Bölüm 1

59 5 1
                                    

Koştum, uçağı kaçırmak istemiyordum.
Uçağın kapısı tam kapanacağı sırada içeriye girdim. Hostesler bana şaşkınlıkla bakıp, uçuş için yapılan anonslarına devam ettiler. Nefes alıp verişimi düzene soktuktan sonra ilerledim. Sık sık bu havayolunu kullandığım için business class olarak uçacaktım. Koltuğuma doğru ilerledim. Koltuklar iki kişilikti. Benim için ayrılan yerin yanında bir erkek oturuyordu. Önümüzde, çocuklu bir bayan, arkamızdaysa bir çift...
Uçak havalanmaya başladığı sırada koltuğumun yanına varmıştım. Yanımda oturan erkeğin bacaklarının yanından geçtim. Koltuğuma oturmak için acele ederken, ayağım kaydı ve yanımdaki erkeğin üstüne düştüm.
Utanç tüm yüzümden okunuyordu. Kıp kırmızı olduğuma yemin edebilirdim. Başımı kaldırıp gözlerine baktım. Kahve gözler, siyah dağınık saçlar ve kemikli bir yüz...
-Kucağım yan koltuktan daha rahat galiba?
Başımı kendime gelmek için, hızla iki yana sallayıp, yerime geçtim.
-Özür dilerim, istemeden oldu.
Bakışlarımı yerden kaldıramıyordum. Ona bakmamak için kendimle savaşıyordum.
-Vay hemen birini mi buldun kardeşim? Arkamızdan gelen erkek sesine döndüm.
-Ne saçmalıyorsun sen? Yanlışlıkla oldu işte.
-Yanlışlıklada olsa Uzay'a bakışlarını görmedik sanma ufaklık.
-Emir, yeter bu kadar.
Başımı adının Uzay olduğunu öğrendiğim bu çocuğa çevirdim. Bu çocuk kim olduğunu sanıyordu da arkasındaki adını bildiği çocuğa emir veriyordu? Gözlerini kapatmış bir şekilde oturuyordu. Rahata bak. Paşa.
Ben de uyumayı denemek için gözlerimi kapattım.

Bu yoğun huzur kokusu... Anne kurabiye mi pişirdin? Başım Uzay'ın omzundaydı. Uyuyakalmıştım. Vücudumun geçirdiği şok dalgasıyla doğruldum. Gözlerimi kocaman açıp, Uzay'a baktım. Gözleri hala kapalıydı.
-Ben şey... Cidden beni yanlış anlamayın.
-Sorun değil, sevgiye muhtaç bir kız çocuğu görüyorum.
'Sevgiye muhtaç bir kız çocuğu...'
Bu cümleyi beynimde ne kadar tekrarladığımı bilmiyorum. Sahiden baba, bak İzmirdeyken bana bu kız okumaz bu kız adam olmayacak diyip duruyordun. Şimdi kazandığım üniversite için İstanbul'a gidiyorum. Sahiden baba çalıştığın yerdeki insanlara sinirlenip, hıncını benden çıkarmak için dövmelerini unutmuyorum. Sahiden baba küçük bedenimin üzerinde söndürdüğün sigaraları unutmuyorum. Beni sevgisiz bıraktığını unutmuyorum...
'Sevgiye muhtaç bir kız çocuğu...'
Düşüncelerimi bölen şey, önümüzdeki erkek çocuğunun sözcükleri oldu.
-Anne bak ablayla ağabey balayına gidiyor galiba.
Koltukta ayağa kalkmış, arkasına dönmüş bize bakıyordu.
-Ah oğlum, koltuğa oturur musun? Pardon sizlerde kusura bakmayın, çocuk işte...
Başımı onaylarcasına salladığımda, kadın önüne döndü. Business classta bile rahat yok mu be kardeşim!

Sonunda uçak inmişti. İstanbul'a gelmiştik. Çok heyecanlıydım. Siyah el bagajımı alıp, uçaktan hızlıca indim. Kantine girip, su aldım. Kasaya doğru ilerledim.
-3lira hanım efendi.
-Ne yaptınız kardeşim siz? Altı üstü bir su...
El bagajımın fermuarını cüzdanımı çıkarmak için açtığım sırada, içinin para dolu olduğunu gördüm. Bu benim el bagajım değildi! Şaşkınlıkla gözlerim açıldı. Bu yanımda oturan Uzay'ın el bagajıydı! Suyu yerine bırakıp, havaalanındaki anons yapılan yeri buldum.
-Ben yanlış el bagajını almışım, anons yapmanızı rica edebilir miyim?
-Kişinin adını ve üzerinde ne olduğunu biliyor musunuz?
-Uzay, siyah bir tişörtü vardı.
Kadın anonsu yaptıktan sonra, beklemem için kenardaki banka oturmamı söyledi. Ah İstanbul sana ulaşmak için başıma neler gelmişti, acaba şimdi beni neler bekliyordu?

Beş dakika kadar sonra, üçlü bir grup önümde belirdi. Başımı yukarı kaldırdığımda, onu gördüm. Uzay önde duruyordu, arkasındaysa uçakta arkamda oturan çift vardı.
-Organ mafyası mısın kızım sen? Ne diye yoluma çıkıp duruyorsun her seferinde? Ver şu el bagajımı. Al buda seninki.
El bagajımı hiçte kibar olmayan bir şekilde önüme attı. Sinirlenip ayağa kalktım.
-Ben ne yapayım senin beş para etmez ciğerini ve o taş kalbini be! Organ mafyası olsam bile seninkileri almam merak etme!
Kolumdan tutup, sırtımı kenardaki duvara dayadı ve kolumu daha fazla sıktı.
-Bak kızım sen benim ne kim olduğumu biliyorsun ne de yapacaklarımı... Hadi git şimdi, bir daha da yoluma çıkma.
Beni el bagajıma doğru itti. El bagajımı yerden kaldırıp, karizmatik suratına baktım.
-Senin yoluna çıkmaktansa yol değiştiririm ben!

El bagajımla beraber valizimi almak için valiz dağıtım yerine gittim. Bir kaç dakika bekledikten sonra valizimi alıp, dışarıya çıktım. İstanbul'un havasını içime çekip, bir taksi çevirdim. Kalacağım yurdu tarif ettim.
İşte geriye kalan hayatımın ilk gününü yaşıyordum...

İçimdeki BoşlukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin