Gecenin loş ışığı pencereden odaya vuruyordu içeriye yavaş yavaş rüzgar süzüyor perdeler kalkıp iniyordu gecenin bilmem kaçıydı Deniz yüzünü okşayan rüzgar ile uyanıp yatağın ucuna oturup bir sigara yaktı. Pencereye doğru adım adım ilerledi elinde sigarası yüreğinde acısı gözünde bir damla yaş vardı. İlerde gecenin koyu karanlığında yalnız başına evden atılmış bir çocuk gibi duran sokak lambası duruyordu sigaradan bir nefes daha
aldı tüm duman ciğerlerine doldu yine o sigara ile bir tek dumanı içine çekip bırakmıyordu Zaten. Başını pencerenin kenarına yaslayıp öylece sokak lambasını izliyordu. Sonra sigarasına eşlik eden bir şarkı açtı.
" Duydum ki unutmuşsun gözlerimin rengini "
onun için sıradan bir şarkıda değildi bu. Derin bir iç çekti bu iç çekiş yine saç diplerinden başlayıp parmak uçlarından bir acıyla çıkmıştı. Aklında bir acı vardı ama milyontane acıyla çıkıyordu iç çekişleri hayat ona öyle bir oyun oynamıştı ki tek vuruşta nakavt olan bir boksör gibiydi ne kalkabildi ne ölebildi arafta kalmıştı. Üniversite son sınıftaydı Deniz annesi için yaşamıştı hep onu ayakta tutan bir annesi vardı bileklerini kesmemiş , kafasına sıkmamış veya kendini bir boşluğa bırakmamışsa sebebi annesi idi. Sigarasının sonunu da içine çekip yatağına döndü başını yastığına koydu ama uyku tutmuyordu gökyüzü açık dolunay vardı bu gece bedeni uykuya açtı yıllardır uyumuyordu sanki birazdan uykuya daldı. Sabah gözünü açtığında aptalca bir gülümseme vardı çünkü bir rüya görmüştü ve rüyasında mutluydu belki de mutluluk yakındır diye düşünmek istersen gerçekler bir bir önüne dikiliyor " hayal kurmaya hakkın yok senin " diyordu. Bazen düşündükçe çıldıracak gibi oluyordu yatakta oyalandı biraz gerildi kalkıp elini yüzünü yıkadıktan sonra kahvaltı hazırladı kendine bugün dersi yoktu Küçük çekmeceye inip biraz yürüyecekti evet evet bu iyi bir fikirdi yürümek iyi gelecekti ev arkadaşları çoktan kalkıp okula gitmişlerdi ikisi de iyi kızdı ve iyi anlaşıyorlardı Beril anestezi Büşra ise edebiyat okuyordu Büşra bazen gelip Deniz e edebiyat yapar hayatın güzel olduğunu anlatırdı ama Deniz Zaten bunu biliyordu sadece kendinde o gücü bulamıyordu. Bugün denizde ayrı bir haller vardı her zaman kinden daha dalgın daha yorgun ve bitkindi Kafası kazan gibi olmuştu kahvaltısını hazırladı annesi en sevdiği reçelleri göndermişti ama Deniz in kahvaltısı annesi hiç bilmese de sigara ve çaydı annesi bunu bilse kahrolurdu çünkü Deniz tek kızdı annesinin göz bebeği herşeyiydi belki de onu ayakta tutan şey annesinin bu sevgisi olmuştu sigarasından bir nefes alıp verirken
" Ahh Deniz ah ne olacak bu senin halin neden toparlanmıyorsun neden gücün yok güçsü biride değilsin " diye söylendi. Kalkıp masadan odasına geçti tek kötü alışkanlığı sigaraydı onun dışında tertipli düzenli bir kızdı odasını toparladı gardırop unu açıp beyaz bir tişört birde kot pantolon alıp giydi kahve ve iri gözleri vardı kirpiklerine bir rimel sürdü dudaklarına kahve tonlarında bir ruj tüm makyajı bundan ibaretti saçlarını dağınık bir topuz yaptı ve çantasına kulaklığını koymayı ihmal etmedi beyaz sporunu da giyerek evden çıktı. Ne güzel bir gündü bugün biraz yürümek hem içini açacak gelde bu sıkıntısını içinden söküp atacaktı . Metrobüse bindi cam kenarı bir yer bulup oturduktan sonra kulaklığını kulağına takıp başını cama yasladı ve gözlerini kapattı. Dört durak sonra inecekti uzak sayılmazdı metrobüs tıklım tıklımdı işe gidenler, eve gidenler, gezenler sevgililer vs vs... son durağa gelince yerinden kalkıp kapıya yöneldi zorda olda insanların arasından geçip metrobüsten indi o sırada telefonunu çantasına koyarken bir gençle çarpışmıştı yere düşen telefonu nu alırken başını kaldırıp gençe baktı biraz öfkeyle sonra sadece kusura bakmayın diyerek oradan ayrıldı. Küçük çekmeceye gelmişti burası ayrı bir huzur veriyordu denize köprüden geçip yürümeye devam etti yürüdü yürüdü yürüdü. Biraz yorulmuştu biraz dinlenmek için bir cafe ye geçerek kahve söyledi. Cafede çalan müzik kuşağa hoş geliyordu.
" gün olur devran döner unutulursun derdim büyük dermanım yok hiç sorma beni har vurup harman savurup durma "
Gerçekten de bu yürüyüş iyi gelmiş açılmıştı. Garson kahveyi masaya bırakıp afiyet olsun dedi Deniz garsona hafif bir tebessüm ile teşekkür etti. Kahvesinden bir yudum aldı yerine bırakıp çantasından bir kitap çıkartıp kaldığı yeri açtı ve oradan çıkan bir fotoğrafı kitap ayracı yapmıştı fotoğrafa biraz baktıktan sonra onu kitabın başka bir sayfasına iliştirdi ve okumaya başladı. Kitaptaki yerlere göre yüz hatları değişiyor bazen hafif bir tebessüm bazen çok ciddi bir yüz ifadesi vardı. Biraz okuduktan sonra başını kaldırıp karşıya baktı gördükleri karşısında şok olmuştu deyim yerindeyse küçük dilini yutmuştu bian kalbinde hançer saplanmış gibi hissetti gözleri görmüyor başı dönüyordu aman allahım bu nasıl bir tesadüftü midesi bulanmaya başlamıştı hep şaşırdığında böyle olurdu Zaten. Herşeyi çantasına attı kahvenin ücretini masaya bıraktı koşar adımla cafe den çıkarken sandalyeye çarpmıştı herkes ona bakıyordu biran Burak ile göz göze gelmişti hemen cefeden çıktı oradan olabildiği kadar hızlı uzaklaşmak istedi Burak' peşinden gelmezdi biliyordu ama o kaçıyordu hala koşuyordu karşıya geçmek için sağına soluna bakmadan yola atladığı anda bir çığlık koptu ve ardından fren sesi yükseldi. Deniz havaya savrulup asfalt yola çakılmıştı herşey bir yana dağılmıştı kahve gözleri ile gökyüzüne bakıyordu hiç birşey hissetmiyordu. Şöför panikle Deniz in yanına geldi hemen ambulansı aradı Deniz en son o ela gözleri gördü ve gözleri kapandı. Bu sefer hiç birşey denizin tahmin ettiği gibi olmamıştı burak Deniz in arkasından koşarak gelmişti gördükleri karşısında dizlerinin üzerine çökmüştü herkes denize doğru koşuşturuyordu Ne oldu ? Kaza mı olmuş ? Ağır mı ? Ambulans gelmişti ve görevliler bir o yana bir bu yana koşuşturuyordu. Deniz i sedyeyle koyup ambulansa bindirdiler denize çarpan gençte ambulansa binip yanında gitmişti ve o ses ambulans un acı acı sesi Burağın kulaklarında çınlıyordu insanlar yavaş yavaş dağılırken biri galiba ölmüş dedi Burak bu söz ile iyice dağılmıştı " hayır hayır olamaz Deniz" dedi. Yanından geçen bir kaç kişi Burak' a yardım etti ayağa kalktı ve hemen hastaneye gitmeliydi bir taksi durdurup ambulans o takip etmesini istedi. İçinden ona birşey olmasını istemiyordu evet burak denizi yüzüstü bırakıp gitmişti ama... içi parçalanıyordu neden kaçmıştı ki ondan bu kadar mı nefret etmişti neden. Ambulansta denize tedavi uygulanıyordu çarpmanın etkisi ile başını kötü çarpmıştı ve iç kanama riski vardı. Ahmet korku dolu telaşlı ela gözleri ile denize bakıyordu. Yardım etmek istediği için mi elini tutmuştu bilmiyordu sadece kötü bir haber duymak istemiyordu. Sonunda hastaneye yetiştiler. Hızla denizi ameliyathane ye aldılar Burak arkasından girmişti. Bu nasıl bir korku işi burak belki daha önce Deniz i kaybetmişti ama bu daha farklı bir korku idi zaman geçmek bilmiyordu koridorda bir banka oturmuş iyi bir haber bekliyordu. Ahmet ise gözünü ameliyathanenin kapısından ayırmıyordu. Berin ve Büşra ya da haber verilmişti onlarda göz yaşları içinde bekliyordu Bir buçuk saat sonra ameliyathanenin kapısı açıldı Hepsi birden kapıya koştu doktorun yüz ifadesinden iyi birşey olmadığı belliydi derken üzerinde beyaz bir örtü olan sadece ayakları görünen yüzü kapalı birini sedye ile götürüyorlardı. Büşra bir çığlık kopardı
Deniiiiiizzzzzz...
![](https://img.wattpad.com/cover/118682565-288-k27173.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sokak Lambası
Teen FictionTesadüflere inanırmısınız ? Ben inanırım. Deniz hayatı bir tesadüf ile mahvolan ve yine bir tesadüf ile canlanan bir kız. Umudunu kaybetmek üzere iken ona uzanan bir el. Sessizce attığı çığlıkları duyan bir bir adam. Ve Sınan bir aşk...