Bölüm 2

42 5 0
                                    

İstanbul'a geleli bir hafta olmuştu. Kaya Üniversitesine kayıt olmuştum. Okulun yurdu olmadığından kendime ev tutmuştum. Ama evde tek başıma geçinemiyordum. Üniversitem bir hafta sonra başlayacaktı.

Bir elimde el bagajım bir elimde valizim yurt arıyordum. Okula yakın bir kız yurdu gözüme kestirdim. Yurda girip, kayıt oldum. Odama girdim. Oda arkadaşım tuvaletteydi. Tuvaletin açık ışığından anlamıştım. Valizim ve çantamı bırakıp, yurdun kapısının önüne indim. Biraz hava alıp içeri gireceğim sırada uçakta arkamda oturan kız kapıdan çıkıp, yanımdan geçti. Elinde telefon vardı. Beni görmemişti.
-Hayır Uzay, bizsiz yapma. Bekle Emirle geleceğiz şimdi. Neredesin?
Telefon konuşmasına şahit olduğum için suçlu hissediyordum. Ama merakta ediyordum. Sarışın kızı takip etmeye başladım. Yurdun karşısındaki kahve satan kafenin önünde kollarını birbirine dolamış sıkıntıyla bekliyordu. Yurdun duvarının arkasına saklanıp eğildim.
Çok geçmeden siyah bir araba yanına yaklaştı. Camlar açık olduğu için içindeki kişiyi net bir şekilde görebiliyordum. Kızın sevgilisiydi bu; Emir. Kız arabaya bindi. Emir gaza bastı.
Hemen koşup yurdun önünde bekleyen taksiye bindim.
-Öndeki siyah arabayı takip edebilir miyiz?
Taksici başını olumlu anlamda salladı ve takibe başladı. Kendimi filmlerdeki aldatıldığını hissedip, kocasını basmaya giden olgun kadınlar gibi hissediyordum.
-Abi biraz daha hızlı lütfen izi kaybetme.
-Bu daracık sokakta daha hızlı gidemem bacım.
Siyah araba sola döndü.
-Abi acele et! Hadi!
Taksici taksiyi durdurdu. Sürücü koltuğundan çıkıp, kapımı açtı. Kolumdan tutup beni taksiden indirdi.
-Senin ergen takip işlerin için hızımı arttıramam car car edeceksen in arabamdan.
-Allah Allah! Senin arabana mı kaldım ben be! Kendisi benden daha ergen, bir de ahkam kesiyor, insanlık ölmüş!
Parasını da vermeden yanından gittim. Resmen beni taksiden atmıştı! Üstüne laf söylemişti! Rezalete bak. Sabır dileyerek, yol ayrımından sola döndüm. Siyah araba park etmişti. Sevinç dansımı yurda gidince yapacaktım. Şansım dönüyor mu ne! Hızla arabanın yanına ilerledim. Bir deponun önünde duruyordu. Sokak alkol ve sigara kokuyordu. Deponun aralık kapısından içeriye girdim. Üç tane koridor vardı. İlk koridoru denedim. Koridorun sonuna geldiğimde, box sahası olduğunu gördüm. Kimse yoktu. Geriye döndüm. İkinci koridorun sonunda bir kapı vardı. Kapıya ilerledim. Kulbunu tutup, aşağı çektim. Boş bir bardı. Allah'ım burası nasıl bir yerdi böyle? Geriye dönüp, üçüncü koridorun sonuna geldiğimde kapıyı araladım.
Bu oydu! Oradaydı! Ayakta duruyordu. Elinde bir silah vardı. Tam karşısında sandalyeye bağlanmış bir adam bedeni vardı. Emir ve sevgilisi, Uzay'ın arkasında sandalyeye oturmuş, bıçak parlatıyorlardı. Dehşete düşmüştüm. Elimi kapının kutbundan çektim. Sanırım fazla sert çekmiş olacağımki, metalin sesi koridorda yankılandı.
-Kim var orada!
Uzay'ın korkunç çıkan sesine karşılık, ağzımı ellerimle kapattım. Koridordan hatta depodan çıkmak için koşmaya başladım. Üzerimdeki siyah hırkanın kapüşonlusunu kafama geçirdim. Odanın kapısı açılmıştı. Peşimdeki ayak seslerini giderek yaklaşıyordu. Korku her bir hücreme işlemişti.
-Kim var dedim! Kaçma!
Ayak sesi her bir geçen saniye daha çok yaklaşıyordu. Depodan çıkacağım sırada, Uzay önüme geçip deponun kapısını kapattı. Yüzümü görmemesi için sırtımı döndüm.
-Kimsin sen! Ne cüretle bizi izliyorsun!
Omzumdan tutup büyük bir hışımla beni kendine çevirdi. Yüzüm yerdeydi. Deponun kapısına doğru itip, sırtımın kapıya çarpmasını sağladı. Dudaklarımın arasından acı dolu bir inleme çıktı. Kolunu boğazımın altına dayayıp, koluyla çenemi yukarıya kaldırdığı an göz göze geldik. Eşsiz kahve tonu... Gözlerinde sinir duygusu hakimdi. Korkarak ona bakıyordum. Titrediğimi yeni fark ediyordum.
Ah Güneş ah be kızım ne diye merakına yenik düşüp takip ettin bu kızı?
-Yine mi sen? Sana yoluma çıkma dedim! Ne diye peşimde dolanıp duruyorsun!
Kolumu sertçe kavrayıp, çıktığı odaya doğru sürüklemeye başladı bedenimi.
-Dur kolum... Kolum acıyor! Bırak beni!
-Debelenme küçüğüm seninle işlerimiz var.
-Ne istiyorsun benden? Bırak gideyim!
Odaya vardığımızda tüm gözler bana döndü.
Odanın köşesine doğru bedenimi fırlattı. Duvara çarpıp yere düştüm.
-Adi herif!
Kahkaha attı.
-Bunun bedelini ödeyeceksin.
Ne bedelinden bahsediyorsun kankağ diyesim gelse de sustum. Şu sıralar fazla YouTube de takılıyorum sanırım. Masadaki bıçağı alıp, bağlı adama doğru ilerledi.
-İlk önce nereni deşsem?
Gözlerim kocaman açıldı. Emekleyerek, ayaklarının dibine gittim.
-Öldürme onu! En azından benim gözümün önünde olmaz! Böyle bir şeye şahit olmak istemiyorum!
-İşime karışma!
Gözlerimi kapattım.
-Hayır, hayır görmek istemiyorum!
Adama doğru ilerledi. Bıçağı alnının ortasına dayayıp, döndürdü.
-Hmm, burası iyi mi sizce çocuklar?
Emir ve sevgilisi kahkaha attı.
-Hatta durun, daha iyi bir fikrim var.
Masaya doğru ilerledi. Bıçağı yerine koyup, Silahı aldı eline. Yanıma gelip, saçlarımdan tutup beni ayağa kaldırdı.
-Çek pis ellerini saçlarımdan!
Silahı elime verdi. Elleriyle kollarımı yukarı kaldırıp, nişan almamı sağladı. Bedenim zangır zangır titriyordu.
-Şimdi güzelim, madem bizi dikizledin, işlerimize burnunu soktun, sende bizden biri olacaksın. Girdiğin deliğe uyum sağlayacaksın. Böylelikle kimseye bir şey anlatamayacaksın. O çenen sonsuza dek kapalı kalacak.
Şimdi çek tetiği, vur onu!

İçimdeki BoşlukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin