Özlem...
Bir kimseyi ya da bir şeyi bir daha görme, ona kavuşma isteği ve duygusu. Bir başka değiş ile 'hasret'. Tabii bu sadece sözlükte ki anlamı. Benim için bu kelimenin anlamı bu kadar kısa ve basit değil. Duygusuna yüzlerce sayfa yazdığım kelime. İliklerime kadar hissettiğim kelime. Artık içten içe beni yiyip yok eden kelime. Kalbimde bir sızı ve hiçbir çığlık anlatmaya yetmiyor.
Ama ben zaten kül olacağımı bile bile atmıştım kendimi bu ateşe. Ben gitmiştim. Zorundaydım. Bu bile anlatılmıyor işte. Öle öle gitmiştim. 'Gitme' demiştin. 'Beni bırakma abla' demiştin. Ama sende biliyordun gitmek zorunda olduğumu. Bunun benim için bir ölümden farksız olduğunu sen de çok iyi biliyordun.
FLASHBACK 15.05.2012
Elimi sıkı sıkı tutan kardeşime bakıp derin bir iç çektim ve karşımda ki şirket binasına baktım. Kardeşimi bırakacağım yer. Tek güvendiğim insanların yanında olabileceği yer. Ya da en basitinden bırakabileceğim tek yer.
Hızlı olmak zorundaydım. Kaçmıştım. Çok zor olsa da kardeşimi güvenebileceğim bir yere bırakmadan gidemezdim başka ülkeye. Biyolojik olarak babam olan ama hiçbir zaman babam olamayan adam satmıştı beni. Daha 17 yaşındaydım ve satılmıştım. Bundan sonra ne olacağım belli değildi ama kardeşimin güvende olması lazımdı.
'Abla, beni bırakacak mısın?'
Jimin'in ağlamaklı sesini duyduğumda gözlerimde ki yaşlar düşmemek için savaşıyordu. Ama ağlayamazdım. Şimdi olmazdı. Her şey daha zor olurdu. Şimdi en güçlü olmam gereken andı. Jimin'e sıkıca sarıldım. Bir şey demedim. O da cevabı biliyordu zaten.
Kollarımı çözdüm ve elini daha sıkı tutarak Bighit şirketine adımımı attım. Kapıda ki sekreter bizi görse de hiçbir şey demeden geçmemize izin verdi. Sorgulamadım. Hızlı adımlarla Bang Si Hyuk Efendinin bana bahsettiği kapının önünde durdum ve Jimin'e döndüm.
İçeriye giremezdim. İçeride kim varsa beni tanıyor olması muhtemeldi. Sonuçta dostlarım ve ilk aşkımın yanına bırakıyordum kardeşimi. Her ne kadar onlar, hayatlarında ki ortak kişinin ben olduğumu bilmese bile. Kardeşimi gözüm kapalı bırakabileceğim tek yerdi burası. Burada güvende olacaktı. Biliyordum.
Ayrılık vakti gelmişti. Jimin gözleri yaşlı bana bakıyordu. Ağlamaması için canımı dişime taktığım kardeşim benim yüzümden ağlıyordu. Bunu hiçbir yürek kaldıramazdı.
'Gitme. Abla ne olur beni bırakma. Ben hiç sensiz kalmadım.'
Dedikleri her zaman kardeşimin önünde akmamak için direnen gözlerimden damlalar akmasına sebep oldu. Doğruydu. Biz hiç ayrı kalmamıştık. Ama biliyordu artık kalamayacağımı.
'Beni de götür.'
Gözlerinden yaşlar akarken son bir ihtimal için söylediği söz sol tarafımı acıtmıştı. Ona belki de uzun bir süre sarılamayacağım bilinci ile sıkı sıkı sarıldım. Bu bir veda değildi. Elbette geri gelecektim. Ama ne zaman hiçbir fikrim yoktu.
Kollarımı ne kadar zor olsa da kardeşimden çözdüm.
'Söz veriyorum geleceğim. Sana olan sevgim üstüne söz veriyorum. Ben gelene kadar elinden gelenin en iyisini yap. Lütfen benim için mutlu olmaya çalış. Benim için üzülme. Hissederim. Bedenen değil ama ruhen ben hep buradayım. Bunu unutma kardeşim.'
Elimi kalbinin üstüne koydum. Hızlı ve acılı atıyordu. Gözlerinden akan bir yaş elime damladı. Ölümüne dayak yemekten daha çok açılmıştı bu.
Hızla arkamı döndüm seri adımlarla binadan çıktım. O'na dönüp bakmadım. Bakamadım. Bu benim için işleri daha da zora sokardı. Bu saatten sonra kardeşime kavuşana kadar ölü olarak hayatta kalmaya çalışacaktım.
🌌
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Smeraldo Çiçeği ' BTS
FanficBir ay olarak güneşimi bırakmıştım. O günden beri parlamıyordum. Enerjim yok. Ben yokum. Görünmüyorum. Ölü desen değilim ama yaşadığımı da pek hissettiğim söylenemez. Nefesim eksik, uykularım eksik, hayatım eksik. Ve en çok 'sen' eksik. "Birisinin...