Gökyüzü... Ne kadar büyük. Sığdırabileceğim ne var? Kucak dolusu sevgi mi ? kucak dolusu yıldız mı? Yıldız olabilir. En azından onu görebiliyorum. Sevgi dediğim şeyi göremiyorum. hissedemiyorum. Elmer ' ı saymıyorum. O benim koşulsuz yaşam sebebim. Hissetiğimi merak ediyorum. Para karşılığı ailen denilen topluluk seni ölmen için satsa acaba ne hissedilirdi. Yıldızlar belki bunu anlayabilir. Bizi izliyorlar. Belki onlar sevgimi sığdıramadığım o uçsuz bucaksız gökyüzüne kendilerinin koşulsuz sevgilerini sığdırabiliyorlardır. Yıldızlar karanlığın deniz feneriydi. Bulutlar çıplak ayağımdan bacaklarıma süzülürken gıdıklıyordu. Aşağı doğru salladım dağılmalarını bekledim ama ben yaptıkça daha da yukarı çıkıyorlar. Elimdeki kolyeyi oturduğum şey her neyse ona koymamla bulutların hiçliğine kayboldu. Telaşla aşağı uzanmayı denedim ama karanlığa dağılmış toz pembe bulutun içinde kayboldu. Belki de bir yıldız onu bulur ve baktıkça beni hatırlar. Bana doğru yaklaşan bir parıltı dikkatim çekti. Ama yaklaştıkça üşüyordum. Soğuktu bu ve ondan kaçmam gerekirken kaçmadım. Elimi uzatarak ona dokunmayı denedim. Belki soğuk bana hissizliğimden bir parça koparabilirdi. Parıltı gittikçe yaklaştı ve küçücük ellerimden tutup beni içine çeker gibi oldu. Beni kucaklamasına izin verdim...
Metalik bir sesle beraber ciğerlerime bıçaklardan daha fazla bir acı saplandı. Sanki biri nefes almamı engeller gibi delicesine nefes almaya çalışıyordum. Ben direndikçe boğazıma kaynar sular dökülüyor çığlıklarımı göz yaşlarım devralıyordu. Kendimi hiç ben gibi hissetmiyordum. Olduğum yerde titriyordum. Nefes alışverişlerim her ne kadar düzelse de tuhaf bir şey vardı. Başım kendiliğinden titriyordu. Kontrolü kaybetmiştim. Ellerimle başımı tutmaya çalıştım ama yine o saçma kemerler vardı. Kemerler mi? Yine mi? Bulunduğum ortama göz gezdirdim. Gri mavi tonlarında küçük bir odaydı. Ben silindir bir kapsülün içindeydim. Göbeğime kadar açılmış olan silindirin camıyla her yeri daha iyi görebiliyordum. Üzerimde vücuduma yapışan diğer kıyafetlerden nazaran daha rahat olan bir kostüm vardı. Ve yine bir sürü kablo saçmalığı. İçinde olduğum kapsül beyaz bir duman veriyordu. Bunun sayesinde nefes alış verişlerim daha oturaklı oldu ama başımın istemsiz sallanıp titremesine müdahale edemiyordum. Sol tarafıma bakınca yarı cam yarı duvar bir duvarla karşılaşmam ve içinde şeytanın bir çift gözüyle karşılaşmam şaşırtmadı. Güler bir edayla bana bakıyordu. Başını yana eğdi ve benim sağ tarafıma baktı. Kaşlarıma çatıp baktığı yöne baktığımda benle aynı durumda olan Elmer'la karşılaştım.Aramızda sadece bir cam duvar kadar uzaktık. Kendini süzüyordu. Neyse ki ölmemişti. İlk defa yüzüme bir tepki verdim. Gülümsedim. O bana böyle hayat veriyordu işte. Ama bu kısa sürdü tabi. O değişmişti. Saçları en sevdiğim çikolatanın kahvesi değildi. Uçlarından aşağı dökülen kısmı sarımsı beyazdı. Ama yine de çikolatam ordaydı. Tekrar kendime baktım bende herhangi bir değişiklik yoktu- ELLERİM !! zombi gibi bembeyazım. Kumral sıcacık güneş rengim yoktu. Soluk beyaz bir tenim vardı. Acaba saçlarımın rengi değişmiş miydi ? kendi kendime savaşırken otomatik kapının sesi dikkatimi dağıttı. Aradaki cam duvarı bir tuşla kaldırdı. Gururla kravatını düzeltip bir elini cebine gururla sokup gülümsedi. ''ikizlerim... günaydın. Umarım hizmetimizden şikayetçi değilsinizdir. Bugünden sonra yeni bir sayfa açıyoruz. O kötü günleri unutalım artık. Bizleri yepyeni bir dönem bekliyor.-'' '' tabi bekler denek farelerin cam fanusta bir yemek.'' Elmer psikopatın sözünü keserek kendi yorumunu kattı. Sesini duymak yine beni gülümsetmişti. Adam ona doğru ağır adımlarla yürüyünce Elmer hemen dikleşti. '' Elmer Elmer Elmer... seninle çok iyi anlaşacağız ufaklık. Neden senin adın yabancı bir isim hiç merak ettin mi ?'' evet etmişti. Ama bir türlü öğrenemedi çünkü soracak kimsemiz yoktu. Elmer ' ın cevapsız bakışlarından cevabını almış olacak ki kıkırdayarak '' sorun değil. Benden öğrenmen için bir sakınca yok. Sen doğduğun zaman hastanede baban doğum belgeni o sırada başka doğum yapmış olan ailenin ölen çocuklarının yerine senin kimliğini vermek için bir anlaşma yapmakla meşguldü. Sanıldığı gibi işe yaramış ama hastane babandan daha zekiymiş. Kayıp ikizler tekrardan bir araya getirilmiş.'' Cümlesinin sonunda başını çevirip benim dolu gözlerime baktı. Acaba ne görüyordu. Gözlerime bakınca hissettiği duygu ona zevk veriyordu ama o duygu neydi. Tekrar Elmer' a dönünce gözü kapalı bir bir şekilde derin nefes alış verişlerini gördüm. Ters giden birşeyler vardı. Ellerini yumruk yapıp sakinleşmeye çalışıyordu. Ve bir anda gürültüyle ses nefesimi kesti. Elmer kolundaki kemeri yerinden sökmüştü. Fısıldayarak şaşkınlığın sesi dudaklarımın arasından döküldü Elmer...
''Üç diyince bırakın. 1-2---3 !! '' kapıdan beni ittiler ve kapsülden yere düştüm. Gürültüyle kapı kapandı ve sayanadığım kadar kilit sesleri duydum. Ellerim soğuk zemine şefkat gösterir gibi ısısını veriyordu. Uzun zaman olmuştu bedenimi özgürce hareket ettirmek. Koşup oyandığımız zamanlara savaş açmıştı zamanç geçmiş ve geleceğin zamanı. Doğrulup ayağa kalkmak istedim ama kendimi nasıl olduysa duvara büyük bir hızla çarparken buldum. Çarpmanın etkisiyle bu sefer soğuk zemin yanaklarımdaydı. Gözlerimi açınca ellerime baktım. Uzun bir bakışma oldu. Bana kalkmam için güç vermesi için dua ettim. Tekrar omuzlarıma güç vererek kalkmaya çalıştım ama bu sefer tavana çarptım. Düştüğüm zemin bu sefer sert değildi. Düşerken vücudumun yarısı yataya çarptığı için büyük bir zaradan kurtulum ama bu düşüş beni karanlığa çekmesini engelliyecek gücü bulmamı engelledi...
**********************
***ELMER***
Ağlama! Ağlama! Sakın !! erkekler ağlamaz. Erkeler ağlatanı ağlatır. Kural buydu Elmer. Burdan çıkmamız lazım. Esila nerdeydi acaba. Onu bulursam zamandan kazanmış olurum. Bu sefer kaçış planım aksamamlı. Şimdi burda değil de teyzemgilde dolapta saklanıyorduk. Herşeyin sorumlusu beniöm. Başımıza neler geldiyse herşey benşm yüzümden. Esilay ' yı yüz üstü bıraktım. Eğer o kutunun içindeki ayıcığını almak için geri dönmeseydim yakalanmazdım. Sinirle yerden kalkarken duvarlardan duvara savrulmayı beklemiyordum. Yere düşüşüm öfkemi bir nebze olsa almıi,yerini şaşkınlığa bırakmıştı. Az önce olan güç gösterisinden sonra buna şaşırmamam gerekirdi. Sırtımı soğuk zemine emanet edip bir kolumu başımın altına aldım ve tavanı izlemeye başladım bir an önce bu tımarhaneden kaçmamız lazım. Esila' yı kurtarmam lazım...
**************************************
''Günaydın ikizlerim. Hadi ama bugün harika bir gün olacak hissediyorum. Fırtına yaklaşıyor. Yoksa siz mi daha önce yaklaşırsınız '' kulağımı tırmalayan o iğrenç kahkahası ölü insanı bile uyandırabilirdi. Geçmişi düşündüm de ben nasıl uyanırdım. Anımsayınca bile bu durumda beni gülümsetti. Daha önce hiç bilmediğim bir çiçek gibi kokuyordu. Özellikle fırtınalı gecelere çok olurdu. Gök gürültüsünden korkmazdı. Aksine onu dinlemeyi ve hissetmeyi de çok severdi. Sadece bana zarar gelmemesi için gizlice yanımda uyurdu. O sersem tüy yumağını da aramıza koyardı. Ne kadar kabul etmesem de cidden çok uzur veren bir oyuncaktı. Benim oyuncaklarıma nazaran uyulabilirdi. Sabah güneşle parlayan saçlarına dokunmayı,büzüşmüş bir şekilde ellerini çenesinin altına birleştirişini izlemeyi çok özlemiştim. Buz gibi yerde her yerim acıyarak uyanmak seçeneklerim arasında değildi. Babamdan gizlice ahıra kaçıp sert ve diken gibi samanların arasında uyumak bile daha rahat gelmişti gözüme. Bu sadist adam ne kadar kalmamızı istesede kalkarsam yine duvarlara çarpılmayı göze alamazdım. Başımı arkaya kaldırıp kapıya baktım kapının yanındaki odadaydı. Elinde iki tane defteri, yanındaki mavi maskeli bir adama verdi ve odasına götürüp kilitlemesini söyledi. Canı sıkkınmış belli ki nefesini dışarı vererek yan odaya girdi. Bu Esila'nın odasıydı. Hemşirelerden duymaya çalıştım. ''bu imkansız doktor. Muhakkak kalkmaya çalıştı ve bir yerden çarpıp başına darbe almış. Kanayan yerde hiçbir yara yok. Sanki başka biri tarafından sürülmüş gibi.'' Ben tam afallamış bir şekilde idrak etmeye çalışırken gözüm doldu. '' hemen yan kapıyı kilitleyin !! '' beynimle aynı anda komut vermişti. Tam kapıya koşarken birden yine duvara çarpıldım ama bu sefer ellerim yanmıştı. Sanırım demir kapılar elektirikliydi. Tekrar ellerime bakınca kimi yerlerinin kanadığını kimi yerlerinin de su topladığını gör..düm.. Ben az önce ne gördüm ?? su toplayan yerler geri gidiyordu ve ellerimdeki yanıklar gitmişti. Sadece kan lekesi kalmıştı. Parmaklarıma acıyı hissetmeyi denedim ama sanki hiç yaşanmamış gibiydi. Hemşirelerin dediği tam olarak buydu sanırım. Yaradan geriye sadece kanın çaresiz lekesi kalıyordu. Yani Esila iyiydi. En azından inanmak istiyorum. Esila yine haklı çıktı. İmkansız her zaman imkansıza yenik düşmekti. İmkansızı yaratan üşengeçlik. Ben bir karıncayım unuttun mu , demişti bana. Seni küçük maymun. Yine başardı. Sonuçta benim ikizim. Tam da bana benziyor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YILDIZ TANESİ
FantasySizin hiç aileniz oldu mu ? Umarım bir anne ve bir babadan oluşan topluluk düşünmemişsinizdir. kastettiğim 17 dakika büyük bir abi ve kardeşi. Anne ve babaya ne oldu sorduğunuzu duyar gibiyim. Evet vardı ama bizi bir grup yasa dışı kimyagerlere den...