Medyada Timin mezarı ve video var. Lütfen videoyu izleyin.'Şehit Bırak!' Üsteğmen Alinin sesiyle Askerler Şehit tabutlarını bıraktılar. Herkes sıraya dizilip saygı duruşuna geçti ve İstiklal marşı çaldı . Hep bir ağızdan İstiklal marşını okuduk. İstiklal marşı bittikten sonra Biraz daha saygı duruşunda durdum. Bekledim,bekledim...
Bu kadar şehidi aynı anda verdiğime hala inanamıyordum hepsi benim suçumdu ve ben ölmemiştim! İlk defa bu kadar ölmek istiyordum. Onların canı bana emanetti ve ben emanetime sahip çıkamamıştım!
Şehit annelerinin ağlama sesi gelince yumruklarımı sıktım. Bunların tüm suçlusu bendim! O annelerin ağlama sebebi, Babaların Gözleri dolu dolu oğullarına bakışı, Çocukların hiç bir şeyden haberleri yokmuş gibi tabutu incelemeleri... Bunların Tüm suçlusu Bendim!
Bir çocuk yanımdan geçip annesinin yanına gidince gözlerim ona takıldı. Annesi çocuğu kucağına alınca çocuk oflayıp:
'Anne hani babamın yanına gelecektik? Nerede babam? Onu özledim ben. Yeter sürpriz falan istemiyorum. Babamı istiyorum ben!' diye bağırınca annesi ağlamaya başladı. Kaç gündür içimde tuttuğum ağlama ve Bağırma isteğini daha fazla saklayamamıştım. Çocuğun yanına gittiğimde Aynı bir asker gibi saygı duruşuna geçip küçük ellerini alnına yasladı.
'Babam böyle yapmam gerektiğini söyledi. Doğru yapmış mıyım?' Dediğinde sarıldım. Gözümden bir damla yaş düştüğünde hemen o yaşı sildim. Ben Türk askeriyim. Güçlü olmam gerekiyor! Hemen oturduğum yerden kalkıp omuzlarımı dikleştirdim. Çocuğa elimi uzattım.
'Ben Teğmen Atakan Baysan. Sen kimsin bakalım ufaklık?'
'Bende Babamın oğlu Ömer Halis'
'Memnun oldum ufaklık sen ilerde ne olacaksın bakalım?'
'Ben ilerde Astsubay olacağım.' dedi gülerek. Ben de gülümsedim.
'Ama biraz zor çok çalışman gerekiyor. Biliyorsun değil mi Ömer?'
'Biliyorum amca. Zaten öğretmenimin verdiği tüm ödevleri de yapıyorum'dedi gururla
elimi omzuna atıp 'Vay be o zaman işin kolay desene' dediğimde gülümseyip 'Evet çok kolay.' dedi. 'Arada bir buraya gel tamam mı Ömer. Bizi unutma sakın.'
'Unutmam ki ben' dediğinde ayağa kalkıp annesine döndüm. 'Başınız sağolsun. Ömer için çok güçlü durmanız gerekiyor. Artık her zaman yanınızdayız. ne olursa olsun bizi arayabilirsiniz.'
'Allah sizden razı olsun Komutanım! Allah sizi Başımızdan eksik etmesin.'
'Amin. Sağolun. İyi günler' deyip Askeriyenin arka bahçesine girdim. Kimse yoktu bir banka oturup başımı ellerimin arasına aldım. Birden yanımda bir hareketlilik hissedince kafamı kaldırıp yanıma baktım. Öğretmen Hanım yanımda duruyordu. Pürüssüz cildini Sarı uzun saçlarını mavi gözlerini inceledim. Sonra önüme döndüm.
'Bir sorun mu var Öğretmen Hanım?' deyip önümdeki çimenleri incelediğimde beni süzdüğünü anlamıştım. 'Abimin törenine geldim.' dediğinde yüzüne baktım. o da bana döndüğünde göz göze gelmiştik. Anında gözlerimi başka yere çevirdim. 'Siz o çocuğun yanında, Ağladınız değilmi?' dediğinde tekrar ona dönüp sert sert baktım bu sefer gözlerini kaçıran o olmuştu.
'Bu sizi ne ilgilendiriyor?' dediğimde bana bakıp ayağa kalktı 'üzgünüm. Kurcalamam gerekiyordu. Özür dilerim sadece ,sizi merak etmiştim.' dediğinde bileğinden tutup yavaşça oturturdum. 'Kusura bakmayın. Zor bir dönemden geçiyorum.' dediğimde anlayışla gülümsedi. Gülümsediğinde yanağında oluşan çukurlara bakakaldım. 'Anlıyorum sizi. Ben gideyim geç olmadan' dediğinde birden durdurdum. 'Adınız neydi?' mavi gözlerini bana çevirdiğinde 'Nisan. Nisan Öztürk' dedi. gülümseyip ayağa kalktım. 'Ben sizi bırakayım Nisan Hanım' dediğimde mahcup bir şekilde gülümsedi. gözüm tekrar çukurlara ilişince bende gülümsedim.
'Gerek yok Atakan Bey. Benim arabam var sağolun.' dediğinde adımı hatırladığını öğrenmiş olmuştum. Gülümseyip 'Siz bilirsiniz. İyi akşamlar.'
'İyi Akşamlar Komutanım!' Deyip bahçenin çıkışına doğru yürüdü.
LÜTFEN OY VERİP YORUM ATMAYI UNUTMAYIN :)