14. Bölüm

8K 780 170
                                    

Selamunaleykum canlar.

Güzel Okumalar... ❤❤❤

***

Gayet normal sürüp giden hayatım Leyla'nın gelmesiyle bambaşka birşeye dönüşmüştü. 'Büyük lokma ye, büyük laf konuşma,' demiş atalarımız. Hayatımın bir döneminde muhtemelen boyumdan büyük laflar etmiştim. 'Hayatta bakla yemem, Bir daha ikizlere borç vermeyeceğim,' gibi basit şeylerde büyük konuşmuştum, evet. Gerçi bakla yemek gerçekten çok acı vermişti, üzerine beş dilim baklava yiyip ancak o acıyı hafifletmiştim. Ama aşık olmak çok fazla gündemimde olan bir konu değildi. Ne bileyim, hoşlandığım ya da beğendiğim her kızla bir ilişki yaşayıp arkamda dolu ve yanlış bir geçmiş bırakmak istemiyordum. Bunu istemememin ilk sebebi yaşam tarzımdı. Elimden geldiğince doğruyu yapmaya çalışıyordum ve bu benim en önemli doğrularımdandı. Her kızla denemektense doğrusunu beklemeyi uygun buluyordum. Annemin, 'Kızları üzme oğlum,' nutuklarını da unutmamak gerekiyordu. Evdeki dişi sayısının az olması onların güçsüz olduğu anlamına gelmiyordu. Kızlarda annemle birlik olmuş, hemcinslerini üzmemem konusunda başımın etini yiyorlardı. Sanki dünya üzerinde tek erkek ben kalmıştım da bütün kızları parmağımda oynatacakmışım gibi.

Tövbe tövbe.

Şimdiyse sanki daha önce yaşamadığım ve hissetmediğim o duygular birikmiş, kocaman olmuş ve hepsi Leyla'ya olan duygularıma eklenmiş gibiydi. Bu duyguları en dibine kadar yaşadığımı hissediyordum. İşim romantik olmak ya da aşkımdan ölüyorum moduna gelmek değildi. Sanki zamanı gelmişti, doğru olan Leyla'ydı. Bu hislerle dolu olunca da dört bir yanım Leyla ile çevrilmiş oluyordu. Tamamen acemiydim.

Bu yaşadıklarım karşılıklı değildi elbette. Tamam, hayallerim vardı onunla ilgili, güzel hayallerdi ancak gerçek dünyada yaşıyorduk. Leyla herkese karşı nasılsa bana da öyleydi. Aynı yerde çalışıyorduk sonuçta. Tatlı ve nazikti. Bundan fazlası değildi. Olsaydı anlardım sanırım.

İnsan hissederdi değil mi?

Ama yine de güzeldi. Mesela şuan karşımda çocuklar için el işi kağıdından şekiller yapıyordu. Pembe makasıyla yaptığı kelebeği düzeltmeye çalışıyordu. İşte böyle farklıydı bizim olayımız. İletişim şekillerimiz bunun gibiydi. Çocuklarla ilgili konuşmak, karşılıklı oturup el işi kağıdından şekiller yapmak ya da acil durumlarda yardıma gitmek. Onu yakından tanımak için bol bol muhabbet etme zamanlarını geleceğe saklıyordum. Yani, olması beklenen ve istenen gelecek diyelim.

Allah söyletmiş olsun değil mi?

"Bunları çocukların yapıyor olması gerekmiyor mu Emine Hocam?"

Diğer sınıf öğretmenine yönelttiğim soru ile Leyla'da dahil odadaki tüm öğretmenler gülmüştü. Oradakileri güldürmek için yapmamıştım aslında, tamamiyle kalbimden gelen bir serzenişti. Ama Leyla'nın gülüşüne sebep olmak iyi hissettirmişti. Elli tane kelebek daha yapabilirdim bu motivasyonla.

Leyla bana hep gülsün, ben herşeyi yaparım yani.

"Ertuğrul hocam önce bizim yapmamız lazım ki çocuklara yapacağımız zaman elimizde örnekler olsun. Birazda pratiğimiz olsun, unutmayalım."

Anaokulu öğretmenliğinin en zor yanlarından biri de budur. Türlü türlü oyunlar, şekiller, etkinlikler bizim hayatımızın en önemli parçasıdır. Üniversite zamanında yapayım kurtulayım diye düşünüyorken öğretmenlikte de karşıma çıkmıştı. Erkek adam bu incik cıncıkla uğraşır mıydı yahu? Tamam, başıma taşlar atmayın. Kadın/erkek ayrımcılığı tarzı birşey düşünmüyorum. Annemin evde bana ne işler yaptırdığını anlatsam muhtemelen inanmazdınız. Ona Sultan ismini veren dedem onu gerçekten bizim evin sultanı olsun diye büyütmüştü. Benimde ona itiraz etme şansım yoktu. Ama bugün biraz zorlanmıştım. Gözlerimde ufak bozukluklar olması işi daha da can sıkıcı yapıyordu.

Bir Leyla HikayesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin