- BİRİNCİ BÖLÜM -

28 3 0
                                    

    Çalar saatimden gelen gürültüyle uyandım. Saat 5:30' u gösteriyordu. Yer yatağımdan kalkıp banyoya girdim. Duşa girmemiştim bir kaç gündür. Annem su faturasının çok gelmesi korkusuyla bize iki günde bir duş almayı yasaklamıştı. Haftada iki kez banyo yapardık. Elimi yüzümü yıkadıktan sonra mutfağa gidip ekmek arası peynir zeytini ağzıma tıktım. Çantamı alıp ayakkabılarımı giydim.

    Saatime baktığımda 6'ya geliyordu. Otobüs durağına doğru yürürken otobüs benden önce durağa gelmiş ve ben koşana kadarda gitmişti. Okulum eve 3 km uzaktaydı biraz koşarsam yarım saate okulda olurdum. Bunları aklımdan geçirirken koşmaya başlamıştım bile.

    Tam zamanında okula varmıştım. Hemen sınıfa girdim. Hoca yoktu. Yerime oturduktan sonra Seray' a "günaydın" dedim. O da "günaydın" diye karşılık verdi. Seray benim en iyi arkadaşımdı geçen seneden beri. Onunla her sırrımı paylaşırdım. Şimdide bir şey söyleme zamanı gelmişti.

    Ben tam Seray diye söze başlayacakken sınıfa bir öğrenci girip dersin boş olduğunu söyledi. Bu avantajdı. Şimdi söyleme zamanı gelmişti:
- Seray...
- Efendim.
- Sana çok önemli bir şey söylemem lazım.
- Söyle İrem.
- Babam... Şey...
- Ne olmuş?
- Benim okula gittiğimden haberi yok.
- Ne! Nasıl?
Vücudumu saran o korkuyla sessiz kaldım bir süre. Daha sonra herşey ağızımdan dökülüverdi:
- Okul çıkışında çalışıyorum. Babam işimin 7' de başladığını sanıyor. Eve para getirmezsem kapı dışarı edecekmiş. E tabi bende korkudan çıkışta bir kafede bulaşıkçı olarak çalışıyorum.

    Bunları söylerken gözlerim dolup taşmıştı bile. Durumumuz iyi olmadığı için babam okula göndermiyordu. İstanbul Sultangazi' de bir apartmanda kapıcıydık. Kirayı ödeyemediğimizden çalışmak zorundaydım. Çok bir şey kazanamasamda kirayı ödemeye yetiyordu. Babam tüm parasını kumarda harcardı. Annem bunu bilmiyordu. Niye bu ay maaş getirmedin deyince "patronla kavgalıyız" falan filan deyip geçiştirmeye çalışırdı.

    Seray bir süre durduktan sonra bana sarıldı teselli etmek için. Daha sonra " Ya bu normal birşey. Babanın nasıl bir insan olduğunu biliyorsun. Ama sen bu zamana kadar savaşıp geldin pes etmeyeceksin.  Hiçbir zaman!"

    Seray' ın bu sözlerinden sonra ağlamam durdu. Etrafıma baktığımda kimse yoktu. Bu iyiydi çünkü rezil olmaktan kurtulmuştum.
                                                         ***
    Eve geldiğimde okul çantamı hemen dolaba koyup üstüme daha işe uygun birşeyler giyip anında dışarı fırladım. Koşarak kafeye girdim. Bulaşık önlüğümü takarken içeri patronun yardımcısı Selin Hanım girdi. Elime bir miktar para bırakıp kapıyı işaret parmağıyla gösterdi.
- Ne... Ne yani kovuldum mu?
- Evet. Başka bir şey sormadan dışarı çık.

    Bu sözlerin ardından aklımdaki tüm "neden?" sorularını bir kenara atıp kafeden dışarı çıktım. Sokakta etrafa bakınırken bir kuaförün camında "bayan eleman aranıyor" yazısını gördüm. Diğer işimi şu anda unutmuştum. Koşarak kuaföre girdim. Öyle bir girmiştim ki bir anda tüm herkes bana bakmaya başlamıştı.
    - Şey..., Dedim. Ben eleman olarak çalışmak istiyorum, kadınlardan biri yanıma gelip bana bir form verdi. Formu doldurmaya başladığımda bir kaç soruda ne yazcağıma karar veremedim. Bazı yerleri uydurup formu kadının eline verdim. Kadın formu masaya koyduktan sonra " Ben Ayşe " dedi. Bende "İrem" dedim ve el sıkıştık. Elime bir süpürge verdi "işe başla artık" dercesine bir bakış attı. O günden sonra duyduğum şeyler şunlardı.
- İreemm! Boyayı hazırla.
- İrem! Yerleri süpür.
- Fırçayı getir.
- Perdeyi kapat.
- Dergileri topla.
- Şunun saçını yıka.

    Yeter! Yeter! Yeter! Bu kadar emir artık bana fazla geliyordu. Ama çalışmak zorundaydım. Yaz tatiline az kalmıştı. Seneye YGS ve LYS sınavları vardı. Şu zamanlar da neye odaklanacağımı bilemeden ortalıkta dolaşan bir patates olmuştum. Babam hâlâ okuduğumu bilmiyordu. Yıllarca "ya öğrenirse" korkusuyla yaşadım. Bu hayatımın sınavlarından en zorlu olanlarından biriydi. Birde çalışma hayatım.

GÖKKUŞAĞI KIZ ( ARA VERİLDİ )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin