Lydia - One More Day
kısım yedi; derler ki Tanrı çok kızgındır unutkanlığa
Sehun ile birlikteyken günler su gibi akıp gidiyor. Onunla geçireceğim son güne giriyoruz. Sehun işe gidiyor, ben de dışarıya çıkıyorum. Sokakları amaçsızca turlarken kendimi en son ne zaman geldiğimi bile hatırlamadığım yine de hala aşina olduğum binanın önünde buluyorum. Merdivenleri ağır ağır çıkıyorum. Çatıya oturuyorum. Kısa bir süre sonra adının Kyungsoo olduğunu öğrendiğim yeni melek çatıya geliyor.
Jongin'den aşırdığım sigaralardan birini yavaş yavaş içiyorum. Sigara bir fosil kadar eski. Jongin'le geldiğimiz bu aptal çatıda iki melek oturuyoruz, birimizin kanatları var birimizin yok. İşe bakın, Jongin'le geldiğimiz aptal çatıda oturuyoruz ama Jongin de yok. Kyungsoo yanımda kanatları ona ağır geliyormuş gibi kambur duruyor. Belki de kıskandığımdan öyle düşünüyorum.
"Jongin nerede?" diyorum ona. Bana zehir saçan gözlerle bakıyor.
"Xiumin gelmesine izin vermedi." diye kestirip atıyor. Gelmesine izin vermeyen kişinin Xiumin olduğu konusunda şüpheliyim ama yorum yapmamayı seçiyorum.
"Başka birine aşık olan bir adama aşık olmak zor bir şey." diyor aniden bana bakarken. Göz ucuyla onu takip ediyorum. Konuyu değiştirmek istediğini anlıyorum, bu yüzden ona ayak uyduruyorum.
"Aşk zor bir şey," diyorum ona. Sigaradan aldığım derin nefes yanaklarımın çökmesine sebep oluyor. Boştaki elimle kendimi gösterirken söylüyorum. "Bana aşık olan birine aşığım ama halimi görüyorsun işte."
"Sana aşık olduğunu bilmek yetmiyor mu?" diye soruyor, alaycı bir şekilde değil, gerçekten merak ettiğinden soruyor. Bana merakla bakan büyük gözlerine bakıyorum. O aksi ruh halinin konu buraya gelince aniden pamuk kadar yumuşak bir hale gelmesi izliyorum. Ah Jongin, diyorum içimden. Onu ne zaman fark edeceksin?
"Yetmiyor," diyorum nefesimi dışarı üflerken. Kelimelerim biraz anlaşılmaz geliyor kulağıma ama Kyungsoo problem etmiyor. "Aksine, kahrediyor."
"Sen onu seviyorsun, o da seni seviyor ama baban geliyor ve senden intikam almak istiyor, ne sen onun oluyorsun ne de o senin oluyor." bana şaşkın gözlerle bakması o an sinirime dokunuyor. Çünkü tek acı çeken kişinin ben olduğumu hatırlıyorum böyle baktığında. Babamın bir tek benden nefret ettiğini hatırlıyorum.
"Sabahları onun yanında uyanmak varken salak bir melekle, aptal bir çatıda sigara içiyorsun işte." gözleri genişliyor ve alındığını belli eden bir ifade yüzüne yerleşiyor.
"Salak deme bana." diyor aksi hali yeniden ortaya çıkıyor, omuz silkip uyuz uyuz gülüyorum. "Niyeymiş o?" diye soruyorum, ters bakışlarını benden uzaklara çeviriyor. Cevap vermek istemediğini düşünüp cevap beklemekten vazgeçiyorum.
"Sen salak olduğumu düşünürsen Jongin de öyle düşünür." sesi çok alçak çıktığından zorlukla duyuyorum, yüzümden silinmeyen alaycı gülüşle ona bakmaya devam ediyorum. Söylediği şeyler beni şaşırtıyor, suratımda asılı duran gülüşü siliyorum. "Salak olduğumu düşünmesini istemiyorum, hem sevmiyor da beni."
Sigaramı söndürmeden fırlatıp atıyorum. Elimi onun omzuna atıp onu kendime doğru çekiyorum, sırtını sıvazlıyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UNUTANLARIN TANRISI
FanfictionSıradan geçen günlerim ama huzursuz gecelerim var. Bir şeyi, birini aradığım rüyalarım var, sonu gelmeyen balolarda altın renkli bir maskeyi aradığım ama hiçbir zaman bulamadığım rüyalar. sebaek | #exoficfest