1

305 97 45
                                    

Eğer bir kere sevdiğin kişiler tarafından ihanete uğradıysan, bir daha aklından çıkaramazsın. Üzer, yaralar ama çıkmaz. Ta ki nefret, tüm hücrelerine yayılıncaya kadar...

Ben Belgin Karanlı. Hayatı boyunca yüzüp, asla kıyıya gelemeyen boğulmaya mahkum olan. Yaşadığı tüm haksızlıklara boyun eğmek zorunda olan, zavallı...

Ama artık bir şeylerin değiştiği noktadayız. Artık eski ben yok. Çünkü eski ben, bir zamanlar değer verdiğim insanlar tarafından öldürüldü. Geriye sadece kin ve öfkem kaldı. Şimdi öfkemi kusma zamanı. Şimdi, ödeşme zamanı.

Ben Belgin Karanlı. Kaybedecek hiç bir şeyi kalmayan kadın. Ve şimdi intikam almadan ölmemek için ettiğim yemini yerine getirme zamanı...

Beş yıl öncesi:

"Ben artık dayanamıyorum Belgin. Her günü, her saati, her saniyeyi seninle beraber geçirmek istiyorum. Artık benimle evlen yoksa ben seninle evlenirim!" Hakan heyecandan titreyen elini ceketinin cebine sokup içinde yüzük olan kutuyu çıkardı.

Belgin, sonunda uzun zamandır beklediği evlenme teklifini alacağı için çok mutluydu.

Hakan, kapağını açtığı kutunun içindeki fazla gösterişli olmayan yüzüğü, heyecandan titreyen elleriyle Belgin'in parmağına geçirdi. Belgin mutluluktan akan göz yaşlarına engel olamazken Hakan'ın boynuna sarıldı. Bu mutlulukları paha biçilemezdi.

-------------------------------------

Belgin'den

Cevat Çağlayan... Hayatımı kurtardığını sandığım, aslında hayatımı mahveden adam.

Her şey ben 13 yaşındayken başladı. Bir süredir bana amcam bakıyordu. Tabi bakmak denirse... Hatırlıyorum da, çoğu zaman dayak yemekten ağzım burnum kan içinde okula giderdim. Hiç sebepsiz, durduk yere yediğim dayakların haddi hesabı yoktu o zamanlar.. Fakat amcama göre bu durum kesinlikle böyle değildi. Ona göre yediğim her dayağın çok büyük (!) sebepleri vardı. Amcam okula gitmeme asla izin vermezdi. Ona göre kız kısmı okumaz, evleneceği güne kadar dizini kırar oturur , daha sonrada kocasının hizmetini yapardı...

O gün yine çok zor bir şekilde okula gitmiştim , sonucunun dayak olduğuna adım kadar emin olarak, montumu bile alamadan, titreyerek. Çoğu zaman hatırlıyorum da kendimi bedenime giren ağrıların verdiği bayılma hissine teslim etmemek için kendi kendime şarkılar mırıldanırdım. Böyle başlayan bir günü daha bitirdiğimde , günün sonu için olan tahminimin beni şaşırtmayacak olduğunu bir kez daha anlamış oldum. Okul çıkışında, zorla kaçarak hatta dayak yiyerek geldiğim her okul günü sonunda olduğu gibi, okulumun önüne park ettiği beyaz kamyonetinin direksiyonunda sinirli gözlerle beni Bilal amcam bekliyordu. Kaçsam da gidecek bir yerim olmadığı için, kaderime razı gelerek amcama doğru korkak adımlarla ilerledim. Çok geçmeden sinirle açtığı kamyonetinin kapısını sertçe kapatarak bana doğru geldiğini anımsıyorum . Sinirden çatılan kaşları zaten beni ürkütmeye yeterken, yanağımda hissettiğim tokat ile yere düşmüştüm. Amcamın bağırışları bütün gözlerin bize dönmesine yetmişti. Fakat kimse beni bu sinirli adamın elinden kurtarmaya cesaret edemiyordu.

Tabi bir kişi dışında. Cevat Çağlayan... Küçük bir çocukken beni kurtardığına inandığım adamın, hayatımı bu denli kabusa çevireceği aklımın ucundan geçmezdi.
.
.
.
Hikayenin ilk bölümünü beğendiyseniz vote ve yorumlarınızı esirgemeyin canlarım 💜

İTİMADHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin