Nasıl da girmişti odaya? Birden aklıma gelmiş gibi öfkeyle bağırdım.
-Alışkınsın değil mi bunu yapmaya. Her zaman bir adım arkama geçip beni takip ettin.
Ben sinirden kuduruyorken o ise umursamaz bir edayla karşımda rahattı ve alaycı gülümsemesini yapıştırmıştı.
-"Uzmanlık alanım " dedi elini karnına koyarak eğilip. Masadan kendine çerez alıp ağzına atıyordu bide.
Sinir oluyordum. Resmen kapıya da iki adam dikmişti. Allah'ım yeter artık , bitsin bu kabus diye isyan etmek istiyordum. Avazım çıktığı kadar bağırmak!
-Sen... Dedim yaklaşıp.
-Nesin ? Tam olarak ne iş yapıyorsun. Bana gerçekleri açıklayacağını söylemiştin. Şimdi açıkla yoksa...
Kısa süreli cümlenin devamını düşünürken hemen atıldı.
-Yoksa ne? N'aparsın? Kaçar mısın?
Benimle iddialaşacağına keşke bülbül gibi ötseydin dedim içimden!
Kan sinirden beynime sıçramıştı. Hem " sana herşeyi açıklayacam " de hem de gelmiş bana yan çiz.Ani bir hareketle -koşarak- balkona çıktım.
- Heeellpp! Hellp meeee!
Cırlıyordum.Başarmıştım. Sabahın erken saatlerinde oluşan dışarıda ki kalabalık bana bakıyordu. Korku ile dehşet saçan gözlerim istediğimi elde etmeme yetmişti. Elleriyle beni birbirlerine gösterip yardım çağıranları görebiliyordum.
Hızla yanıma gelen Hakan'ın beni arkadan kavrayıp içeri doğru çekme çabası tam da istediğim atmosferi sağlıyordu. İnsanlar cidden yardıma ihtiyacım olduğu kanaatine varmışlardı. Bense çırpınıyordum.
-Bırak! Bırak beni!
Güç yetiremediğim eller susmam için ağzımı kapatıyordu. İçeri girip balkon kapısını hızla kapattı. Oldukça sinirlendirmiştim.
-Napıyorsun! Napıyosun ya. Başımıza bir bela daha açıyorsun! Yok böyle olmayacak bu.
Siniriyle kapıya doğru hızlı adımlarla ilerledi.
Arkasından bağırdım:
-Zaten siz belasınız! Daha büyük bela mı olur. Benimle dalga geçmeseydin. Daha bu başlangıç!Bağırmalarımı, kapıdaki adamların bana doğru geliyor olmasıyla kesmiştim.
İkisi de kollarıma girip beni kapıdan çıkarıyorlardı .
-Hey. Bırakın beni. Bi daha bağırırım. Bıraksana!
Ayaklarımı hava da sallayıp duruyor ,çırpınıyordum. Ama bu koca adamlar beni rahatlıkla taşıdıkları için bütün çabam boşunaydı. Kapıdan çıkmıştık. Kalbim, ne olacaklardan ötürü deli gibi atıyordu. Güçlü olmamı ,korkmamamı emrediyorum ,olmuyor. Korkma.
Merdivenden indiriliyorum ama aşağıda kalabalık var, sesleri oldukça yoğun ve tartışmalı. Sanırım herkes benim için toplanmıştı. Kadına şiddete hayır demeye gelmişlerdi. İnşallah kurtulacaktım bu sefer.
Adamlar lobiye inmeden önce durdular. Haklılar tabi. Bu şekilde indiremezsiniz beni aşağıya. Üstüme çeki düzen verip dik bir şekilde aşağıya inmeye koyuldum. Bir iki uç merdiven....
.
.
.
Uykumu almıştım ama; sağ tarafa dönüp birazda bu şekilde yatayım...
Yorgunluk tüm bedenimden arınmıştı ama hala olduğum yerde mayışıktım. Gözlerimi açamıyordum. Bir kaç dakika sonra sarsıldığımı da hissetmem ile yavaşca gözlerimi ovuşturdum.
Kaç saat uyuyordum hiç bilmiyorum ama şuan yattığım arabanın arka koltuğu yatak yapılmış. Üzerime örtü bile örtülmüş.
-Hey! Diye bağırdım. Araba yavaşladı. Bu daha önceki araba değildi. Daha büyük bir arabaydı. Yavaşça kalkıp öne doğru sendeleyerek yaklaştım. Önde beni taşıyan iki iri adam vardı. Hakan yoktu arabada . İşte şimdi ben bitmiştim.
-Hey . kimsiniz ? nereye gidiyoruz?
Sorularımı bile cevaplamıyorlardı. Oflayip arkadaki yerime oturdum. Plan yapmalıydım. Hem de acilen. Bu adamlar nereye getiriyorlar ,ne yaparlar belli değildi.
Daha önce hiç görmediğim bir arabaydı bu. Bulunduğum arkada, karşılıklı iki koltuk bulunuyordu. Küçük bir dondurucusu bile vardı.
Çok farklı bulduğum arabanın içindeki çekmeceleri açıp işe koyuldum. Harika ! Tehlike anında kullanmalık küçük yangın tüpü. Bu işime yarar derken araba firen yapınca kucağımda tüp ile sırt üstü koltuğa yapıştım .Arabanın arka kapısı açıldı ve iri adamlardan biri elinde telefon ile içeri girdi. Korku ile panikleyerek tüpün koluna basınca etraf önümü göremeyeceğim şekilde beyazlara bulandı. Oldukça eğlenceli olan bu işi şuan titrek ellerimle öleceğimi bile bile yapıyordum.
Bir müddet sonra köpükler bitmişti. Etrafı görüyor olduğumda adamın çıkmış olduğunu gördüm. Hafif öksürük ile köpükleri yararak açık olan kapıdan dışarı atladım. Adamlardan birinin sanıyorum bana telefon ile gelen adamdı, ön tarafta hararetli hararetli telefon ile konuştuğunu gördüm. Arabanın arkasından dolanacaktım. Karşıma birden çıkan kişiye, elimdeki tüpü kafasına geçirdim. Kalbim küt küt atıyordu. Adam yere düşünce tüpten kurtularak arkama bakmadan koşmaya devam ettim.
Çok yorulmuştum. Ayağımda ki babetler inceydi ve havanın tüm kavurucu sıcaklığını ayaklarımın altında hissediyordum. Ikindi vakti güneş yavaşça kızıllığa bürünmüştü. Oldukça da susamıştım. Tüm bunlara rağmen olanca hızımla durmadan koşmaya devam ettim. Arada arkama baktığımda arkamdan geldiklerini görüyordum. Neyse ki iri yari olduklarından benim kadar hızlı değillerdi.
Az evvel gördüğüm çitli evin arkasını dolanmıştım. İçeri girebilmeyi umuyorum.
"Allah'ım sen bana yardım et. "
Dayanamayan dizlerim biraz soluklanmamı sağladıktan sonra yaşlı bir adamın, dışarıda ki at çiftliğine saman taşıdığını görmemle usulca içeri daldım.
Özür dilerim, sadece saklanıp izimi kaybettirmek istiyorum. Sonra hemen çıkıp gidicem ,söz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
WHERE İS THE ADALET
Teen FictionMerhaba arkadaşlar epeydir istediğim şeyi yapıyorum şuan. Umarım beğenirsiniz. Lütfen düşüncelerinizi aktarmayı unutmayın. Küfür ve hertürlü kötü sözlerin kullanılmamasını rica ediyorum.