"Ah, Tanrım! Bu yıl matematik iyice çin işkencesine döndü amınakoyim."
Hafta sonu tatili için yapılan törenden sonra dağılan öğrenci topluluğunun arasındaki üç arkadaş, günün analizini yapıyordu.
Yoongi'nin küfürlü konuşmasına Taehyung sessiz kalıp gülerken, Jungkook da katılıyorum dedi.
"Olum bir cümle anlamadım. Dedim aha bizim dilimizden konuşuyor, rakamlar yok. Sonra farkettim ki kendi dilimi bile anlayamıyormuşum. Çok koydu be!"
Jungkok çantasının saplarından tutup içindekileri kusarken, esmer çocuk da konuşmaya katıldı.
"Onu bunu boşverin de, napıyoruz? Iki Pes atalım mı?"
Diğer ikili bu cazip teklifi onaylarcasına başlarını salladılar. Adımlarını iki sokak ötedeki oyun salonuna yönlendirirken sohbetlerine kaldığı yerden devam ettiler.
"Yoongi bu sefer Brezilya bizde, anlaştık mı?"
Süt beyazında tene sahip olan genç, biçimli dişlerini göstererek güldü diğer iki gence.
"Siktirin ordan. Ya da neyse acıdım, zaten her türlü yenerim ben sizi. "
Taehyung altta kalmadı. "O kadar emin olma Yoongi Efendi veririm eline görürsün." Jungkookla ikisi pişkince sırıttı.
"Hah, kim kime veriyor görücez gülüm."
ا ا ا ا ا
"Lan Kook adam akıllı oynasana! Senin yüzünden yeniliyoruz şu pisliğe."
Taehyung oyunda gerilip sürekli hata yapan Jungkook'a bağırıp duruyor yandan da Yoongi'yi aşağılayıp dikkatini dağıtmaya çalışıyordu.
"Pislik senin babandır."
Yoongi sakince söyleyip Taehyung'a yandan pis bir sırıtış attı. Ardından da son golünü atıp, bu oyunu da galip bir şekilde sonlandırdı.
Oyun konsolonu Taehyung'un eline bırakıp kapağını yapmayı da unutmadı.Piçimsi bir gülüş atarak havalı bir şekilde salondan çıkarken ardındaki ikili de kıçımın havalısı diye tısladı.
Dışarıya çıktıklarında yüzlerine vuran soğuk ve kararmak üzere olan havayla saatin baya geç olduğunu farkettiler. Kasım ayındaydılar hava gittikçe soğuyor ve gündüzler de gittikçe kısalıyordu. Bu da okuldan sonra eğlenecekleri vakti kısaltıyordu.
Üstüne birde Taehyung'un babası vardı. Yoongi'ninde dediği gibi delikanlının babası pisliğin tekiydi. Her boka kızan biriydi. Bu yüzden esmer çocuk, evin huzurunun(!) bozulmaması için dışarda pek vakit geçiremiyordu. Hal böyle olunca Yoongi'ye de karşı bu konuda bir savunma yapamamıştı.
Pislik babasının aklına gelmesiyle düşen yüzünü saklayıp, önden yürüyen çifte yaklaştı.
Kook'un soğuktan donmuş teni Yoongi'ninki kadar soluklaşmış, Yoongi de çocuğu kendine yaklaştırıp koluna girerek, vücut ısısıyla onu ısıtmaya çalışıyordu. Tae onların bu sevgili gibi duran hallerine gülüp imalı imalı bakmayı da ihmal etmedi. Ikili de onun alıştıkları bu halini takmadı.
Ana yola çıktıklarında Taehyung'un bakışları karşıdaki cuma pazarına takıldı. Sonra sabah annesinin evden çıkmadan önce, mutfaktan bağırarak söyledikleri yankılandı zihninde. "Taehyung-ah, bugün pazara gidecegim okuldan çıkınca poşetleri taşımak için yardıma gelir misin?"
Olur, diye kısa kesip çıkmıştı evden. Saatine baktı annesi çoktan eve ulaşmıştır diye düşündü. Çocuklarla vedalaşıp evine giden otobüse bindi.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
rain 雨 | vmin
Fanfiction⎾tamamlandı⏌ Sıradan bir aile hayatına sahip olan Taehyung'un hayatı, mahallelerinde deli olarak bilinen Jimin ile bir noktada kesişir. O andan itibaren kendisini onun ilginç dünyasına dahil olmuş halde bulur. ❝ Ben yola aşığım, Çünkü yolda tanıştık...