
"Hop! Küçük hanım orası benim yerim. Sizi arkaya alalım." dedim ön tarafa oturmaya çalışan Ha Eun'un elini tutup arka koltuğu gözlerimle işaret ederek.
"Abla ama lütfee-" derken gülmeye başlamamla lafını yarıda kesmişti. "Aish tamam geçiyorum arkaya." dedi ve hızlı bi şekilde arkaya geçti.
Uzunca bi yolculuktan sonra sonunda gelmiştik. Jeju Adası.. Burası gerçekten rüya gibi bi yer..