- İKİNCİ BÖLÜM -

12 3 0
                                    

    Yaz tatilinin gelmesiyle birlikte biraz biraz sınava hazırlanıyordum. İşime 1 ay ara vermiştim sınava çalışmak için. Babam da 1 ay boyunca yoktu zaten. Kitaplarımı yere döküp kalemliğimi çıkardığım sırada kapı çaldı. Annem açmıştı. Gelen Seray' dı. Hemen yanıma geldi ve telaşla beni kolumdan tuttuğu gibi çekti. Dışarı çıkardı. Bi banka oturduk. Önce bir süre durdu. Derin nefes alıp veriyordu. Gözleri dolmuştu. Elleri titriyordu.
- Seray kendine gel! İyi misin?
- Yardım et İrem!
- Ne konuda ?
- A.. Ann.. Annem...
- Kötü bir şey olmuş belli. Söyle!
- Beni evden attılar.
- Neden ? Bu nasıl olur? Onlar seni çok seviyorlar.

    Gözyaşları gittikçe artıyordu. Hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı bu sefer. Ellerini yüzüne koydu ve biraz eğildi. "Seray! Anlatta bir şey söyleyeyim."
- Annemle babam kavga ettiler. Boşanma davası açtılar. İkiside beni istedi. Ben annemi seçince babam çıldırdı. Annem karşı gelince babam...
Dedikten sonra durdu. "Ne yaptı!?"
- Annemi bı.. bıçakladı, ağlaması daha da siddetlenmişti. Ben elimle ağızımı kapatırken bende ağlamaya başladım.
- Ne yani... Öl.. öldü mü?
Kafasını onaylanmış gibi salladı.
- o herife göstereceğiz gününü!
- Hapishaneye girdi bile.
- Sen ne yapacaksın?
- Bizim evde hayatımı sürdürmeye devam edeceğim.
- Ne yiyip içeceksin . Ayrıca bu olay ne zaman oldu?
- 4 gün oldu. Teyzem bana her ay yiyecek ve giyecek için bir miktar para verecekmiş. Biliyorsun onların durumu çok iyi.
- Evet. Bak Seray yıkılmak yok. Savaşacaksın. Benim gibi. Bu günlere gelmek kolay değildi. Bundan sonraki günlerde kolay olmayacak. Yoksa kaybolursun. Çoğu kişinin sevmediği cırtlak çingene pembesi gibi olursun.

    - 2 GÜN SONRA -

- Tamam artık sakin ol. Böyle ağlamaya devam edersen annen de üzülür.
Seray annesinin mezarındaki topraklari avuç avuç alıp geri yerine döküyordu. Gözyaşları toprağa damlarken "seni seviyorum anne" diye mırıldanıyordu.
- istersen sen sakinleşene dek ben çıkışta beklerim seni.
- olur.

                                                            ***
    Son günlerde kendimi iyice derse vermiş deli gibi çalışıyordum. Sınavı kazanamayıp evde patates soymak istemiyorum. En büyük hayallerimden birisi de ünlü bir modacının markasında çalışmaktı. Tabii daha sonra zengin olup kendi markamı açmam gerekirdi. Ama bunlar "benim" hayallerimdi gerçekleşemez. 
- İrem, kızım mutfağa gelde biraz bana yardım et.
- tamam anne, geliyorum.
    Ellerimi yanağımdan cekip, hayalleri başka bir dünyaya fırlattım. Mutfağa doğru ilerledim. Bu sırada çoraplarıma bakıyordum. Fosforlu pembe, üzerinde de " how to be a unicorn " yazıyordu.
- al şu bıçağı domates salatalığı doğra. Sonra soğanları temizle. Bugün baban geliyor, ona güzel bir sofra hazırlayalım.

O bu sofrayı hakedecek ne yaptı ki?
Domates salatalığı doğradiktan sonra yeniden odama çekildim.

- BİRKAÇ SAAT SONRA -

- İrem kapı çalıyor baksana kızım! Bu sesler rüyama karışmıştı. Ders çalışırken uyuya kalmışım.
- Tamam ya. Koşarak kapıya yöneldim. Delikten baktıktan sonra kapıyı açtım. Tabii ki gelen babamdı.
- hoşgeldin
- ... , Neden cevap vermedi ki. Aman kimin umurunda.
- Derya!!
Annem:
- efendim Mehmet. Ellerim köpüklü gelsene.
- bana su getirin.
- Mehmet gelsene!
- ne var? Ne var!
- Ho.. hoşgeldin diyecektim. Niye bu kadar sinirlisin.
- sana ne!

Ne bağırıyorsun anneme! Her neyse neden bu kadar sinirli. Buldum! kumarda tüm parayı kaybetti üstüne birde dayak yedi. Kesin. Gözünün üstü biraz morarmış. Dudağında da patlak var. İyi yapmışlar valla. O benim ne kadar öz babamda olsa ondan hep nefret ettim. Ben bebekken beni bir kere bile kucağına almamış. Teyzem dedi. Annem der mi hiç kocişinin yaptıklarını. Babamla her ne kadar kavga etse de çok sever onu. Kavga dediğim öyle küçük şeylerde değil. Basbayağı​ tekme tokat dalıyor anneme.  Karışamıyorum da; bir kere karıştım ne oldu, saçım resmen 0 a vurulmuş gibi oldu. Pislik herif yoldu beni. Yılan!

GÖKKUŞAĞI KIZ ( ARA VERİLDİ )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin