Bölüm 3

68.3K 3.3K 429
                                    


Bazı insanlar, en yakınlarına bile savaş ilan edebiliyorlardı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bazı insanlar, en yakınlarına bile savaş ilan edebiliyorlardı. Topla, tüfekle değil de sadece sevgiyle kazanılacak bir savaştı. Her kapıyı açan, anahtar değildi sanıldığı gibi. Dilinden çıkan her güzel kelime, her sevgi sözcüğü de her türlü kapının anahtarını açıyordu.

Evde Mert Beyin çıkmasını bekliyordum. Toplantıdan sonra hemen eve gelmişti. Babasını kızdırmak istediği yine buradan belliydi. Bilerek babasının yanına gidiyordu. Osman bey, merdivenlerden sakince indi. Elini korkuluklardan çekti. Oğlunun yanına doğru sakince geldi. Üzerine ceketini almıştı, kolları sarkıyordu ceketin. Tam karşısında durdu Mert'in. Bir anda tokat atınca başımı yere eğdim. Mert'in başı savruldu. Tek bir kelime bile etmeden tekrar başını dikleştirdi. Arkada bir kadın göründü. "Osman ne yapıyorsun" dediğinde Osman sinirle arkasını döndü. Kadın sus pus kesildi.

"Yönetim kurulunun yetkilerini nasıl alırsın"

"İşte böyle" diye başını dikleştirdi Mert. "Sen her şeyi yapabiliyorsun ben yapınca mı suç oluyor." Sonlara doğru sesi yüksek çıkmıştı. Osman bey sinirle tısladı.

"Bilip bilmeden her işe karışma, şimdi git yaptığın hatayı düzelt"

Mert arkasını döndü gözlerini kapattı. Bana doğru baktı. Babasına geri döndü "Hayır" dedi birden. "git kendin düzelt" diye arkasını döndü. "Gidelim Nisan" diye beni çağırdı. Birlikte evden çıktık. "Sadece Nisan Hanım gelsin" dedi birlikte arabaya doğru geçtik. Anahtarı üzerindeydi arabanın.

"Nereye efendim" dedim arkamı dönüp.

"Sür bakalım yollar bizi nereye götürürse" başımı sallayıp, ilerlemeye başladım. Dikiz aynasından arada bakıyordum. "İyiyim Nisan" başımı tekrar sallayıp, önüme döndüm. "Niye hiç gülmüyorsun Nisan" dediğinde kaşlarımı çattım. Dikiz aynasından ona baktım.

"Gülecek bir şey yok ondandır" dedim sakince.

"Peki neden koruma oldun" dediğinde derin bir nefes aldım.

"Erkekler, egolarından kendilerini korumaya fırsat bulamadıkları için acıdım, ondan koruma oldum" dediğimde gülmeye başladı. Dikiz aynasından bakıp tekrar yola devam ettim.

"Dursana burada" dediğinde yavaşça durdum. "Şuradan geç" diye kenarda duran patika yolu gösterdi.

"Ne var efendim orada"

"Güzel bir yer, ne zaman kaçmak istesem oraya giderim" arabayı tekrar sürüp patika yola saptım. Patika yoldan yavaşça ilerlerken arabanın tekerleklerine çarpan çakıl taşları geldiğimizi belli edercesine sesler çıkartıyordu. Hava kararmak üzereydi. Alacakaranlık, yine de gözümüzün önünü görmemize yardımcı oluyordu. Yol bir uçurumun kenarına çıkınca, kenara arabayı çektim. Mert aşağıya indi. Arabanın önünden geçip, gidip köşeye oturdu. Onun bu durumu beni huzursuz etmişti. Aslında iyi birine benziyordu ama çok üzülmüştü. Bu yaşta babasından tokat yemek ağır gelmiş olmalıydı. Üstelik bunu bilerek yapmıştı. Yanına gidip gitmeme konusunda kararsız kaldım. Tek başına kalmak istiyor olabilirdi ama yine de arabadan çıktım. İlerlemeye başladım. Yanına gidip oturdum. Bana bakıp gülümsedi. Ona doğru döndüm. Hiç bir şey demedim. Sadece birlikte orada öylece oturuyorduk. Amacım destek olmaktı. Hiç bir şey demeden de birine destek olunabileceğini göstermekti belki de.  


Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
KADIN KORUMA (Kitap Oldu)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin