Sabah kapının yumruklanmasıyla birlikte yataktan fena bir şekilde düşmüş ve orada uykuma devam etmiştim. Amy bu hallerime alışık olduğu için gözlerini devirip kapıyı açmaya gitti. Bende uyku ve uyanıklık arasındaki o ince çizgide Amy'i izliyordum. Kapıya açmasıyla birlikte yüzüne fena bir yumruk yemişti. Ben bu olaya kahkahalarla gülerken Karl eli hala yumruk şeklinde kalakalmış arkasındaki Luke ise gülmemek için kendisini zor tutuyordu. En son o da dayanamamış olacak ki benim gibi gülmeye başladı.
Yerden kalkarak odada bulunan mini buzdolabından buz çıkartarak Amy'nin gözüne koydum. O da hala tam ayılamamış olacak ki ne Karl'ın attığı yumruğa ne de Luke ve benim onun bu haline kahkahalarla gülmemize ses çıkarmadı. Biz hala boş boş otururken Luke birden konuşmaya başladı. "Ya biz hazırlanın da çıkalım dicektik. Günün ağarmasına az kaldı. Bir an önce yola çıkalım." "Tamam o zaman siz girişte bizleri bekleyin. Bizlerde hazırlanıp gelelim. Ah! Luke giderken müdüreden ormana dair bir harita ister misin lütfen?" Dediklerimi onaylayarak çıkan çocukların ardından bizlerde kıyafetlerimizi giyinip içinde gerekli malzemelerin bulunduğu çantalarımızı alarak girişe doğru yola koyulduk.Giriş kısmına geldiğimizde çocukların ellerinde sandviçler gördüğüme çok sevinmiştim. "Annemin yanına uğradım orman haritası için ancak ormana dair bir harita yokmuş. Senin iç güdülerine göre hareket etmemiz gerektiğini söyledi. Birde biz kahvaltı yapmadık. Sizlerin de yapmadığını düşünerek yanımiza sandviç aldık." "Çok iyi yapmışsınız da umarım iç güdülerim bizi ormandaki canlılara yem yapmaz." Bu cümlemden sonra biraz tedirgin olduklarını hissetsem de yapabileceğim bir şey yoktu.
Ellerimizdeki yemeklerimizle birlikte akademiden çıktık. Orman akademinin arka tarafında kalıyordu. Yakın olduğumuz taraf ne kadar seyrek gözükse de ilerisinin bu şekilde olmayacağını tahmin ediyorduk. Sakın adımlarla ilerlemeye başladık. Ne yöne nasıl gitmemiz gerektiğine dair hala bir fikrim yoktu. O sırada başıma giren sancıyla yanımda bulunan Luke'un kolunu tuttum. Sanırım ejderha benle iletişim kurmaya çalışıyordu. İlk sefer ki kadar acı verici değildi lakin gene de canımı yakıyordu. O sırada zihnime fısıldadıklarını duydum. "Ormanda ilerlemeye devam et. Ormandakiler aramızdaki bağı hissederek seni bana yönlendirecekler. Onlarla konuş. Büyü gücün onları anlamanı sağlayacaktır." dedikten sonra zihnime fısıldamayı bıraktı. Bu sırada bizimkiler beni bir ağacın kenarına oturtmuş benimle ilgileniyorlardı. Sanırım onlarda anlamıştı ejderha ile konuştuğumu. Karl "Ne dedi?" Diyerek düşüncemi doğruladı. "Ormanda ilerlememi istiyor. Ormanda bulunan canlıların beni ona yönlendireceğini söyledi." Diyerek ayağa kalktım.
Arkadaşlarımın onaylaması ile birlikte ormanın içine girip ilerlemeye başladık. Bir zaman sonra sesler duymaya başladım ancak diğerleri sanki duymuyor gibi ilerlemeye devam ediyordu. "Bu o." "Evet evet haklısın bu kız." Etrafıma baktığımda ağaçların arkasından bize daha doğrusu bana doğru bakan iki tavşan gördüm. "Galiba bizi duydu." Kesinlikle konuşanlar tavşanlardı. Ejderhanın demek istediği buydu galiba. "Çocuklar bekleyin lütfen. Sanırım bu iki tavşan bizlere yardımcı olacak." "Tiffany iğrençsin. Karnın acıktıysa bize söylesene." Amy bu dediğine gözlerimi devirerek cevap verdim. "Aç değilim. Hatırlasanıza ya ejderha ne dedi bana? Ormandaki hayvanlar sana yardım edecek." "Heee tamam." Tekrar göz devirerek tavşanlara doğru ilerledim. "Merhaba. Ben ve arkadaşlarım ejderhanın yanına gitmek istiyoruz. Ejderha ile olan bağımı tamamlamam için." İçlerinden bir tanesi arka ayaklarının üzerine kalkarak ön ayaklarını bana doğru uzattı. "Ben Risi o da Disi. Senin o kişi olduğunu anlamıştık. Seni ormanın efendisine biz götüremeyiz ilerisi bizim için çok tehlikeli. Ancak bir müddet daha yürüdükten sonra sizin için dört kurt gelicek. Onlar size yardımcı olacaktır." Bir elimle ayaklarını tutmaya devam ederken diğer elimle de başını okşayarak konuşmaya başladım. " Teşekkür ederim Risi ve Disi." Onlar da kıkırdayarak yanımızdan uzaklaştı.
Arkamı döndüğümde bana tuhaf bir şekilde bakan üç çift göz vardı. "Sen şimdi o hayvanlarla konuştun mu?" "Evet sesimi duymadınız mı? " "Hayır ne sesi. Biz sadece ayaklarını tuttuğunu gördük." Tuhaf tuhaf üçüne baktıktan sonra konuşmaya devam ettim. "Biraz daha bu şekilde ilerledikten sonra bizi ejderhaya götürmek için kurtlar gelicek." "NE!!" Üçünden de aynı tepki. "Öyle dediler." Diyerek ellerimi iki yana açtım. Ben onlar kar tepki vermiyorum çünkü kendimi sanki ormana aitmiş gibi hissediyor buradaki her canlıyı hissediyordum. Sanki onlarla daha önce konuşmuşum gibi. Amy zorlukla konuştu. "E..e.eminsin dimi? Kurt dedin?" "Evet Amy kurt dedim." Luke "Pekala. Yapıcak bir şey yok." Diyerek durumu kabullendi. Karl ve Amy'de zoraki bir kabullenme ile kafalarını salladılar.
Ormanda ilerlemeye devam ederken bize yaklaşan sesler işittim. Nerden geldiğini anlamadan birden önümüzde dört kocaman kurt göründü. Hep birlikte uluyarak önümüzde oturur pozisyona geçtiler. "Onlarla mi yola devam edeceğiz?" Diye soran Karl'a sence dermişim gibi baktım ve önüme döndüm. Amy ve Luke da aynı şekilde kurtlara bakıyorlardı. Evet fazla büyüklerdi ve çok ihtişamlı gözüküyorlardı. En önlerinde bulunan kurdun yanına giderek elimi başına koydum ve tüylerini okşamaya başladım. Tamamen iç güdüsel bir hareketti. O sırada kurdun sesini duydum. "Hoşgeldin beklenen. Ben bu ormandaki kurtların alfası Black. Seni ormanın efendisine götürmek için geldik. Arkadaşlarına arkamda bulunan sürüm eşlik edicek." Dediklerini onaylayarak arkadaşlarıma döndüm. "Evet çocuklar buyrun kurtlar. Bizi mağaraya götürmek için hazır bekliyorlar. Eğlenceli bir yolculuk olacak ha!" Diyerek Black'in sırtına bindim ve diğerlerinin binmesini beklemeyerek ilerlemeye başladık. Evet hızlı ve eğlenecek bir yolculuk bizi bekliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ELEMENTLER AKADEMİSİ
FantasíaO beklenendi Kötülüğü dünyadan soyutlayacak kişiydi Kadim ejderhaya bağlıydı O dört elemente sahip tek kişiydi Tiffany ve en yakın arkadaşı Amy 'nin Elementler Akademisine başlarken ki tek düşünceleri eğlenmekti. Ancak onları bekleyen şey dos...