kısım dört; bir melek varmış

277 51 4
                                    


The Neighbourhood - A Little Death

kısım dört; bir varmış, bir yokmuş bir melek varmış

"Bir varmış, bir yokmuş bir melek varmış. Günlerden bir gün bu melek bir insana aşık olmuş. Tanrı bunu kabul etmemiş çünkü melek, yapmaması gereken bir şeyi yapıyormuş. Bu yüzden Tanrı, meleğe ceza vermiş. Ve melek, düşmüş."


۝


Uyanıyorum.

Tanıdık gelen bir yerdeyim, daha doğrusu bir yatakta, yüzüstü uzanıyorum. Birisi sökülmüş kanatlarımın derimde bıraktığı korkunç yaraya merhem sürüyor. Acıyla inliyorum ve sırtımda gezinen eller duruyor. Gözlerimi aralıyorum.

Oh Sehun kaşlarını çatmış bana bakıyor.

Babam sanki beni cennetten kovması yetmiyormuş gibi beni bir de Oh Sehun'un yanına yolluyor.

Ona bir şeyler söylemek istiyorum ama kanatlarım, Jongin, babam ve Oh Sehun beni perişan ediyor ve konuşamadan ağlamaya başlıyorum. Kızgın suratı yumuşuyor ve telaşlı bir ifade yüzünde beliriyor. "Canını mı acıttım?" yumuşak ses tonuyla soruyor ama ben cevap veremeyerek ağlamaya devam ediyorum. Elindeki krem kutusunu bir kenara bırakıp beni gibi yüzüstü uzanıyor ve gözlerini benimle aynı hizaya getirmeye uğraşıyor. Elimi destek olmak isteyerek tutuyor ve bana yaklaşıp saçlarımı öpüyor.

"Seni incittim," diye fısıldıyorum. "Seni inciteceğim de. Ama bana hala iyi davranıyorsun."

"Bana defalarca unutturdun Baekhyun, seni hatırlayamamak beni nasıl öldürdü hiç düşündün mü?" diyor, aniden öfkeleniyor. "Ve tüm bunlar yetmezmiş gibi bana unutturmadığın için pişman olup tekrar unutturmak için geldiysen yemin ederim seni öldürürüm."

"Yapamam." diyorum ona gözyaşlarım onun yatağını ıslatıyor. "Yapamam Sehun. Düştüm. Cennetten."

"Belli oluyor." yeniden sakinleştiğinde cılız bir gülümseme ile söylüyor. "Ve evet, sana iyi davranıyorum Baekhyun."

"Çünkü sana aşığım aptal." alaycı bir ses tonuyla söylerken eli yavaşça gözyaşlarımı siliyor.

"Biliyorum," acı yüzünden bilincimi kaybetmeden önce zorlukla da olsa söylüyorum. "Çünkü ben de sana aşığım Oh Sehun."

Bu kez sırtıma değen soğuk hava yüzünden ayılıyorum. Hava karanlık, Sehun yanımda kollarını göğsüne kavuşturmuş, oturur bir pozisyonda uyuyor. Uzun süre yüzüstü yatmaktan dolayı sızlayan belim ayağa kalkmak istememe sebep oluyor. Kanatlarımın ağrısının büyük ölçüde azaldığını fark edince Sehun'a bakıyorum ve içimden onu öpmek geliyor. Belim yeniden sancıdığında ayağa kalkmak için kollarımdan destek alıyorum. Sehun'un mırıldanışı ile duruyorum.

"Baek...hyun." hala uyuduğunu görünce uykusunda konuştuğunu düşünüyorum. Yataktan kalktığımda aniden sesi yükseliyor ve yeniden benim adımı söylüyor sonra gözleri aralanıyor. Korkuyla etrafına bakıyor ve beni ayakta görünce yataktan hızlıca atlayıp bileklerimi tutuyor. "Gitme." diye soluyor ve ben neler olduğunu anlamaya çalışarak ona bakıyorum.

"B-ben bir yere gitmiyordum." diye kekeliyorum, uyku sersemi gözleri bana inanmayan bakışlar atıyor. Kendime savunmak için yeniden konuşuyorum. "Gerçekten!"

Tizleşen sesim yüzünden yüzünü buruşturuyor, erkeksi yüzünün bir anda sevimli bir hale gelişi yüzünden sersemliyorum. Bu halimden faydalanarak beni dikkatlice kendine doğru çekiyor, yaralarımı acıtmamaya çalışarak bana sarılmaya uğraştığını görmek kırılmış kalbimi sarmaya uğraşan birilerinin olduğunu anlamama sebep oluyor. Kafamı omzuna yaslamasına izin veriyorum ama öncesinde omzuna kelebek kadar hafif bir öpücük konduruyorum. Yüzünü göremiyorum ama gülümsediğini hissediyorum. Kafasını benimkine yaslıyor, ellerini çıplak belimde birbirine kavuşturmuş duruyor.

UNUTANLARIN TANRISIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin