Hilal: Leon?
Hilal, Leon'un kaldığı, koruluğun içlerindeki eski kulübeye geldi ve usulca kapıdan içeri baktı. Tahtalarla kapatılmış pencerelerden aralıklı olarak ışık içeri giriyor ve karanlığı bir nebze de olsa deliyordu. Hilal'in gözleri küçücük kulübenin loş ortamında Leon'u aradı ve tekrar seslendi, ama ses gelmese de iç çekerek içeri giriverdi.
Leon'un nerelerde olabileceğini düşünürken kulübenin ortasındaki tahta masa ve sandalyeleri geçerek hemen arkasındaki mutfak tezgahına elindeki bohçalardan birini koydu. Mutfak tezgahının sağındaki kuzinenin hemen yanındaki kapıdan başını uzatarak kulübenin yatak odasına bakıverdi. Tahta ve eskice bir yatağın üstünde bir döşek ile üstünü örten ince bir örtü, ve bir de yastık düzgün bir şekilde duruyordu. Yatağın yanındaki küçük tahtadan derme çatma iskemlenin üzerinde ise Leon'a matbaadayken verdiği kağıt parçaları, mürekkep şişesi ile divit vardı. "Belki Andreas Akis de yazmak ister?" demişti Hilal, yazmanın kendisini rahatlattığı gibi Leon'u da rahatlatacağını bilerek ve bir gün birlikte yazacakları barışa dair kelimeleri hayal ederek.
Hilal, diğer bohça elinde, iskemleye doğru ilerledi ve üstünde katlı duran kağıtların tersine çıkmış yazıların izlerinde parmaklarını dolandırdı. Leon'un, ya da Andreas'ın, neler yazdığının merakına kapılıvermişti bir anda, ama merakına esir düşmeyerek arkasını döndü ve odanın kapısından kulübeye şöyle bir bakıverdi. Abisinin anlattığından öğrendiği, köhne ve yıpranmış bu kulübenin göç etmek zorunda kalan eski sahiplerini, yaşlı çifti düşündü hüzünlenerek; daha sonra da Leon'u.
Her ne kadar Leon, ülkesinin yıllardır içerisinde olduğu savaşı ona kendi tarafından anlatmış, yoksul düşen halkının isyanını ve savaş yorgunluğunu vurgulamış olsa da, Hilal Leon'u yoksulluğu, savaşı, kaybı, göçü bilen biri olarak değil; hep Megali İdea'nın yüceltildiği okullarda, karargahlarda, konaklarda, balolarda hatta ve hatta tiyatrolarda hayal edebiliyordu. Sonuçta babalığı değil askerliği vazife bellemiş bir baba ve kaybettiği evladının acısıyla yaşayan bir anneye sahip olsa da, Leon, aynı zamanda varlıklı bir aileden gelen bir anne ile Yunan orduları komutanının oğlu olarak en iyi yerlerde bulunma imkânına sahip biri olarak büyümüştü. O nedenle şimdi loş ışıkla aydınlanan bu eski kulübenin görüntüsü ile hayalindeki Leon'u hiç bağdaştıramadı Hilal, ve "acaba hiç pişmanlık hissediyor mudur?" diye düşünmeden de edemedi. Bir an kulaklarında yankılandı Leon'un çaresizliği; "Senin uğruna görmezden geldiğim silahlar var ya?... Ben onları kendi milletime doğrulttum!". Leon'un milleti... Hilal'in düşmanı... Üstelik her şeyin kendi canı uğruna feda ediliyor olması Hilal'i dipsiz bir kuyuya itiyordu adeta, böyle olmamalıydı diye düşünüyor ve kabullenemiyordu. "Savaşın sert yüzü kendini böyle mi gösterecekti?" diye hayıflanıyordu ve suçluluk duygusuna kapılıyordu. Halbuki haklıydı Hilal; savaşında, çığlıklarında, öfkesinde haklıydı; suçlu onlardı ve son nefesine kadar durmayacak, vatanın kurtuluşu için direnecekti.
Bu düşüncelerle içindeki savaşçı gözlerinde ateşe bürünse de, kulübedeki loş ışığın yumuşaklığı Leon'un aşkla bakan gözlerini hatırlattı Hilal'e ve yumuşamasını sağladı. Hilal'e göre Leon, kendisinin de isteyerek giymediği üniformasından sıyrılmış görünüyordu. Önceleri içinde suskun tuttuğu vicdanı daha çok konuşur olmuş; öncelikle Hilal'in kendi canı için yaptıklarını yapıyor olsa da, artık işgali sorguladığını da düşünüyordu. Zaten Hilal, ancak bu düşüncelerle Leon ile bir geleceği düşleyebiliyordu, onun yeniden üniformasına döndüğünü düşünmek, tüm bu yaşadıklarının oyun olduğunu bir an bile olsun aklına getirmek, Hilal'in nefesini kesiyordu; tıpkı bu işgalin hiç bitmemesi ve İzmir'in Smyrna olarak kalması ihtimali gibi.
![](https://img.wattpad.com/cover/116975826-288-k728423.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karaboranda Bir Nefes Gibi
FanficKaraboranda Bir Nefes Gibi; Vatanım Sensin'den Hilal ve Leon'un yani nam-ı diğer HiLeon'un 25. ve sonrasındaki bölümlerdeki durumlarını ve diğer olayları alarak alternatif bir yaklaşım getirmeye çalıştığım birkaç günlük bir hikaye. Yani birbirlerin...