"Leydim"

418 72 14
                                    

Pencereden gelen güneş ışıklarıyla gözlerimi açtım. Ben böyle uyanmayı sevmezdim ki. Ah anlaşıldı. Seslere bakılırsa Gülşen teyze odamı toparlıyordu ve perdeyi de o açmıştı. Gözlerimi açmadım ve odamdan çıkmasını bekledim. Bugün tatilin son cumartesi-pazarıydı. Ne güzel ama. Yeni şehir , yeni arkadaşlar ve tabi ki yeni okul.. Sıkıcı. Hele de hemen yakınlaşamıyorsanız.

Annem gittiğinden beri böyleydim. İnsanlarla mesafeliydim ve güvenemiyordum. Bi insanın annesi bile güvenini kırmışsa dışarıda ki insandan ne bekleyebilirdi ki. Babam benim herşeyimdi. Annemin gidişi ( hele de başka bi adam için ) bizi gerçekten uçurumdan itmişti. Babamla bi karar vermiştik. Annem hakkında konuşmayacaktık. Ve yeni bi hayat kurmak için İstanbul'a gelmiştik. Yeni ev , yeni oda , yeni çevre.. Alışmak kolay olmamıştı. Bi yaz boyunca buradaydım ama hala alışamamıştım. Tabi herkes size acıyan gözlerle bakıyorsa bu hiçte kolay değildi. Evet belki de öyleydim. Annesi bi adam için terketmiş , çaresiz , depresyondan hiç çıkamayan , kulaklığıyla bütünleşmiş , ortamlara hemen alışamayan , o tepede ki ağaçla konuşan , zavallı sarışın aptal Mira.

O tepeden bahsetmişken annem bizimleyken tatillerde bu şehre gelince o tepede piknik yapardık her zaman. Babam o ağacı ben küçükken dikmiş. Benimle birlikte büyüyen bi ağaç. Ama annem bizi terk ettiğinde babamla oraya gidip çok ağlamıştık. O zamandan beri dertlerimi anlatabildiğim tek canlı sanırım o. Benim annemden sonra hep kanayan bi yaram oldu. Çok can yakan. Ama alışmıştım artık canımın yanmasına. Ve kendime söz vermiştim ; bi daha başkası için ağlamayacaktım. Güçlü olcakatım. Dışarıda ki insanların ne düşündüğü umrumda değildi... Düşüncelerimden sıyrıldım ve tekrar uykuya dalmamak için gözlerimi açtım. Gülşen teyze çıkmıştı. Gerçekten seviyordum onu. Evimizi çöplüğe dönmekten kurtarıyordu. Gözlerimi ovalerken odamın kapısı açıldı. Babam ;

"Günaydın meleğim." diyerek içeri geldi ve yatağımın kenarına oturdu.

"Günaydın babacım." Onu gerçekten çok seviyordum ve bunu elimden geldiğince belli etmeye çalışıyordum. Sevilmeye ihtiyacı vardı. Benim gibi.. Yanaklarıma sulu öpücükler bıraktı.

"Hadi kalk bakalım yeni okulun için alışverişe gitmen gerek. Kredi kartın masanın üzerinde." diyerek odadan çıktı. Babam beni ne kadar istemesem de özel okula yazdırmıştı. Benim için her şeyin en iyisini istiyordu. Tabi İstanbul'a geldiğimizden beri işleri çok iyi gidiyordu. Kendini işlerine vermişti. Hey! Az önce babam "kredi kartın" mı demişti. Evet hep bunu istemiştim. Kredi kartından bi şeyler alırken para vermiyormuşum gibi hissediyordum çünkü. Çok mutluydum. Ama bi yandan da babama bu kadar fazla yük olmak istemiyordum. Bunu babamla konuşmalıydım.

Yatağımdan kalktım. Duşa girdikten sonra Aslı'yı arayacaktım. Buraya geldiğimizden beri en iyi ve tek yakın arkadaşımdı. Her şeyimi biliyordu tabi. Bi kaç sokak ötemde oturuyordu. Annesi annemin arkadaşıydı zaten. Ama yeni hayatımızı bozmamak için babamla birlikte bunu görmezden gelmiştik. Çamaşırlarımı alıp banyoya girdim.

Duş almak hiç açılmayan uykumun açılmasına yardım etmişti. Saçlarımı hızlıca kurutup , alışverişe birlikte gitmek için Aslı'yı aradım. İtiraz etmemişti. Aşağı indim. Gülşen teyze kahvaltıyı çoktan hazırlamıştı. Yemekleri annemin ki kadar olmasa da güzeldi. Sanırım annemi özlüyordum. Bu gerçeği kabul edemesem de ; bizi , beni terk edip giden o kadını özlüyordum. Hayır daha fazla düşünmeyecektim. Babam kahvaltıya başlamıştı bile. Masaya oturdum. Kredi kartı konusunu açmanın tam vaktiydi.

"Baba sabah "kredi kartın" demiştim. Gerçekten benim için fazla olmaz mı?"

