Aradan bir kaç hafta geçtikten sonra Jack'in giderek zorlaşan dersleri ciddi bir probleme dönüşmeye başlamıştı. Her gece daha fazla uyanık kalıyor ki bu da onu kötü etkiliyordu.
Buz patenine artık eskisi kadar çok gidemiyorlardı ama bu aralarında bir sorun değildi.
"Lanet olsun! Geçemeyeceğim!" Diye bağırdı Jack analitik kimya kitabını yere fırlatırken. Notları oldukça iyiydi ama kendine güvenmiyordu. "Geçeceğini biliyorum." Dedi güven verecek bir şekilde Jack'in omzuna dokunurken.
"Sadece fazla tepki veriyorsun Jack. Olur böyle şeyler. Sadece stresten."
"Belki de öyle yapıyorum." Dedi Jack gözlerini yere çevirerek.
"Biliyorsun ki seni seviyorum." Dedi Felix elini Jack'in saçlarında gezdirirken. "Ve hep seveceğim."
"Bunu duymak güzel." Dedi Jack ve kitabı kapattı. "Sanırım sadece stresliyim."
"Biraz birlikte dışarı çıkmak ister misin?"
"Tabi. Olur." Diyerek kafasını salladı Jack.
Los Angeles'ın sıcak sonbahar havası çok güzeldi. Hafif bir rüzgar esiyordu ve hava bulutluydu.
Jack, Felix'in elini tuttu. Bunu yapması Felix'i gülümsetmişti.
Sessizce yürümeye devam ettiler. Nereye gittiklerini bilmiyorlardı ama bu sorun değildi.
En sonunda Jack dayanamayıp sordu "Üniversite bitince İsveç'e geri döneceksin değil mi?"
Felix bir süre düşündü. Söyleyeceği şeyin Jack'i hayal kırıklığına uğratacağını biliyordu. "Evet. Döneceğim."
Jack kafasını önüne eğdi. Kendini bu cevaba hazırlamış olmasına rağmen duydukları canını yakmıştı.
"Peki ya sen?" Dedi Felix Jack'in cevabını merak etmişti.
"Belki Amerika'da kalırım. Belki de dönerim."
Felix gözlerimi tekrar yere dikti. Aralarında yine bozulmayan tuhaf bir sessizlik oluşmuştu.
"Hadi geri dönelim." Diye mırıldandı Jack.
"Tabi."
Dönüş yolu gidiş yoluna kıyasla çok daha uzun hissettirmişti. Jack artık Felix'in gideceğini biliyordu. Öyleyse ona bağlanmayacaktı. Sanki bu onun elindeymiş gibi.