Bölüm 29

98.2K 3.5K 259
                                    

Leyla'dan

Selim ile sürdürdüğüm iki kişilik savaşta bir haftayı geride bırakmış, o günden beri onunla tek kelime dahi konuşmamıştım. Evde o yokmuş gibi davranıyor, görmezden geliyordum. Aynı şeyi bu sefer o da yapıyordu.

Artık Selim'in huyunu az çok almıştım. Sessizlik onun için en büyük cezaydı ve şimdiden sabrının sonlarına geldiğini görebiliyordum ama o da direnmeye devam ediyordu.

Benim adım da Leyla'ysa o okula devam edecektim. Eskisi gibi susup oturmaya, kendimden ödün vermeye niyetim yoktu. Ben bir şeyler düzelir belki diye pasif davrandıkça daha çok üzerime geliyordu. Onun hastalıklı ruh halinin ceremesini daha fazla çekemeyecektim.

İyiydi, hoştu, çocuklarımın babasıydı, ona karşı hissettiklerimi de inkar edecek değildim ama beni çok yoruyordu. Bir yandan beni dünyanın en değerli insanıymışım gibi hissettirirken diğer yandan da itaatkar kölesiymişim gibi hissettiriyor ve arada kuramadığı denge beni artık boğuyordu.

İstesem okul kaydımı şimdi bile yaptırabilirdim. Ama içimdeki ses onun da rızasını almamı, onun artık bazı şeylere alışması gerektiğini  söylüyordu.

Ben dalgın bir şekilde geleneksel pazar kahvaltımızı hazırlarken, Selim de mama sandalyesinde oturan çocuklarla ilgileniyor, bir yandan da elindeki tabletten bir şeylere bakıyordu.

Kahvaltı için yapmak istediğim patatesli omletin patateslerini keserken bıçakla parmağımı yaralamıştım. Refleks olarak küçük bir çığlık atıp elimi suyun altına tuttum ama çok kanıyordu. Ben elimi suyun altına tutarken Selim de yanıma gelmiş, kestiğim parmağıma büyük bir ciddiyetle bakıyordu.

"Biraz derin kesmişsin, canın çok acıyor mu?" dediğinde olumsuz anlamda başımı salladım. Biraz sızladığını, parmağımın nabız gibi attığını hissediyordum ama onun dışında bir şeyim yoktu. Selim kağıt havluyu parmağıma sardığında daha iyiydim. Saçlarıma öpücük kondurduğunda çok daha iyi.

"Birazdan bant takarız. Sen otur ben kahvaltıyı hallederim." dediğinde Selim'in kalktığı yere ben oturdum. Günler sonra ilk kez benimle konuşmasının şaşkınlığını yaşıyordum. Lütfedip benimle diyaloğa girmesi için ille bir yerlerimi yaralamam gerekiyordu sanırım. Tamam bu küslüğü ben başlatmıştım ama haklı olan bendim. Bana böyle davranmamalıydı.

Kahvaltı faslımız bittikten sonra Selim yine çalışma odasına kapanmıştı. Bu ara ayrı bir haller vardı ama daha nedenini öğrenememiştim. Sürekli düşünceliydi. Bir sıkıntısı varsa Selim dayanamaz bana söylerdi. Sormak yerine beklemek en iyisiydi.

**

Öğleden sonra Selim'in ablası Selvi bize geldi. Eşi de akşam bize katılacak hep birlikte yemek yiyecektik. Selvi'nin önce gelmesi iyi olmuştu, sürekli evdeydim ve artık aşırı bunalıyordum. İkizler de halalarıyla vakit geçirmekten aşırı keyif alıyorlardı.

Selvi Selim'in şirketinde işe başlamıştı. Eski çalıştığı firma da sürekli Selim'lerle iş yaptığından pek sıkıntı yaşamamış, burada daha rahat olduğundan söz ediyordu. O geldiğinden beri vaktin nasıl geçtiğini bile anlayamamıştım. Ama aklım hâlâ Selim'in sıkıntısındaydı. Eğer iş ile ilgiliyse Selvi biliyordur diye düşünüyordum.

"Selvi şirkette bir sorun mu var? Selim bu aralar yine kendini odalara kapattı."

"Şirkette değil canım Selim de sorun var."

"Nasıl yani? Anlamadım?"

"Selim ha bire Efkan mıdır nedir bir adamın kuyruğuna basıp duruyor. Onu piyasadan sileceğim diye yeminler ediyor. Sebebini de kimse bilmiyor. Çok hırs yapmış ve onun bu hırsı diğer ortaklarla da ters düşmesine neden olmaya başladı." dediğinde soğuk soğuk terlemeye başladığımı hissettim. Hâlâ bu adamla uğraştığına inanamıyordum. Beni eliyle koymuş gibi bulup kaçıran bir adamdı o. Böyle yaparak bizi nasıl bir tehlikeye attığının farkında değil miydi bu adam!

TUTULMA (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin