kısım sekiz; çünkü masallarda olur böyle şeyler

189 50 3
                                    

Hans Zimmer - Time

kısım sekiz; çünkü masallarda olur böyle şeyler


Cennete adım atıyorum. Doğdum, büyüdüm, düştüm. Geri döndüm. Yeniden düşüyorum.

Babam beni yorgun gözlerle izliyor sanki ruhu yorulan kendisi onu yoran da benmişim gibi. Ona bağırmıyorum, kızmıyorum, neden yaptığını sormuyorum. Çünkü onu anlıyorum. Yaptığı şey çok çocukça ve o Tanrı, işin bu kısmı bana inanılmaz geliyor ama ona artık kızamıyorum. Onu anlamamın sebebi nasıl hissettiğini birinci elden tecrübe etmek belki de.

O bana kuşku dolu gözlerle bakarken sadece gülümsüyorum ona. Eskisinden daha kötü görünüyor. Düşüncelerinden bir kozaya hapsolmuş, sonunda bir tırtıldan bir kelebeğe değil de bir kelebekten bir tırtıla dönüşecekmiş gibi görünüyor.

"Baekhyun." diyor.

"Baba," diyorum. O beni baştan aşağı süzerken "Kanatlarım içinin ateşini söndürememiş demek ki." diye devam ediyorum. Yumuşak yüz hatları anında çelik gibi oluyor.

"Yaşam tarzın cennete hakaret ederken-"

"Buradayım, unutacağım çünkü masallarda olur böyle şeyler."diyorum. Sözünü kesiyorum. Çatık kaşlarla beni dinliyor bir süre.

Sonra babam beni çağırıyor. Yanına ilerliyorum, kırmızı saçlarımı okşuyor. "Özür dilerim," diyor sadece benim duyabileceğim bir şekilde. "Özür dilerim oğlum."

"Unutacaksın," diyor. "Uyuyacaksın sonra uyanacaksın. Dünyada doğmuşsun sanacaksın, unutacaksın, beni bile. Sen kendini insan sanacaksın. Sıradan bir güne uyanacaksın."

Gözlerimi onun gözlerine dikiyorum. Çenemi sıkıyorum. Söyleyecek hiçbir kelime yok dudaklarımda.

"Sadece," diyorum. "Söz ver, onu bulursam benden alma. Bu defa olmaz."

"Tamam," diyor sessizce. "Söz veriyorum."

Büyük ellerinin altından sıyrılıp gökyüzünden son kez düşmek için ondan uzağa yürürken dönüp ona bakıyorum yeniden. Bu onu son kez görüşüm, bu kalbimi son kez kırışı ve bu beni son kez karanlığa mahkum edişi. Bir zamanlar kardeşim olan eller kollarımı tutuyor.

"Baba!" diye bağırıyorum. "Benden nefret etmediğini biliyorum!"

Biliyorum da. Babam benden nefret etmiyor. Kendinden nefret ediyor.

Bir şey söylemesini beklemeden kardeşlerimin beni cennetin sonuna götürmesine, yeniden, izin veriyorum. Birisi kolyemin bende olmadığını fark ediyor, tam konuşacakken yanımızda beliren başka bir melek onu susturuyor. Kafamı kaldırıp ona bakıyorum. Kyungsoo. Boynuma yeni bir kolye geçiriyor, eski kolyemden farklı bir kolye. Ellerini başımın iki yanına koyuyor.

"Bunu senin için yapmıyorum," diyor fısıltıyla. "Jongin için yapıyorum, bu kolyeyi çıkartma. Seni bulacağız."

"Kanatlarından vazgeçmesine izin verme." diyorum sadece. Jongin'in bir aptallık yapacağından eminim ama Kyungsoo'nun ona izin vermemesini diliyorum.

"Deneyeceğim." diyor ve hemen ardından benden uzaklaşıyor.

Meleklere bakıyorum, hepsi üzgün görünüyor. Sanki onlar da bunu hak etmediğimi düşünüyor. Önümde duran melek beni yavaşça itiyor, gözlerimi yumuyorum, birisi "Hatırla." diye fısıldıyor.

Sonra yine düşüyorum.

Hava tenimi yalıyor, anılarım yavaşça zihnimden uzaklaşıyor. Doğduğum günü görüyorum, Jongin'i görüyorum, Wu Yifan'ı görüyorum, babamın aşığını görüyorum. Unutturduğum binlerce insanı görüyorum. Sehun'u görüyorum. Her gün o baloda, farklı bir maskeyle bana baktığını görüyorum, beni öptüğünü hissediyorum, elimdeki ellerini hissediyorum. Sehun gülüyor, ağlıyor, adımı söylüyor, bana kanatlar çiziyor, benimle sokaklarda dolaşıyor, çatıda oturuyoruz, beni öpüyor, sevişiyoruz, uyuyor, benimle beraber kopan kanatlarıma ağlıyor, unutuyor. Ama sonra hatırlıyor, defalarca. Bir sahilde görüyorum onu koşuyor ve beni çağırıyor. Peşinden gidiyorum ama ona yetişemiyorum. Boğazım yırtılana kadar adını haykırıyorum ama o beni duymuyor. Gidiyor, sonra arkasını dönüp bana bakıyor. Tek bir cümle dökülüyor dudaklarından.

"Ayrılığa bırakma beni."

Önce sesi yitip gidiyor anılarımdan. Sonra kokusu. Saçlarını unutuyorum, bana bakan gözleri yavaşça siliniyor, yüzünü hayalimde canlandıramıyorum. Ona dair unuttuğum son şey gülüşü oluyor.

Sehun ellerini ellerimden çekiyor.

Adını unutuyorum.

Unutanların tanrısı ve zamanın hatası, diyorlar arkamdan. Şimdi unutuyor.

Unutuyorum.

UNUTANLARIN TANRISIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin