17. Bölüm

6.3K 457 20
                                    

  Multimedia Tiffany ve Dassy (temsili)

Thorn'un söyledikleri ile hepimiz şok olmuştuk. Şu zamana kadar basit bir sürü büyü yapmıştım. Çok zorlayıcı büyüler yapmamıştım. Ancak yine de yaşantımdan gideceğini bilmek beni tedirgin ediyordu. Sonuçta savaş yaklaşıyordu. Elbet büyü gücüme ihtiyacım olacaktı.

   "Bir çözüm yolu yok mu Thorn?"

   "Maalesef bir çözümü yok. Ancak senin bir parça daha iyi hissetmeni sağlayacak birşeyler söyleyebilirim."

   "Nedir?"

   "Senin yaşantın bir insanın yaşantısından daha uzun. 30-40 yıl kadar."

   Thorn'un söyledikleri her geçen dakika daha da şaşırtıyordu beni. Yaşantımın daha uzun olması çok kötü bir şeydi. Düşünsenize sevdiklerinizin ölümünü görüyorsunuz. Hepsi sizi tek tek bırakıp giderken siz sadece izliyorsunuz. Düşüncelerimi Luke'un sesi böldü.

  "Buraya gelirken Tiffany yaptığı büyü yüzünden güçsüz düştü. Sebebi bu mu?"

  "Bazı büyüler onu çok fazla halsiz bırakabilir. Bu aynı zamanda büyü yapmadan önce vücudunun ne kadar dinlenmiş olduğuna da bağlı. Ancak dediğim gibi yaptığı büyüye göre halsiz düşebilir, bayılabilir hatta çok güçlü bir büyü ise ölüme bile götürebilir."

   Amy "Nasıl bu kadar soğukkanlı konuşabiliyorsunuz? Ölüme götürebilir diyor! Basit bir şey mi bu?"

   "Amy sakin ol. Bir şey olmadı, olmayacak da."

   Amy'nin gözünden yaşlar süzülürken bende kendimi yorgun hissediyor gözlerim dolu dolu Amy'e bakıyordum. Bir anda sarılmasıyla bende kollarımı ona sardım.

   "Seni kaybedemem. Kardeşimsin sen benim."

   "Bana bir şey olmayacak. Sakın korkma."

   Luke ve Karl da yanımıza gelmiş kollarını bize sarmışlardı. Üstümüzde hissettiğim gölgeyle kafamı kaldırdım. Thorn kanatlarını etrafımıza sarmıştı.

  Thorn "Unutma Amy o benim mühürlüm. Ona birşey olursa banada olur. Ancak bunlar bilmesi, bilmeniz gereken şeyler."

   "Biliyorum ancak onu kaybetme düşüncesi beni korkutuyor."

   Kollarından çıktım ve arkamı dönüp gözümde biriken yaşları sildim. Güçlü görünmeliydim.

   "Toplayın kendinizi! Bana bir şey olmayacak. Savaştan sağ salim çıkacağız. Yine hep beraber oturup sohbet edeceğiz. Ejderhalarımızla birlikte."

   "Aynen öyle. Hem görmüyor musunuz Tiffany'yi? Domuz gibi."

   Bunu diyen Karl'a ilk başta kaşlarımı çatsamda ortamı yumuşatmaya çalışmasından dolayı minnetle baktım. O da göz kırparak karşılık verdi. Sahte bir kızgınlıkla Karl'a döndüm.

  "Sensin domuz pis hayvan."

   Bunu dememle herkesin gözlerinde ufakta olsa tebessüm yer etmişti. Ancak ben onları kendilerine getirecek şeyi biliyordum.

   "Eğer biraz daha böyle durmaya devam ederseniz ejderhalarınız ile olan hasretinizi gidermeyeceksiniz."

   Bunu deyişimle hepsi birden toparlandılar. Zaten onları da ancak bu toparlardı.

    "Thorn biz ejderhalar ile birlikte biraz alıştırma yapmak istiyoruz. Ejderhalar diyarına gidebilir miyiz?"

   "Elbette. Arkadaşların ejderhalarını çağırsınlar. Ejderhalar geldiği anda beraber gideriz. Tiffany sana söylemem gereken bir şey daha var. Savaşta ormanda yaşayan hayvanların da yanımızda yer almasını istiyorsak eğer onlarla birebir konuşmalısın."

  Onların katılmasını istemiyordum. Zarar görürlerdi. Hiçbirine bir şey olsun istemiyordum.

  "Zarar görürler."

  "Unutma onlar doğuştan savaşçı. Birçoğu zaten yer almak istiyor. Ancak senin de onların yanında olacağından emin olmak istiyorlar. O yüzden onlarla konuşman gerekecek."

   "Pekala konuşurum. Ancak hala onlara zarar gelmesini istemiyorum."

   Thorn kafa sallamayla beni onayladı. Biz bu konuşmayı yaparken bizimkiler de ejderhalarını çağırmışlardı onların gelmesini bekliyorduk.

   Ejderhaların da gelmesi ile birlikte diyara doğru çıkmış keyifli bir yolculuğa başlamıştık. Aklıma gelen Dassy ile birlikte zihnimden ona da seslendim. Henüz bir yanıt alamadığımı düşünürken yan tarafımda beliren Dassy ile irkilsemde belli etmedim.

   "Seni uzun süredir göremiyordum Dassy."

    "Sebebini sana diyara gidince gösteririm."

  Bunları söylerken yüzü gülüyor. Keyifli bir şekilde uçmaya devam ediyordu. Her zamankinden daha keyifli olan Dassy merakımı kamçılıyor sanki yolun benim için daha da uzun olmasını sağlıyordu.

    Uzaktan diyarı gördüğümde daha da heyecanlanmış ejderhamın sırtından hemen inebileceğim bir pozisyon almıştım. Varır varmaz hızlı bir şekilde indim ve uçan Dassy'nin arkasından koşmaya başladım. Mağara gibi bir yere geldiğimizde Dassy yavaşladı ve içeri girdi. Peşi sıra girdiğimde şok olmuş bir şekilde yere bakıyordum.

   Dassy boyutlarında bir ejderha ve hemen yan tarafında neredeyse onlardan on kat daha küçük yedi tane ejderha vardı. Avuçlarımdan saha miniktiler.

   "B..bunlar senin yavruların mı? "

    "Evet üç gündür onlarla ilgilenmek için yanında duramıyordum."

    "Ama bunlar küçücükler."

   "O da bizim türümüzün özelliği işte."

    "Vay canına."

   Biraz yavru ejderhalarla vakit geçirdikten sonra bizimkilerin yanına döndüm. Sırada ejderhalarımız ile yapacağımız antreman vardı. Hepsi hazır beni bekliyordu. Bakalım nasıl olacaktı?

ELEMENTLER AKADEMİSİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin