Güzel Günler

114 6 8
                                    




           

   ''Bunu da yakalarsan kahvaltı benden '' çarpık gülüş yapıp dart tahtasının tam önünde durdum ve dikkatlice zamanın yavaşlamasına odaklandım. Elmer tam yüzümü odakladığı iğneyi , işini bilir gibi yüzüme tüm gücüyle attı. Zaman durdu , nefesimi tuttum, havadaki kuru soğuk katılaştı. Sinek bile havada asılı kaldı. Yine de kardeşimin gücü ve hızı sayesinde attığı iğne bile havada asılı kalan sinekten hızlıydı. Hala iğneye bakıyordum. Çevik hareketlerle bana doğru yaklaşan iğneye baktım ve alnıma saniyeler kala tutsam bile küçük bir kısmı alnıma bir nokta bırakmıştı. Nefesimi dışarı bırakınca herşey eski haline döndü. Kırmızı iğneye elime sallarken gülüşümden ödün vermedim. '' Hızlısın ama alnındaki nokta sivilce olamaz sanırım. Bana yemek hazırla kadın , çok açım. '' midesine vururken sinsice güldüm , aklımdakini planlarken arkasını döndü ve kırmızı iğneyi sırtına hedef alıp tüm hızımla attım . Ama bu sefer gülüş olayı benden ona transfer oldu. Benden daha hızlı hareketle arkasını dönüp iğneyi tuttu. '' Demek sırtımdan vurmak ha ? '' kıkırdayıp kollarımı önümde bağlayıp '' Ne o, beklemiyor muydun yoksa ? '' dedim onun sesini taklit ederek. Kaşlarını kaldırıp kahkaha attı ve mutfaktan çıktı. Benden daha hızlıydı. Daha güçlüydü. Ben de tüm günümü kum torbası önünde geçirmeyi bilirdim ama benim araştırmak ve takip etmek adına önemli işlerim vardı. Ben zihinen güçlüydüm o fiziksel . Demiştim , biz bir takımdık. Her zamanki gibi 3 dakikada masayı donatmıştım. Aç maymun kokuyu nasıl aldıysa birden yanımdaki sandalyede belirdi. ''Baksana sen de bu işlerde çok hızlısın , ben bunu yapamam mesela. Sırrın ne ? '' kahvemi yudumlayıp dağ evinden kardan çarşafa bakıyordum ağaçlar bile siyahlığına savaş açan bembeyaz kar tanelerini misafir ediyordu. Gözümü onlardan ayırıp Elmer'a döndüm. '' Yetenek diyelim.'' diyip göz kırptım. Aramızda tatlı bir sohbetle kahvaltı bitince artık konuyu açmanın vakti geldiğini düşündüm. '' Elmer , konuşmamız gereken bir konu vardı .''.''Nedir ?'' sandalyemde dikleştim ve nefes alp '' artık şu çipten kurtulmamız lazım biliyorsun. Bize bizden daha yakınlar. Sürekli kaçmaktan yoruldum. Labaratuvara gitmemiz gerek. Bize yarayan silah orda . ''  başını olumsuz anlamda salladı. Bunu bekliyordum tabiki de . '' Sen delirdin mi ? O cehenneme 10 yıl aradan sonra gitmeyi mi düşünüyorsun. Kabul , eğer gidersem orda bir tane sağlam insan bırakmam. Ben hala işkenceleri unutmadım. Unutsam bile tişörtümü kaldırmam yeter hatırlamak için. ''   ''Tamam o zaman  sen tatlı uykundayken gelip seni felç edip tekrar o zindana tıksınlar, bunu mu istiyorsun, sen burda kal gidip tek başıma da hallederim bu işi .'' ellerimi masaya vurup gözüm dolu mutfaktan çıktım. Terastaki koltuğa oturup battanyeyi üstüme aldım. Haklıydı. Kim olsa aynı tepkiyi verirdi. 8 yaşından beri her gün işkence çeken biri olsa yine aynı cümleyi kurardı. Ama boynumuzun içinde metal bir çiple ne kadar yaşanır bunu da düşünmek gerekiyor. Sinirlerimize bağlı olduğu için silah dışında hiçbir cihaz bunu çıkaramaz. Ne yazık ki o silah da o cehennemin tam ortasında. Geçmişin duvarlarında asılı duruyor. Labaratuvarın işkence odasında... bunları bile düşünmek kanımı dondurmuştu. Ahşap zeminde ayak seslerini duyunca büyük ve sulu bir öpücüğün yanağıma konması ve benim yüzüne kartopu atmam saniyeler içinde oldu. En nefret ettiğim şeyi bilerek yapıyorsa bunu ödetirdim. Yüzündeki kar taneleri tek tek düşerken '' Bunu yapmamalıydın ufaklık. '' dediği saniyede şehre doğru koşmaya başladım. Kahkahalar eşliğinde bana yetişmeye çalışıyordu. Kim bilir yakalarsa ne yapacaktı. Bunun korkusuyla bir de sırtıma dokunan el ile çığlık atıp daha hızlandım. Dağın başında şehre indik. Yol kenarındaki banka oturup cebimden peçete çıkarttım. Elimi havada sallayıp ''Buna ihtiyacın olabilir ufaklık.'' diyip bacak bacak üstüne attım. Daha yeni yanıma gelip oturmuştu.  Yenilgiyi kabullenip elimdeki peçeteyi aldı ve yüzünü sildi. ''Şimdi şu an sıcak çikol- '' lafımı bitirmeden yanımdan varlığını kaybettim ve saniyeler içinde beliren onun kokusu değildi . Sıcak çikolatanın kokusuydu. Cümlemi tamamlamadan anlayıp bana yolun karşısında duran kafeden almıştı. İşte benim ikizim. Bana doğru uzattı ve gözlerimin içine elimdeki sıcak bardaktan daha sıcak bir gülümseme bıraktı. Her zamanki gibi kendine de sakız almıştı. Bunu biliyordum. Ne zaman sakız çiğnese dizlerime yatıp gökyüzüne karşı onu şişirirdi ben de bunu patlatmayı çok sevdiğim için başını dizlerime koyardı. Bankın en ucuna kayarken beni izledi ve gülümseyip sığabildiği kadarıyla dizime uzanıp gökyüzünü izledi. Ben de elimi saçlarına gezdirdim. Beyaz sarı olsa bile eski kahvesi hala duruyordu. Çikolatayı içerken hazırlıksız yakalandım ve şişirdiği baloncuğu patlatmadım. ''Iska ihtiyar. Paslanmışız bakıyorum. '' dedikten sonra yine şişirdi ve bu sefer patlattım. Gülümseyip boynunda derisinin altındaki yanıp sönen kırmızı ışığa baktım. Çok yakında olmaları lazım. Omuz silkip bu anı mahvetmelerine  izin veremezdim. Zamanın tadını çıkarttım. Ne kadar bizim için zamansızlığın anahtarı damarlarımızdan aksa da...

YILDIZ TANESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin