Giriş

109 10 4
                                    

Bazen insan hiç yaşamamış olmak ister, hiç doğmamış, hiç nefes almamış, hiç kirlenmemiş...
Zaman geçer, çocuk büyür. Beyaz ruhlar, siyaha çalar. İşte ozaman doğar insan.
Acı, yeniden doğumdur aslında. Değişimleri getirir, olgunlaştırır, yeri gelir hissizleştirir.
Acı; büyümek demektir.

Koştum, koştum ve koştum. Nereye gittiğimi bilmeden, nerede olduğumu bilmeden sadece koştum. Ciğerlerimin yandığını hissedince vücudum tepki olarak sarsıldı ve sarsılmamın etkisiyle yerdeki bir taşa takılıp düştüm. Yüz üstü yere uzanmış bir haldeydim. Çok yorulmuştum artık. Koşmaktan değil, yaşamaktan. Nefes nefese kalmış bedenimin soluklarını kontrol etmekte güçlük çekiyordum. Gözlerimi kapattım. Küçükken hep gözlerimi kapatıp, herşeyin geçmesini dilerdim. Şimdiyse sadece gözlerimi kapattım. Evet dileğim gerçekleşmişti. Her şey benden geçmişti.
O an onu gördüm... Ağaçların ilerisindeki sülietini... Güven duygusu sardı her bir hücremi. Her yanımda oluşunda olduğu gibi. O güven duygusuydu beni ayakta tutan. Dizlerimin üzerinde doğrulup ayağa kalktım. Ona doğru yürüdüm, yürüdüm ve yürüdüm. Tam karşısında durdum. Başımı kaldırıp gözlerine baktım. İşte o eşsiz kahve gözler... Eskiden bana bakınca gözleri parlardı, şimdiyse boşluğa bakar gibi bakıyordu. Çatallaşan sesimle adını fısıldadım.
-Uzay?
Ses yok. Sesini öyle çok özlemiştim ki... Birdaha tekrarladım adını.
-Uzay?
Dokunmayı, evet onu hissetmeyi özlemiştim. Ellerimi ona doğru uzattım. Vücudunu kavrayıp sarılmak isterken, toz parçalarına ayrılıp, rüzgara karıştı... O an rüzgarı kıskandım. Bende rüzgar olsam, belki o bana karışırdı...
Dizlerim bedenimi daha fazla taşıyamadı ve yere düştüm. Ona tutunmak isteyen ellerim titriyordu. Gözyaşlarım kendiliğinden akmaya başladı. Başımı sağ tarafa çevirdiğimde kendimi bir uçurum kenarında hıçkıra hıçkıra ağlarken buldum...

İçimdeki BoşlukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin