16 Kasım Pazar...
''Elmer, pencereyi kapatır mısın çok üşüdüm.'' Yatağına yönelirken benim ricamla pencereyi kapattı. Kasaba bu zamanlar çok soğuktu. Okulu severdim ama bu soğukta gitmek beni ağlatıyordu. Elmer bana ne kadar sulugöz dese de haklı. Herşeye ağlıyordum. Mesela şimdi olacağı gibi çünkü yastığımın yanındaki beyaz ayımı bulamıyordum. Telaşlı hareketlerle yatağımda savaşırken Elmer fark etmiş olacak ki '' bir sorun mu var ?'' dedi. Dolu gözlerle ona bakıp '' oyuncağımı bulamıyorum '' dedim. Omuzlarını silkip '' onu en son annem bir kutunun içinde götürüyordu ne yaptığını sordum, işime karışma dedi '' derken sonlara doğru sesi gitmşti. Şok içinde soğu umursamadan odamdan çıkıp salona koştum kapının eşiğindeyken gecenin 11 in de misafirlerimizin olduğunu gördüm. Odaya tekrar koşup Elmer ' ın peşimden gelmesini söyledim. Kapının eşiğinde sessizce dinliyorduk. Tanıdık olmayan adam '' size karşılığında istediklerini şu çantanın içine . Sadece bir imzayla bize onların geleceğinin güvenliğini veriyoruz. '' babamın emin olmaya çalışır sesi kabullenmeye hazır bir tondaydı. '' peki bu işin sonunda ne olacak. Siz sadece gönüllü aşı için dediniz, ölüm riski ne kadar yüksek ?'' ÖLÜM RİSKİ... öldüren bir aşı için babamdan imza mı istiyorlar ? korku dolu gözlerle Elmer ' a baktım. Koridor ne kadar karanlık olsa da onun gözündeki korkuyu görmek için ışığa gerek yoktu. Tekrar içeriyi dinleyince korkuyla odaklandım. '' Ölüm riskinin olduğunu size söyledim ve siz kabul etmiştiniz. Onlar bizim evimizde kalacaklar. Eğer bir sorun çıkarsa bunun bedeli neyse size ödeyeceğiz. '' uzun bir sessizlikten sonra annemden peki sözcüğü bıçak gibi kalbime saplandı. Ama hissetmedim. Sulu göz olmam bu sefer işe yaramadı. O kadar çok korkuyordum ki göz yaşlarım donmuştu. Zaman durması ne demek işte o zaman anlamıştım. Küçücük bir el kolumu kavrayıp beni sürüklemeye başladı. Gözüm hiçbir şeyi görmüyordu. Annemle babamın bizi sevmemesine alışmıştık. Evde istenmediğimizi de biliyorduk. Böyle büyümüştük. Ama bu anlaşmayla artık herşeyi açıkça kağıt üstüne çiviyle kazımışlardı. İğne gibi batan değişen hava dikkatimi dağıtmıştı. Elmer arka kapıyı açmış bana sesleniyordu. Başımı yukarı kaldırınca bana bakıyordu. Ağlamıştı. '' Esila, dediğimi duydun mu çabuk odamızın penceresinin altına git. Çantamı sana atacam ve kaçacağız burdan. Teyzemlere gidiyoruz. Duydun mu beni ?'' başımı zorlukla sallayıp onun gidişini izledim. Karanlıkta kaybolunca soğuk bedenime bir tabaka olduğu için hissizleşmiştim. Evin arkasına koşup Elmer'ı bekledim. Çok geçmeden odanın penceresi açıldı ve karanlıkta beni bulmaya çalışan mavi gözler sonunda beni buldu. Çantayı ayağımın ucun attı ve koşmaya başladığını hareketlerinden hissetmiştim. Ben de kapının arkasına saklandım. Şu an tek düşündüğüm ne soğuktu ne de ağlamak. Ben şimdi odamı istiyordum. Üşüdüğümü gören Elmer ' ın ben uyurken yanıma habersizce yatıp sabah onunla uyanmak istiyordum. Ne kadar oyuncak ayımla dalga geçse de bazen öğle uykusunda onunla uyuduğunu yakaladım. Zaman fazla geçmişti. Gereğinden fazla geç kaldı. Yoksa merdivenlerden mi düştü. Hemen elimdeki çantayı yere atıp içeri koştum. Koridorda yankılanan Elmer' ın çığlığı tüm evi sallıyordu. Salona koşunca bir adamın onu tutmaya çalıştığını gördüm. Elmer'ın inat hareketleriyle başa çıkmaya çalışıyordu. Hİç düşünmeden ona doğru koştum ve biri karnımdan tutup beni havaya kaldırdı. Koltukta oturan adam '' demek eşsiz ikizler sizsiniz. Ailenizin neden sizden bu kadar çok kurtulmak istediğini şimdi anlıyorum. Pek uslu çocuklar değilsiniz. Olsun zoru severiz. '' ayağa kalkıp arkasına döndü annemle babamın ifadesizliğine bakıp ''ikizler emin ellerde Even ailesi. Gözünüz arkada kalmasın. '' diyip bizi tutan adamlara döndü ve '' gidelim beyler '' komutuyla bizi kapı açan kabus dolu 10 yıla merhaba dediler....
Tekmeler , çığlıklar... boya kalemlerinin hepsini kullanmak isteyip bembeyaz kağıdın her yerini karalayıp birbirine karışan umutsuzluğun renkleri gibi birbirine karışıyordu gecenin sessizliğinde. Siyah büyük bir arabaya binmemek için korkumuzdan güç alıyorduk. Evimiz, yuvamız dediğimiz taş duvarların mı önündeydik yoksa kalbi taştan bir duvar olmuş iki insanın değişik duygular içinde bizi izlemesini mi son görüşümüz bilmiyorum ama benim için burası artık iki Even soy adını taşıyan insanın mezarıydı. '' Yeter artık bu kadar gösteri . Çantadan uzatın şırıngayı. '' bağırarak söylediği komutu kuklalarından biri yerine getirirken onlara da acımıştım. Onlara nasıl eziyet ediyordu acaba. Adam elinde demir bir iğneyle Elmer ' a yaklaşırken en hırçından kurtulmaktan bahsediyordu. İğneyi kardeşimin sırtına saplarken onun çığlığı benim kalbimden geçip beni parçalamıştı. İşte şimdi ağlıyordum. Geç bile kalmıştım. Sonra adam yeni bir iğneyi aldı ve hazırlıksız yakalanmış beni gözüne kestirip beklemediğim bir anda sırtıma saplamıştı. Çok büyük bir acıydı. Göğüs kafesimi kırmıştı belki. Benim çığlığımla Elmer' da bana seslendi . Ama sanki rüyadan uyanamayıp boşa debelenen biri gibi hissediyordum. Başım öne düştü. Elmer ' a bakmak için iki ton olan başımı zorla kaldırdım ve onun da aynı benim gibi olduğunu gördüm. Sırtımdan tüm vücuduma yayılan sıvı her geçtiği yeri hissizleştiriyordu. Ciğerlerime ulaşmıştı nefesimi ben almıyordum beni kontrol eden şey alıyordu. Kolumu kaldırmaya çalışıyordum ama bırakın kolumu göz kapaklarımın hakimiyetini bile kaybetmiştim. ''sonunda uyusallaştılar daha fazla burda durmak istemiyorum beyler beni götürün artık.'' Son duyduğum sesler bunlardı. Sonrasında zamanın zehir dalgasının içine çekildim...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YILDIZ TANESİ
FantasySizin hiç aileniz oldu mu ? Umarım bir anne ve bir babadan oluşan topluluk düşünmemişsinizdir. kastettiğim 17 dakika büyük bir abi ve kardeşi. Anne ve babaya ne oldu sorduğunuzu duyar gibiyim. Evet vardı ama bizi bir grup yasa dışı kimyagerlere den...