"Neden olsun ki. İşlerim gerçekten çok iyi. Patron zam yaptı tabi. Bende prensesi için her şeyi yapabilecek bi kralım. Bunu unutma prenses."

"Seni seviyorum kral hazretleri" diyerek gülümsedim.

"Bende seni seviyorum prenses."

Kahvaltı etmeye geri dönmüştük. Babam işlerini halletmek için dışarı çıktı. Bende odama çıkıp alışveriş için hazırlandım. Alışveriş yapmayı pek sevmezdim. Çünkü çok karasızdım. Ama bu okul alışverişi olduğu için ne alacağım belliydi. Gülşen teyzeye

"Görüşürüz matmazel." diyerek çıktım. Ona matmazel demek hoşuma gidiyordu. Gerçekten matmazel havası vardı. Taksiye binip Aslı'yla buluşacağımız yerin adını verdim. Kulaklıklarımı takıp , saçlarımın pencereden gelen rüzgârla dağılmasına izin verdim.

Her zaman ki gibi Aslı benden önce gelmişti. Taksiye parasını ödeyip indim.

" Nerede kaldın ağaç oldum burada." İşte bu yüzden onu seviyordum. Açık sözlü ve sıcak kanlıydı. Gülümseyerek

"Sana da merhaba." dedim. Aynı okula gidecektik. Tabi Aslı hep yaptığı gibi okulda ki her şeyden haber almıştı. Ve bunları anlatması için seçilen o şanslı kişi (!) bendim. Alışveriş merkezine girerken anlatmaya çoktan başlamıştı bile. Ben de hep yaptığım gibi onu dinliyormuşum havası verip mağaza vitrinlerine göz atmaya başladım. O da yanımda okulumuz da ki onun tabiriyle yakışıklı benim tabirimle zengin , ukala , pisliklerden kısacası zengin piçlerinden bahsediyordu. Burslulara farklı davranan insanlardan ne beklenirdi ki. Ah sıra isimlerindeydi..

"Berke , Selim , Efe , Batu ve daha adını sayamadağım bi çok yakışıklı .. Oha Mira şuraya bak Efe , Selim onlar işte !"

Şansa bak. Aslı'nın anlattığı yetmedi , şimdi bi de aynı ortamdayız. Gerçi bi kaç yıl boyunca aynı okulda olacaktık ama hazırlıksız görmek daha da sinir bozucuydu. Bi kaç kişilerdi. Tamam , kabul gerçekten yakışıklılardı ama bence en tatlısı şu Efe miydi neydi O'ydu bence. Ah hayır Mira saçmalama.

"Hey baksana bu tarafa doğru geliyorlar." diye fısıldadı.

"Aslı saçmalama , gel girelim şu mağazaya ha?" diyerek onu yanımızda ki mağazaya sürükledim.

"Ah gerçekten de yakışıklılarmış." kelimeleri uzata uzata söylemişti.

"Aslı bak şu nasıl?" diyerek elimde ki elbiseyi gösterdim. Aslında asla giymeyeceğim bi şeydi ve elbise almayacaktım. Ama konuyu değiştirmek için güzel aklım onca konudan bunu seçmişti.

"Gerçekten çok hoş , denesene" ah hayır bunu düşünmemiştim.

"Hayır gerçekten şu an o dar kabinin içinde elbiseyi denemek için harcayacak kadar enerjim yok. " Gerçekten öyleydi. Ben asla o kabinin içinde onlarca elbise deneyenlerden olamadım. Karasızdım ama elbiseleri üstüme tutup kendimi o elbiseyle hayal etmek daha kolaydı.

"Hadi ama lütfen. Hem altı üstü bi tane deneyeceksin. Ya sen giyersin ya da ben giydiririm." Bu ses tonunu çok iyi biliyordum. Aslı'yı ikna etmeye çalışmaktansa , elbiseyi denemek daha mantıklıydı.

"Pekâlâ" Oflayarak kabine girdim.

"Bekliyorum" diye seslendi.

Elbiseyi giyerken içimden ettiğim küfürler Oscar'lıktı. Ve asla bunları sesli bi şekilde söyleyemezdim. Aslı'nın sesiyle kabinden çıktım.Terlemiştim.

"Çok güzel" Her zaman ki Aslı işte. Tam onun tarzıydı. Aynanın karşısına geçtim. Toz pembe , dizlerinin üstünde ki eteği , boynunun altını kaplayan beyaz tülü ve belinde ki küçük kurdeleyele gerçekten hoşuma gitmişti.Arkamdan gelen ıslık sesiyle , sesin geldiği yöne döndüm. Omzunu duvara yaslamış bi şekilde duran , adını hatırlayamadığım .. Imm .. Selim'i gördüm. Hey onun burada ne işi vardı? Bizi mi takip etmişti. Hoş çocuktu aslında. Ah hayır ne saçmalıyorum. O da diğerleri gibi "zengin piçinin" tekiydi. Dudaklarından dökülen kelimelerle kalbim yerinden çıkacak gibi atmaya başlamıştı.

"Gerçekten çok güzel gözüküyorsunuz Leydim."

Bir Hayal KadarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin