🔥Eleven🔥

102 10 5
                                    

Hissedebildiğim tek şey soğuk ve karanlıktı. Boşluktaymışım ve yapayalnız hissediyordum. Korunmasız ve acınası halde. Bu hissettiklerim, hissetmem gereken şeylere göre oldukça iyiydi.  Acı çekmiyordum. En azından bedenimde bir acı yoktu bu da ölmediğime dair bir işaret olabilirdi, sanırım. Gözlerimi açacak güç aradım kendimde ama tek yapabildiğim karanlığın kollarına kendimi bırakmaktı. Eğer şimdi karanlığa teslim olursam geri dönüşü olamayabilirdi. Ölmek kolaydı, yaşamanın aksine. Belki müthiş bir acı çekecektim ama bencilce olsa bile yaptığım hataların, öldürdüğüm insanların, annemin acısını çekmeyecektim. Ruhsal acı yerine bedensel acı. Red edemeyeceğim bir teklifti.

Hesapta katmadığım bir şey vardı. Geride beni seven insanlar, ölmemi istemeyen insanlar oldukça pes etmeye hakkım yoktu. İnanılmaz bir çabayla karanlığın kollarından kurtulmaya çalıştım.

🔥🔥🔥🔥🔥

    Yazar Anlatımından;

Sam, yavaşça Bella'nın odasının önünde duran Dean'e yaklaşıp elindeki kahveyi uzattı. Günlerdir Bella yoğun bakımdaydı. Doktorlara göre yaşaması mucizeydi ama Dean yaşayacağına inanıyordu. Ya da inanmak istiyordu artık hayatına giren kimseye veda etmek istemiyordu. Dean, gözlerini camın ardındaki sevdiği kadından zorlukla ayırıp kardeşinin uzattığı kahveyi aldı. Dean şu an kendisinin bile ne hissettiğini bilmiyordu. Acı? Öfke? Bencillik?

Canı acıyordu çünkü sevdiği kadı kendisi yüzünden ölüyordu. Öfkeliydi çünkü sevdiği kadını zamanında kurtaramamıştı. Bella'nın ölüp kendsine katlanan son kadını kaybederek yalnız kalmak istememesinin de bencilce olduğunu biliyordu. Cass odaya girince yüzüne bile bakmadan odadan çıkıp doktorların yanına gitti Dean. Cass'in Bella'ya yardım edememesi yüzünden ona da kızgındı. Yaptığının bencilce olduğunu biliyordu ama elinde değildi. Doktorların yanına varınca Bella'nın yanına gitmek için izin istedi. Doktor bunun tehlikeli olduğunun farkındaydı ama karşısındaki adam  o kadar kötü görünüyordu ki istemeye istemeye izin verdi.

Dean, kendisine verilen giymek zorunda olduğu hastahane kıyafetlerini üzerine geçirdi. Zorlukla elini kapı koluna yaklaştırdı ve derin bir nefes alarak odaa girdi. Günlerdir Bella'yı bu halde görüyordu ama onu böyle yakından görmek sanki daha fazlası olabilirmişçesine canını daha çok  yaktı. Bir sandalye alarak Bella'nın uzandığı yatağa yaklaştı ve oturdu. Tereddüt ederek kızın ellerini tuttu. O kadar çok şey hissediyordu ki nerden başlayacağını bilmiyordu. Hissettiklerinin özetlemesine bile yetmeyecek kadar kısa bir cümle dökülde dudaklarından.

"Bells, ben özür dilerim. Şu an ne diyeceğimi ne yapacağımı bilmiyorum ama bir yerden başlamam gerekiyor. Ve ben bunu bile yapamayacak kadar korkağım."

Gözlerine akın eden yaşlardan bir tanesi Bella ve kendi eline düştü. Daha sonra tuttuğu eli biraz daha sıktı ve konuşmaya devam etti.

"Ben özür dilerim, seni sevdiğim için özür dilerim."

🔥🔥🔥🔥🔥

Parmaklarımın arasındaki eli güçlükle sıkarak gözlerimi araladım. Tam beklediğim gibi karşımda hayrete düşmüş bir çift göz vardı. Duyduklarım ve karşımdaki yüz ifadesini görünce dayanamayıp canım acıtacak bir şekilde gülümsedim.

"Budala budala bakmada şu filmlerdeki gibi doktor falan çağır yoksa yeniden öleceğim."

Söylediklerimi algılayamıyor gibiydi. Neyseki etrafımızda daha zeki biri vardı da doktor çağırdı. Burdan çıkınca Sam'e bir teşekkür borçlu olacaktım.

🔥🔥🔥🔥🔥

   2 Hafta Sonra

"Yahu ve şu turtamı bak vermezsen sana Sam'in süslü şampuanlarının yerini öldürsen söylemem" Sanki çok tuhaf bir söylemişim gibi 3 çift göz bana kızgın kızgın baktı. Sam konuşmaya başlayınca bakışların nedenini anladım.

"Bells bundan sonra bu evde ölüm kelimesi geçmeyecek demedik mi?"

Gözlerimi devirip Donald Trump edasıyla masanın üstüne çıktım ve bira şişesini ağzımın önüne mikrafon gibi tutarak konuştum.

"Evet millet! Çok sevgili dostumuz Sam Fucking Winchester ölümsüzlük şifresini buldu ve şimdi kodu girerek hepimizi ölümsüz yapacak. Teşekkürler Sam Fucking Winchester!" Konuşmam bitince sevimli sevimli gülümseyip masadan indim.

"Bella ben meleğim normal şartlarda zaten ölümsüzüm de sende vampirsin sen zaten ölümsüz değil misin?"

"Aynen kanatlı ben ölümsüzüm de fantezi olsun diye birkaç hafta önce ölümden döndüm. Melezim ben ölebilirim bende. Ve senin için de şartlar hiç normal olmadı ha?"

Didişerek yemeğimizi bitirdikten sonra Sam ile bulaşıkları yıkadık. Bulaşık yıkamak bile beni yoruyordu artık. Huzur içinde koluğa yığılacağım sırada Dean beni tuttu ve kapıya doğru sürüklemeye başladı.

"Hiç tembellik yapmayı umma Bells. Yürüyüşe çıkıyoruz. İtiraz istemiyorum."

"Ya sen desene 'sen baltayla ölmedin bende yürüyüşe çıkarak seni öldürmeyi planlıyorum' diye"

Söylediklerime göz bile devirmeden bir bebekmişim gibi ayakkabılarımı giymeme yardımcı oldu ve bizi dışarı çıkardı. Evden 1 km uzaklamıştık ki kendimi toprağın üstüne bıraktım. Dean onu takip etmediğimi fark etmemiş gibi yürümeye devam ederken arkasını dönmeden konuştu.

"Bella oturduğunu biliyorum kaldır kıymetlini de peşimden gel konuşmamız gerek"

"Dilin yokmu senin buraya gel burda konuşalım."

Hızla bana doğru yürümeye başlayınca korkup bende oturduğum yerden kendimi arkaya doğru iterek popo moonwalk'u yaptım. Tabii ki bana yetişti ve beklemediğim bir şey yaparak beni un çuvalı gibi kafam arkasına gelecek şekilde sırtına aldı.

"DEAN WINCHESTER BIRAK BENİ YOKSA YEMİN EDERİM POPONU ISIRIRIM."

Dediklerimi ben bile beklmiyordum yüzümü ekşitip çıpındım ama nafileydi. Yaklaşık  25 dakika sonra surdu ve beni bir banka oturttu. Karşımdaki manzara ianılmazdı. Bir uçurumun ucundaydık aşağıda mavinin her tonu olan bir deniz ve göz alıcı bir gökyüzü vardı.

Hayranlıkla etrafı incelerken yanıma bir bedenin oturduğunu hissettim. Gülümseyerek yan tarafa döndüm. Beklediğim kişi Dean'di Lucifer değil.

🔥🔥🔥🔥🔥

Bölümlere ilgi gelmiyor, yorum yapılmıyor sanırım hikayeyi sileceğim.

Ateş KapanıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin