YAZARDAN
İki yakışıklı ortak cafede sohbetini arka masadaki kızlara o kadar yoğunlaştırmıştı ki Ozan'a gelen telefonla dikkatleri dağıldı. Arayan Ozan'ın en sevdiği kuzeni Levent'ti.
Ozan mutlu olmuştu. Levent çok iyi biriydi. Delikanlı ve sözünün eriydi. Akşam içip kafayı dağıtmayı, dertleşmeyi planladılar. Levent soğuk dururdu ama Ozan severdi onu. Üniversitede bir kızı çok sevmişti. Levent onun için çoğu şeyi yapmıştı. 4 yılının her gününü sevdiğine ayırmış, neredeyse her fedakârlığı yapmıştı.
Ozan Levent'e Ediz'in iyi geleceğini düşünerek ortağını da davet etmişti. Ediz "Belki biraz olsun kafam dağılır." diyerek kabul etmişti. Ama içine müthiş bir sıkıntı girmişti. Ozan'a olan güveni azaltsa sıkıntısını geçirmeye yetmemişti.
Ediz net kararını bu akşam verecekti. Bunları düşünürken bir an aklına Eylül'ün geçmişi takıldı. "Ne olmuştu da sinir krizleri geçirecek düzeye gelmişti? Ne onu bu denli üzmüş olabilir?" diye düşünmekten kendini alıkoyamadı.
Ediz ve Ozan mekândan çıkan kızların unuttuğu defteri garsonun getirdiğini gördü. Ediz ve gördüğü gibi aldı. Eylül'e dair onda bir şeyler olabilirdi. Cüzdanının ardına saklayarak ceketinin iç cebine koydu. Ve mekândan çıktı. Ona göre yapılan hiçbir hırsızlık bu kadar anlamlı olmayacaktı ve şuan tek dileği bu defterin Eylül'e ait olmasıydı.
Ediz ve Ozan arabalarına atlar atlamaz evlerinin yolunu tuttu. Ediz evine vardığı gibi ilk işi çalışma odasına geçip defterin sayfalarını karıştırdı. Ama bir sorun vardı boş, boş bakıyordu sayfalara okumaya cesareti yoktu. Sonra ani bir kararla çekmeceye attı.
Şuan en mantıklı hareket soğuk bir duş almaktı ve öyle de yaptı. Sanki üzerinden akan o soğuk su günün tüm yorgunluğunu, karmaşa ve tuhaflığını üzerinden atıyordu yavaşça keza öyle de oldu. Yarım saatin sonunda kendini daha iyi hissederek BMV X6 yani onun tabiriyle; aslan parçasında daha netti fikirleri.
Ediz kafasındaki git gele o kadar kendini kaptırmıştı ki numarasının kendisinde olduğu halde Eylül'ün neden bir mesaj olsun atmadığını düşünüyordu. Biliyordu aslında aceleci davranmaması gerekiyordu ama elinde değildi ki merak etmesi.
Telefonu da olmasa kavşağı kaçırıp kim bilir nereye dönecekti. Ozan sanki hissetmiş gibi arıyordu ortağını aramayı yanıtlarken bir yandan da dikkatini toplamaya çalıştı.
"Ozan geliyorum. " dedi tam telefonu kapatmaya yelteniyordu ki ekrandaki diğer aramayı fark etti. Hoş görünmeyecek gibi değildi. Hatunum yazıyordu ekranda adeta Ozan'a kükredi.
"Kapat lan Eylül arıyor." diye avuçları terledi, liseli âşıklar gibi düşünmekten alıkoyamadı kendini neyse ki sonunda yanıtlamayı akıl etti ama bu kez de arama sonlandı. Ozan'ın sitesinin otoparkına girer girmez acı bir fren sesi ile birlikte aslan parçasını durdurduğu gibi aradı hatununu ve aşkın sesini duydu.
"Efendim"
"Eylül nasılsın"
"İyim teşekkür ederim sen nasılsın"
"Ben şuan iyi oldum desem"
"Bir sorun mu vardı?"
"Sorun mu? Sabahtan beri aramanı beklemem ise evet bir sorun vardı. Ama şimdi çözüldü."
"Anladım. Ben rahatsız etmeyeyim diye aramadım işin vardır diye."
"Rahatsızlık mı? Beni rahatsız etmeyeceğine neredeyse eminim desem."
"Bundan sonra bol, bol arayacağım desem."
"Bugünün en güzel ikinci cümlesi de senden geldi."
"Birincisi neydi?"
"Adın ve varlığın."
Tam da bu anda aşka bu kadar acemi olan çift susup kaldı. Eylül zaten sabahtan beri boş gözlerle bakarken etrafa şimdi karma karışık olmuştu. Oyuncak bebeği ilk kez görmüş gibiydi. Hem paylaşmaktan delice korkuyor hem de onunla sürekli vakit geçirmek istiyordu. Olduğu yerde zıplamaya başladı. Kendi etrafında dönüp, sessiz çığlıklar attı. Duramıyordu yerinde sonra açık telefonu hatırladı ve boğazını temizleyerek görüşmeye odaklanmaya çalıştı.
"Ediz ben..."
"Ştttt bir şey söylemem gerek. Biliyorum acele etmiş oluyorum ama yarın akşam bir kahve içsek?"
"Yani olur ama şey..."
"Güzel bayana bir dip not bana ama denmesinden hiç hoşlanmıyorum."
"Bu defalık erken pes ediyorum nerede buluşalım Bay ukala"
"Adresi mesaj atın ben sizi alırım güzel bayan."
"O halde yarın görüşmek üzere"
"Bana bunlarla gelin bayan görüşmek üzere"
Ediz Ozan'ın dairesine girmişti. Şapşal sırıtışlarla. Eylül ise içindeki tarifsiz sevinci çikolata yiyerek bastırmaya çalıştı. Arkasından ona gülen şirin ev arkadaşı Funda ve plan, programın beden bulmuş hali Seda'yı kapıda gülerek görmesi ile bir an durdu. Levent ile birlikte iken böyle bir sahneyi yaşamıştı.
Hiçbir şey olmamış gibi Eylül balkona geçti çok sık olmasa da bu durumlarda yaptığı gibi sigara yaktı. İçine çekti dumanı ve çaprazında bulunan binaya üfledi. Ediz'i düşünüyordu yine neler olacağını ya o da aynı muameleyi yaparsa korkuyordu işte düpedüz korkuyordu.
Ediz aptal sırıtmasıyla Ozan'ın evine geldi. Daha kapıda Ediz'de ki tuhaflığı fark eden Ozan önce piç bir surat ifadesiyle;
"Yine mi yenge?"
Ediz cevap verme tenezzülünde bulunmadan ortağını iterek salona geçti. Ozan Ediz'e her zamanki içkisini hazırladı. Alışmıştı zaten arkadaşının kendisini takmamasına pekte aldırmadı tam ortağına soru soracakken kuzeni Levent aradı. Gelip gelmeyeceğini sordu.
"Bir saate orada oluruz kuzen."
"Acele et peder yine mızmızlanmaya başladı."
"Tamam dert etme."
Kuzen kelimesini duyar duymaz bir anda gerginliği artan Ediz sıkıntının ne olduğunu hala anlam veremedi. İçinden bir ses çok kötü günlerin geldiğini söylüyordu ve eğer kendisini biraz olsun tanıyorsa yanlış şeyler yapacaktı.
"Hadi ortak bu herif sabırsız simdi aramasın tekrar."
"Tamam. Ortak gidelim de bitsin bu gece. Sende bir haller var da çözülür."
"Yok. Oğlum ne hali?"
"Hadi o zaman sevgili kuzenim bir daha aramadan orada olalım."
Ediz ve Ozan 20 dakikalık yolculuğu sessiz bir şekilde Levent'in evinin önünde sonlandırdı. Bir gariplik vardı. Ediz'de zaman gösterecekti her şeyi. Bahçeye geçen ikilinin gerginliği gözle görülür cinstendi. Levent direkt konuya daldı.
"Hoş geldiniz."
"Kuzen hoş bulduk."
"Ediz Bey hoş geldiniz."
"Hoş buldum da bey sadece şirkette geçerli. Kusura bakma bu arada ben sonradan dâhil oldum."
"Estağfurullah kardeşim olur mu? Gel tabi ki ne demek hem iyi oldu kafa dağıtırız. Ozan'dan seni çok dinledim. İşin gerçeği merak ettim."
"Eyvallah."
"Kuzen ortağım diyorum. Ama Ediz benim kardeşim gibidir. Sende çok seversin esaslı adamdır."
Bu cümleyi duyduğu gibi kanı çekildi. Levent karma karışık oldu. Bu iki adam sanki buhar oldu o an. Kendisinden tam anlamıyla nefret ediyorken fikir sahibi bile olmadığı adamın kuzeninde bıraktığı izlenim şok etkisi yarattı.
Ediz'in mutluluğu gözlerinden okunuyordu. Levent duyduğu cümlelerden diye düşündü. Aslında Ediz'in gözlerindeki ışıltının tek nedeni Eylül'ün genç adamı tesiri altına alması ve yarını iple çekmesiydi. Gel gör ki diğer yandan Eylül de onu düşünüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İKİ SATIR ÖMÜR
JugendliteraturBugün aklıma geldin de sana yazmak istedim sana seni yazmak oysa tek dileğim yaşamaktı seni ama hayat buna bile izin vermedi. İstanbul'a sordum seni dün gece o yok yok artık dedi belki bir yerlerde seni saklıyordur diye aramaya koyuldum koca bir ömü...