- ÜÇÜNCÜ BÖLÜM -

20 3 1
                                    

    Babamın eve gelmesiyle birlikte tekrardan işe başlamıştım. Evet şuanda da yerleri süpürüyordum. Kulağıma gelen Ayşe hanımın sesiyle süpürgenin ucundan gözlerimi ayırdım.
- Seninle birşey konuşmam lazım İrem.

Sesindeki ton bana birazdan kovulaşacakmışım gibi geldi. İlerlemeye başlayınca hemen arkasından yürümeye başladım. Kendi odasına girdi ve masasına oturdu. Hemen önündeki tasarımları bana doğru uzattı.
- Bu... bu da nedir?
- kuaförümüz gittikçe büyüyor. Yakın bir zamanda bir gelinlik butiği de açacağız. Fakat elimizdeki tasarımlar sadece bu kadar. Üstelik bu gelinlikler çok demode. Burada işe başlayacağın zamanda bir form doldurmuştun, hatırlıyor musun?

Başımı usulca "evet" dercesine salladım.

- O forma resimde yetenekli olduğunu yazmışsın. Görmek isterim bana birkaç tasarımını getir. Eğer beğenirsem senin tasarımlarını diktireceğiz.

Az önce harika bir teklif almıştım. "Düşünsene" dedim kendime "belki bu küçük kuaför sayesinde ünlü olurum". Ağzım bu teklif karşısında bir karış açık kalmıştı. Anında "Tabii ki!" Diye bağırdım. Otuz iki dişimi birden göstererek sırıttım. Sanırım az önce biraz fazla bağırmıştım.

- Harika. O zaman yarın getirirsen sevinirim.
- T.. Ta.. Tamam!

Mesainin de bitmesiyle koşarak eve ilerledim. Anahtarı deliğe geçirdim ve kapıyı kapattıktan sonra odama girdim. Odama gidecek olan yolda şunu farkettim 'annemler evde değil' bu mükemmel bir şeydi. Çekmeceden kağıt ve kalem çıkarıp çizmeye başladım...
Çizdim çizdim çizdim ve çizdim saat gece bire kadar çizdim. Annemler gelmemişti. Acıktım. Mutfağa girdim ve anında Kendimi yemeğe attım.

***

Sabah erkenden uyanıp büyük bir heyecanla giyindim. Çantama aceleyle çizimleri tıkıştırdım. Öyle heyecanlıydım ki ayakkabılarımı bile yarım yamalak giydim. Kapıyı yavaşça çekip kendimi dışarı attım. Hızlıca koşmaya başladım. Yan sokağa dönerken bağcığını bağlamadığım ayakkabım beni yere fırlattığında kendimi yerde değilde birinin kollarında hissettim. Evet sanırım tam düşerken güzel bir insan beni tutmuştu. O kollardan doğrulurken  "teşekkür ederim" dedim sessizce. Tam olarak doğruluduğumda yere baktım. Tüm çizimlerim yerdeydi. Eğilip tam alacakken bir dizi klişesi yaşandı. O da aynı anda eğilmişti ve ikimiz aynı anda çizimlere elimizi uzattık. Ben:

- A.. afedersiniz...
- önemli değil.
- iyi günler
- şey... Kartımı alır mısınız. Sizinle birşey konuşmam gerekiyor. Ama şuan çok acelem var . Bugün ya da yarın beni arar mısınız?
- Tabi.

Kartını bana uzatırken hiç düşünmeden aldım. Neden şimdi bana kartını vermişti ki. Üstelik hiç tanımadığım biri. Genç biri gibi duruyordu. Kart falan? Her neyse.

Ayakkabımın bağcığını bağladıktan sonra tekrar koşmaya başladım. Kuaförün olduğu sokağa yöneldim. Dükkanın önüne gelince bir kere yutkundum. Kapıyı yavaşça açtım. "Merhaba arkadaşlar". Ben bunu dedikten sonra hiç kimse yüzünü bile kaldırıp bakmamıştı. Neyse. Koşarak Ayşe hanımın odasına girdim.

"Merhaba. Günaydın"
"Günaydın."
"Çizimler... Getirdim"
"Harika! Göster hadi."

Hızla çantamdan çizimleri çıkardım. Masanın üzerine koydum. Ayşe hanım 3-4 dakika baktıktan sonra masanın üzerine geri koydu.

"Eee... Nasıl? Beğendiniz mi?"
"Mükemmel. Hemen bunları özel terzimize veriyorum. Hazırlıklara başlayalım bizde.

Şu anda mutluluktan ölmek üzere olan bir patatestim. Bu hayatımdaki en güzel şeydi sanırım. Küçük bir şey gibi gelebilir başka insanlara, ama benim için çok büyük adımdı.

Bugünkü iş maceram da bittikten sonra eve gitmek için çok yorgundum. Evin önüne kadar zorlu bir mücadele geçirmiştim. Her neyse. Eninde sonunda eve gelmiştim.

Kapıyı açtım ve "ben geldim anne " diye bağırdım. Ses yoktu. Mutfağa girdim ve tezgahın üzerinde bir kağıt parçası gördüm.

"Kızım baban beni Yalova'ya götürdü. Orada çalışmaya devam edecekmiş. Baban 2 aylık kirayı ödedi. Bir şeye ihtiyacın olursa ara."

Ne yani iki aylığına Yalova'ya mı gittiler. Oha! Ve ben evde tekim. Ne yapacağım ben ya!

"Tamam sakin ol İrem" dedim kendime. Aklıma şu bana kartını veren oğlan geldi. Yatağıma oturdum. Telefon numarasını çevirdim. Bir kere çaldı... İki kere çaldı... Ve
"Alo"
"Alo... Ben şu size çarpan kız"
" Hatırladım"
Nefes alıp verişim hızlandı.
" Sana bir teklifim var."
"Dinliyorum"
"Bugünkü çizimlerini gördüm... Olağanüstüydü"
"Teşekkürler"
" Benim bir markam var kartta görmüşsündür zaten"
"Hı hı... evet."
" Markamda çalışmak ister misin?"
Yutkundum. Hangi konuda çalışacaktım. Heyecanlandım. Harika bir iş teklifiydi. Ayrıca marka öyle uyduruk bir şey de değildi.  Çok ünlülerin bile geldiği bir markaydı. Sizce ne demeliydim...

GÖKKUŞAĞI KIZ ( ARA VERİLDİ )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin