Bölüm 3

34 5 0
                                    

'Şimdi çek tetiği, vur onu.'
Uzay'ın sözleri adeta beynimde yankılanıyordu.
Sahiden bu kadar kolay mıydı? Yaşayan bir hayata son vermek? Allah'ın verdiği canı, insanoğlunun alması... İnsanlığa ne kadar sığardı? İnsanlık diye adlandırılabilir miydi?

Bazı ruhlar vardı, yaşıyorlardı. Doya doya...
Bazı ruhlar vardı, yaşayan bir ölüydü...
Oksijeni soluyor ama içten içe ölüyorlardı. Benim gibi...

Bir gün ölmek için her gün yaşamak...
Hayatın tanımı buydu...

-Bas artık şu lanet tetiğe!
Düşüncelerimden sıyrılıp, kendime geldim.
Uzay ellerini kollarımdan çekti.
Derin bir nefes aldım. Elim silahın tetiğine giderken durdum.
Ben; Güneş Yalçın... Babasının sevgisine muhtaç bir mafya kızı...
Silahı Uzay ve çetesine doğru çevirdim.
-Duru arkama geç!
Emir, Duruyu arkasına aldı. Uzayda tek bir kıpırdanma dahi yoktu. Korkmuyordu.
-Bıçağı buraya doğru atın!
Verdiğim emirle, Duru bıçağı alıp, yere koydu. Ayağıyla tekme atıp, bana ulaşmasını sağladı.
-Sakın hareket etmeyin. Olacaklardan sorumlu olmam!
Gözlerini boyama çabama gülmek istedim o an. Ama durum ciddiydi. Eğilip bıçağı yerden aldım. Sandalyede oturan adamın ellerindeki ipleri çözdüm.
-Onu sakın serbest bırakma!
Uzay'a aldırış etmedim. Sandalyedeki rehini serbest bıraktım.
-Hadi git koş!
Adam sandalyeden kalkıp, deponun çıkışına doğru koşmaya başladı.
-Ne yaptın lan sen! İşimize neden burnunu sokuyorsun!
Uzay, adamın peşinden koşmaya başladı. Elimdeki silahı indirip, yere attım. Sağ elimle başımı tuttum.
-Neden serbest bıraktın o adamı? Kim olduğunu ve ne yaptığını bilmiyorsun bile.
-Bir cana kıymanıza izin veremezdim Duru.
-Bu kıydığınız ilk ve son can olmayacaktı! Ne diye bizi takip edip, işlerimize engel oluyorsun? Zorun ne kızım bizle!
-Emir tamam sakin ol.
Duru, Emir'i sakinleştirmeye çalıştı. Katil bir grubu, temize çıkarmaya çalışanda kabahat zaten!
-Ne yaptı bu adam size?
-Uzay isterse anlatır sana. Ama onun dediklerini yapman gerekiyor.
-Duru, ben onun uşağı değilim. Kendi bildiğimi okurum.
-Bilmediğin şeyler var şuanlık Uzay'ı dinle.
Koridorda bir silah sesi yankılandı. Çok geçmeden, Uzay odaya girdi. Elindeki silahı yere attı. Üzerime yürüyüp, beni geriye doğru itti. Sendeleyip, yere düştüm.
-Bak kızım! Senin yüzünden adamı kaçırıyorduk. Ama o layığını buldu. Hangi fare deliğinden çıktın lan sen! Minik bir kız çocuğuna bakıcılık yapmak zorunda değiliz! Bundan sonra mecburen bizimle çalışmak zorunda kalacaksın! Ellerini kana bulamaya hazır ol.
Hırsla ayağa kalktım. Tam karşısına geçip, sert bir tokat attım.
-Sen benim kim olduğumu biliyor musun? Ben Ender Yalçın'ın kızı, Güneş Yalçın!
Emir ve Duru bana hayretle baktı.
-Şaka yapıyor olmalısın? Mafya kızı mısın? Ozaman silah kullanmayı biliyor olmalısın!
Duruyu onaylarcasına başımı salladım.
-Babam, babanın ortağı...
-Malik amca senin baban mı?
Uzay başını yukarı aşağı salladı.
-Gel benimle.
Koridora doğru ilerledi. Onu takip ettim. Siyah Audi v10'un sürücü koltuğunda oturdu. Bende yanına geçtim. Arabayı çalıştırıp, gazı kökledi. Nereye gittiğimizi bilmiyordum nedensizce onunla olmak hoşuma gidiyordu. Onun yanında güvende hissediyordum. O varken bana hiç bir şey olmayacakmış gibi... Babamdan daha çok güven veriyordu bu yabancı bana. Uzayda beni çeken bir şeyler vardı. Bir bağ vardı. Uçakta yanlışlıkla kucağına düştüğümde anladığım bir bağ...
Yaklaşık yarım saat sonra, bir kumsala çekti arabayı. Bagajdaki küçük buzluktan iki bira çıkardı. Elini omzuma atıp, denizin kenarına kadar sürükledi. Kuma oturdu. Buraya neden geldiğimizi anlamaya çalışıyordum.
-Ne o prensesimiz kuma oturamıyor mu?
-Ne alakası var?
Uzay'a göz devirip, kuma oturdum. Elime bira şişesini tutuşturdu.
-Ben bu pis şeyi içmem.
Bira şişesini havaya kaldırıp, suratımı buruşturdum. Uzay bu halime tebessüm etti.
-Daha önce hiç içmedin mi? Bed görlümüz ev kızı mı çıktı?
-İçmedim.
Kahkaha attı.
-Komik olan ne? İçmedim işte.
-Benim tanıdığım her kız içer.
-Ben o tanıdığın kızlardan değilim o zaman canım ya.
Başımı yan yatırıp, dudağımı büzdüm. Ego yığını! Ağzına bir tane çarpacağım, görecek.
-Bir daha 'canım' desene.
-Uzay, gevşeme.
-Şiiit senin dilin fazla uzunmuş.
Allah'tan sabır dileyerek, başımı denizin durgun sularına çevirdim. O an geldi aklıma. Hatıralar gözlerimin önünde canlanmaya başladı.

'Küçük Güneş annesi Selma hanımın peşinden koşuyordu.
-Anne dur, kaçma benden. Bak saklambaç oyunu bitti. Saklan dedin, beni bulamadın, şimdi gördün beni! Peki ya neden kaçıyorsun benden.
Selma hanım uçurumun kenarına kadar koşup, durdu.
-Güneş, canım kızım, annen uzaklara gidiyor tatlım. Bak sobeledim seni. Şimdi gözlerini kapat ve babanın sesini duyana kadar açma. Babanı sobele...
Minik Güneş gözlerini kapattı.
-Seni seviyorum, geceme doğan Güneş'im...
Selma hanımın son sözleriydi bunlar. Son kez dünyalar güzeli kızına bakıp, uçurumdan, denizin kayalıklarına attı kendini.
Kaçmak istedi hayatından. Kaçmak istedi kendinden. Kendinden kaçmanın tek yolunun ölüm olacağını anladı. Ama intihar bir kaçış yolu değil, seçenekti...
Minik Güneş, gözlerini sım sıkı kapatmıştı. Babasını bekliyordu. Bekledi, bekledi ve bekledi. En sonunda babası, polis arabasıyla birlikte geldi.
-Güneş, kızım!
Minik Güneş, gözlerini açıp, babasına döndü.
-Babacığım, sobe! Sobeee!'

Gözümden bir damla yaş düştü.
-Babamı sobeledim anne...
Uzay içkisinden bir yudum alıp bana döndü.
-Efendim, bir şey mi söyledin?
Başımı 'hayır' anlamında sağa sola salladım.
-Bak Güneş, madem bizim pis işlerimize burnunu soktun, bundan sonra bizimle çalışacaksın. Öldürmemiz gereken, beş adam kaldı. Üçünü senden önce biz öldürmüştük. Şimdi sen öldüreceksin. Kendi rızanla...
-Ben katil olmam!
-O öldürdüğümüz adamların kim olduğunu bilmiyorsun. Öğrenmek ister misin? Psikolojin buna el verir mi? O şerefsizler var ya, benim anneme her gece gelip, teker teker tecavüz ettiler... Hemde gözlerimin önünde... Babam işinden dolayı eve gelmiyordu. Küçüktüm. Çelimsizdim. Ama şimdi büyüdüm. İntikam soğuk yenen bir yemektir. Babamın düşmanlarının birinin adamları onlar. Bana ve babama zarar vermek için, etrafımızdaki kadınlara tecavüz etmeye çalışıyorlar! Duru mesela, Duruyu son anda kurtardık. İlk katil Emir oldu. O herifleri önce hadım edip, sonra öldürüyoruz! Patronlarının kim olduğunu söylemiyorlar! Ama bulacağız! Peki şuan annem nerede biliyor musun? Akıl hastanesine yatırıldı. Bizimle iletişime geçmiyor. Benim annem yıllardır benimle konuşmuyor Güneş! Gözümün içine bile bakmıyor! Annem, beni doğuran kadın, benden utanıyor...

İçimdeki BoşlukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin