Ekşiyim Ben

291 63 9
                                    

Dün tüm gün boyunca Aslı'ylaydım. Yarın için hayalleri vardı(!). Onları anlatıp durmuştu. Film izlerken bile.. Ve benim de şu an uyumam lazımdı. Ama gözlerim kapanmamakta ısrar ediyordu. Saat 3:45'ti. Hadi ama. Yarın okulda nasıl ayakta duracağım konusunda bi fikrim yoktu. Tabiî yarın önemli bi gündü. Yani aslında değildi ama Aslı bundan o kadar çok bahsetmişti ki resmen beni de buna inandırmıştı. Aslı ve güzel hayalleri. Her neyse uyumalıydım. Ve sanırım artık son çare koyunları saymaktı. Ne iyi ama..

Gözlerimi açtığımda saat 6:30'u gösteriyordu. Pekâlâ , hazırlanmam için bolca vaktim vardı. Mavi yatak örtümü üstümden çekip yataktan kalktım. Gece kapanmamak için ısrar eden gözlerim şimdi bana yeni bi savaş açmıştı. Banyoya girip yüzüme soğuk suyu çarptım. Ehh , uykum biraz olsun açılmıştı. Odama geri dönüp okul kıyafetlerimi üstüme geçirdim. Yani. Fena değillerdi ama kesinlikle kendi kıyafetlerimi tercih ederdim. Saçlarımı tarayıp toz pembe bandanamı taktım. Imm , evet aynada ki görüntümü sevmiştim. Yatağımı sıkıla sıkıla düzelttim. Malesef ki evet hâlâ o kafadaydım. "Akşam yine bozulacak neden düzeltiyoruz ki." Sırt çantama bi iki defter ve kalem atıp çantamı alarak aşağı indim. Allah'tan benim saçlarıma şekil verememek gibi bi sıkıntım yoktu. Zaten dümdüzlerdi. Çantamı dış kapının önüne bırakıp mutfağa geçtim. Gülşen teyze yoktu sanırım ve babam kahvaltıyı hazırlıyordu.

"Günaydın babacım." diyerek ona yardım etmeye başladım.

"Günaydın prenses" diyip masaya geçti. Bende meyve suyunu alıp karşısına oturdum.

"Matmazel nerede ?"

"Rahatsızlanmış biraz. İyi olursa uğrarmış."

"Yaa. Anladım." diyerek peyniri ağzıma aldım.

"Birazdan servisin gelicek prenses. Ve düşündüm de yeni okulunda iyi şanslar konuşmasını şimdi yapsam daha iyi olur" dedi. Gülümseyerek

"Dinliyorum babacım." dedim.

" Bak kızım , ikimizde özel okula gitmek istemediğini biliyoruz. Ama senin için büyük bi fırsat. Geleceğin için. Ve ben senin hayatının kaçırdığın fırsatlarla dolu olmasına izin veremem. Şimdi senin yapman gereken tek şey bu fırsatın tadını çıkarıp hakkını vermek. Arkadaş konusuna gelince ben sana güveniyorum ve bunu konuşmaya bile gerek duymuyorum." diyerek o sıcak bakışlarını yolladı. Hayır baba bunu yapma. Ya yanlış yaparsam , bu kadar güvenme bana.

"Teşekkür ederim baba." diyip gülümsemeye çalıştım. Babam yeniden konuşmak için hazırlandığında servisin o kulak tırmalayıcı korno sesini duydum. Oh. İyi yırtmıştım yoksa her şeyi berbat edebilirdim. Anlamadığım bu kadar normal bi konuşma beni neden bu kadar gergin hissettirmişti. Sanırım babamı üzmekten korkuyordum. Sandalyeden kalkerken

"Görüşürüz babacım." dedim. Oda iyi şanslar dilediğinde çantamı takıp evden dışarı çıktım. Servise doğru ilerdim ve sürücüye "Günaydın" diyip en arka koltuğun cam kenarına oturdum. Serviste sadece bi kaç kişi vardı henüz. Kulaklıklarımı takıp Taylor Swift'in hareketli şarkılarından birini açtım. Şu an mutlu hissetmeye ihtiyacım vardı. Hava bugün güneşliydi ve insanın içini kıpır kıpır yapıyordu. Toz pembe ve beyaz tonlarının hakim olduğu bi evin önünde durduğumuzda servise ela gözlü , düz saçlı , gerçekten giyinimiyle dikkat çekecek bi çocuk bindi. Bakışlarımı üzerinden çekip dışarıyı izlemeye geri koyuldum. Ama yanıma oturduğunu hissedince kulaklıklarımı çıkarıp soran gözlerle ona baktım.  O da aynı şekilde bana bakıp gülümserken

"Ne yani yasak bölge felan değilsin dimi? Ya da bi hastalığın felan varsa , bulaşmadan söylemeni tercih ederim" dedi.  Sıcakkanlıydı. Sevmiştim ve sanırım iyi biriydi. Gülümsedim ve

"Anladığım kadarıyla oturabilir miyim diye soruyorsun ve ben de sorun olmaz diyorum." dedim. Onun konuşmasını beklemeden kulaklıklarımı taktım. Evet kaba davranmış olabilirdim ama sanırım benim için bu bile fazlaydı.

Ben 7. şarkımı bitirirken okula gelmiştik. Ayağa kalkmak için hazırlandığımda yanımda ki çocuk hala oturuyordu. Ahh senin derdin neydi havalı çocuk.

"Çocuk kalkmayı düşünmüyor musun?" diye sorduğumda

"Imm çocuk ha. Sevdim bunu. Ama adım Batu" diyip ayağa kalktı.

"Mira ben de." Dedim. Ve gülümsedim. Birlikte servisten inip yürümeye başladığımızda bütün gözleri üstümüzde hissediyordum.

"Neden herkes , özellikle kızlar öldürücü bakıyorlar?"

"Çünkü uzun zamandır kimseyle sevgili olmadım ve seni sevgilim sanıyorlar." Ah gerçekten mi , hadi ama ne biçim bi okuldayım ben ya.

"Saçmalıyorlar." dedim.

"Bak başka biri olsa kesinlikle itiraz edip o muhteşem bakışlarımı yollardım ama sen de farklı bi şey var. Yenisin zaten belli. Sadece onları fazla takma her zaman ki Buse. Ve arkadaşları. Neyse bi sorun olursa yanıma gel. Hallederim Mira." diyip göz kırptı ve yanımdan uzaklaştı. Ne zannediyordu kendini. Ama iyiydi ya , yardımcı olmak istiyordu sanırım. Çantamda titreyen telefonla kendime geldim , hayır Aslı'yı unutmuştum. Daha fazla bekletmeden telefonumu açmalıydım.

"Dinliyorum."

"Off Mira ya. Nerdesin kantine gel hadi , bekliyorum." diyip telefonu kapatmıştı. Olsun biraz sinir belki de ona iyi gelirdi. Tamam , pekâlâ saçmalamayı bırakıp yürümeye başlamalıydım. Okula girdim ve kantin olabilecek bi yer olarak düşündüğüm yere doğru yürümeye başladım. Ve evvet. Aslı'yı ve kantini bulmuştum. Adımlarımı hızlandırarak yanına doğru ilerlemeye başladım. Yanında bi kız vardı. Aslı işte hemen birini bulmuştu.

"Selam" dedim.

"Neredeydin kelebek ?"

"Hiç geliyordum işte." diyip gülümsedim ve yanında ki kıza gülümseyerek

"Mira ben" dedim.

"Cansu" diyip gülümsedi. Tuttuğunu koparabilecek bi kıza benziyordu. O sırada Buse ve arkadaşları denen kişilerde kantine girmişlerdi. Tabi yan masada oturan burslulara laf atmayı ihmal etmeyi unutmamıştı.

''Cansu , şu Buse denen kızın problemi ne?" dediğimde bana soran gözlerle bakmaya başlamıştı.

"Burslu olmamanın ayrıcalık olduğunu düşünüyorlar. Ve sanırım bu ayrımı da kimse bozmadı. Tabi burslu olmayanların da işine geliyor. Okulun popüler tayfasından biri nasıl olsa." dedi. Yavaş yavaş tanımaya başlıyordum yeni okul arkadaşlarımı(!).

"Birazdan gelirim ben." diyip burslulardan bi iki kişinin olduğu tarafa doğru yürümeye başladım. Tam o sırada karşımda Buse'yi görünce gerçekten şaşırmıştım.

"Selam tatlım. Nereye bursluların yanına mı yoksa?" diyerek küçümseyici bakışlarını attı.

"Tatlı değilim ben. Ekşi. Ekşiyim. Sever misin ekşiyi "tatlım"? Ha bu arada evet onların yanına bi sorun mu vardı? " Ahh Efe miydi o? Evet lanet olsun ki Efe , Batu , Selim hepsi kantine gelmişlerdi. Ama şu an şu kıza karşı onlar yüzünden ezilip büzülemezdim. Onlarda böyledir zaten. Bütün kantin bizi izliyordu ne iyi ama..

"Tam yerini bulmuşsun. Bak tatlım bu okulda işler böyle yürümüyor. En kısa zamanda öğrensen iyi olur. Yoksa seni bütün okula rezil edebilirim. Evet bunu yaparım. Ahh hayır tanışmamız böyle olmamlıydı. Amacımı sana hemen söylemektense biraz oynamayı tercih ederdim."

"Ben oyuncak değilim ama senin,  hala oyuncaklarla oyanamaktan vazgeçemeyen koca bebeklerden kalır yanın yok." diyip yürümeye başladım.Durup arkama döndüğümde gülümseyerek

"Ha bu arada ekşiyi sevmezsen ekşi de seni sevmez. Tadını kaçırır tatlım." dedim. Tekrar yürümeye başlayıp hızlıca buradan çıkmak istesem de umursamaz adımlarla bahçeye çıktım. İlk günden ha. Ne çok batıyorum insanların gözüne. Kendimi iyi hissetmiyordum. Okulun arkasına doğru giderken Efe ve Batu'yu görmüştüm. Okulun arkasına geldiğimde sırtımı soğuk duvara yasladım. Ayak seslerini duyduğumda yüzümü sesin geldiği tarafa çevirmiştim. Efe'ydi. Ne yani peşimden mi gelmişti. Pekâlâ.

Şu an gözlerimi sımsıkı kapatıp , bu olanların rüya olup olmadığını kontrol etmenin vakti çoktan gelmişti..

Bir Hayal KadarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin