Well, everybody hurts sometimes,
Everybody cries.And everybody hurts sometimes
If you feel like you're alone, you are not alone.
I.Kasım akşamı, dışarıda yağan yağmur camlarını tırmalıyordu. Hermione dizlerini kendine çekmiş, Ron'la paylaştığı yatağında kitap okumaktaydı. Elindeki kitabın kapağını kısa süreliğine gözlerini dinlendirmek için kapatmış ve pencerenin dışarısındaki ölü görünen dünyaya bakmıştı. Son günlerde olanlara anlam veremediğini düşünürken ister istemez dudaklarını dişledi, okuduğu kitaba bile aklını verememişti ki konu kendisi olunca bu alışılmamış bir şey idi. Nitekim aşina olduğu kelimeler arasında sadece göz gezdirmiş, son on sayfayı tek kelimesini bile anlamadan atlayıvermişti. Sadece olanlar çok... Karışıktı. Yağan yağmura kendi düşüncelerine boğulmuş halde bakarken elindeki kitap parmakları arasından kaydı ve kırışmış çarşafın üzerine düştü. Hermione aldırmadı, o sırada Ron ile ilgili düşüncelerine gömülmüştü.
Ron... O çok iyiydi. Savaş biteli neredeyse beş yıl oluyordu ve Hermione Ron olmasa savaş yaralarını saramayacağını biliyordu. Her şeyini Ron'a borçluydu. Tüm öfke patlamalarında yüzünde dingin bir ifadeyle karşılık vermiş, onu kollarının arasına alırken kulağına "Her şey geçecek, düzeleceğiz." diye fısıldamayı ihmal etmemişti. Onun yanında kendini huzurlu hissediyordu, zaten bu yüzden yüzünde şapşal bir gülümsemeyle önünde diz çöktüğünde onunla evlenmeyi kabul etmemiş miydi?
İki yıl önceydi. Savaştan sağ kurtulan herkes oradaydı. Herkes ve her şey öylesine eskisi gibi gözüküyordu ki Hermione manzarayı aile tablosunu izler gibi izlemişti. Gülüyorlardı, halbuki tüm yaşananlardan sonra kahkaha seslerine bile irkilir olmuştu hepsi. Ginny dizlerine gelen limon sarısı elbisesi içinde Harry'nin yanında annesiyle konuşuyordu. Harry sadece birisi onunla iletişime geçtiğinde ya da yüzüne baktığında gülümserdi. Son yıllar özellikle ondan herkese oranla çok daha fazla şey götürmüştü. Hermione ile göz göze geldiğinde durgun ifadesi yamuk gülümsemesiyle bozulmuştu. Hermione de gülümsemişti ama en az onunki kadar isteksizce. Harry'nin gözlerinde gördüğü o mutsuz bakış onu adeta nice kayıplar yaşadıkları çatışma akşamına geri götürüyordu. Harry böyle zamanlarda Hermione'ye uzun uzun bakar sonra hayatına geri dönerdi ama o bakışma anında ikisi de her ne kadar öyle görünseler de, işlerin hiçbir zaman eskisi gibi olmayacağını bilirlerdi.
İşte o akşam, turuncu tonlarının hakim olduğu odada yaşanmıştı. Ron Hermione'ye yaklaşmış, omzunu sıvazlayıp gizleyemediği gülümsemesiyle kulağına eğilerek.
"Hazır mısın?" diye sormuştu.
Hermione ne için olduğunu sormak için kaşlarını çatıp dudaklarını aralarken dizlerinin önüne çekip cebindeki kadife kutuyu gözler önüne sermişti. Bir anda oda sessizleşmiş, tüm gözler üstlerine dönmüştü.
"Hermione Granger..." Ron'un yüzünde mutlu olduğu zamanlara özgü geniş gülümsemesi vardı.
"Ah Ron, ne yapıy-- "
Ron derince bir iç geçirip ayağı üzerinde yaylandıktan sonra Hermione'nin sözünü kesmişti.
" Hermione... Benimle evlenir misin?"
Heyecandan yerinde duramadığını görebiliyordu. Gözlerindeki ışıltıyı hayatı boyunca görüp görmek istemeyeceğini sordu kendine Hermione. Hıçkırırcasına güldü, gözleri dolmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Everybody Hurts (2011)
FanfictionVoldemort'un ölümü ve savaşın bitimi üzerinden 5 yıl geçmiştir. Savaş sırasında farkında olmadan manevi zarar görenler yavaş yavaş bunun üstesinden gelememeye başlar. Bu sırada Hermonie unutamadığı bir gençle yeniden yüz yüze gelmek zorunda kalır. (...