Hangi mevsimde kaldım ben. Buzlarım neden baharda çözülmedi de üzerine tekrar tekrar kar yağdı. Ölmek gibi, bir daha gülememek gibi, başkasına baktığında eriyen kalbim gibi. Sanki her parçamı diri diri yakıyor da ben hiçbir şey yapamıyor razı oluyor gibiyim. Anlamadığım nokta ne zaman âşık oldum ben. Neden canım bu kadar çok yanıyor. Bu zamanla kalbine işleyen zehir gibi. Durup dururken, nereden çıktı bu. Ne gerek vardı. Bunca zaman beklediğim şey bu muydu?
Gözlerimi açtığımda tavanla karşılaştım. Derin bir nefes aldım. Kolumu kaldırdığım zaman kanlı serum ile karşılaştım. Etrafıma bakındım kimse yoktu. Tavana bakmaya başladım. Bu kurşun yarasının acısını neden hissetmiyordum da, kalbimdeki acı daha ağır basıyordu. Böyle bir şey miydi aşık olmak. Sızı girip girip çıkıyor canımı alacak gibi oluyordu. Keşke diye kötü bir kelime vardı. Keşke geçmişe dönebilsem, keşke o görevi kabul etmesem... Böyle uzayıp giderdi keşkeler. Yalnız başıma oda da dururken aklımı meşgul eden bu sorular benim içimi karamsarlığa sürüklüyordu.
Kapı açılınca başımı çevirip gelene baktım. Başak gelmişti. "İyi misin?" dediğinde başımı salladım sadece. "Kendini tehlikeye neden attın" dediğiyle ona bakmaya başladım. Sevdiği adamın hayatını kurtardım ve bana neden hayatımı tehlikeye attığımı mı soruyordu.
"Ne diyorsun" diye kaşlarımı çattım.
"Yani, korktum" dedi hiçbir duygu belirtisi göstermeyen yüzü ile, sadece başımı salladım. Zaten uğramazdım bu halde onunla. Kapı aralandı, Mert Bey başını uzatıp bana doğru gülümseyerek bakmaya başladı. Dışardan belli etmesem de içimde kelebekler uçuştu böyle girince. Beni merak etmesi hoşuma gitmişti.
"Uyanmışsın" dedi gülümseyerek.
"İyiyim" dedim başımı tekrardan tavana çevirip. Gelip Başak 'ın yanına oturdu.
"Çetin cevizmişsin" başımı salladım sadece. "Duygularını da hiç belli etmiyorsun. Vurulduğunda bile bir damla göz yaşı dökmedin" dediğinde ona doğru döndüm.
"Ağlamamı mı istiyorsunuz" dediğimde gülümsedi.
"Korumamın ağlamasını istemem."
"Sözleşmemiz 6 aylık. Şurada 3 – 4 ayımız kaldı" dedim tekrardan ona bakarken. Gülümseyerek bana baktı.
"Sana bir iş teklifi edeyim o zaman" dediğinde ona doğru dikkat kesildim. "Senin gibi korumayı bulamam" başımı salladım. "Benim yanımda çalış, maaşını 2 katına çıkartırım" dediğinde gülümsedim. Ben gülümseyince kabul ettiğimi zannetti. Ben bu ikisini yan yana görmeyi kaldıramazdım.
"Maalesef Mert Bey, sözleşme bittiğinde giderim" dedim şaşkınca bana bakmaya başladı.
"Sana red edemeyeceğin bir teklif sundum" dedi şaşkınlığı üzerinde.
"Demek ki red ettiğime göre" başını salladı yalnızca. Her şeyi para zannediyordu hala. Paradan daha önemli şeyler olduğunu görmüyordu. "Müsaade ederseniz dinleneyim" dedim ikisine birden bakarak. Başak kalkıp öptü beni.
"İyi ol tamam mı?" dediğinde gülümsedim. İkisi de çıktı kapıdan. Gözlerimi kapattım hemen... Gece, uyandım. Yatağımdan zorlanarak kalktım. Pencerenin kenarına doğru gittim. Aşağıda birkaç kişi sigara içiyordu. Sanırım geç bir saatti. Kimse yoktu onlardan başka. Gözlerim uyku mahmurluğuyla biraz bulanık görüyordu. Yukarıya bakmaya başladım. Yıldızlar görünmüyordu. Ah bu şehir ışıkları, yapay ışıklar, karanlığı sadece geçici bir şekilde kovuyordu. Ama Ay... Şehir ışıkları bile engelleyemiyordu onu görmemizi. Çok güzel görünüyordu. Kollarımı bağlayıp, bakmaya devam ettim. Kafamda çok soru vardı. Hiçbiri cevaplanmıyor, havada asılı kalıyordu. Tek tek okuyup yeniden yeniden soru soruyordum kendime.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KADIN KORUMA (Kitap Oldu)
Adventure(Kitap olacağı icin sadece bir kısmı buradadır) "Koruma şirketinize söyleyin, ben kadın koruma istemiyorum." Dedi birden. Dişlerimi sıktım. Demek bu yüzden öyle demişti Patron. "Koruma şirketimiz beni gönderdi, beğenseniz de beğenmeseniz de ben kor...