Herkes buraya kitabı okumaya başladığı tarihi atsın lütfen.
Ben 29 Temmuz 2017'de yazmaya başladım.
İyi okumalar :)
Multide Egemen Kaya
Egemen'den
Sürücü koltuğuna oturduğumdan beri belki ilk defa frene bastım ve tekerleklerin çığlığı ile durdurdum arabayı. Fazla oyalamadan arabadan indim ve büyük ve hızlı adımlarla eve yürümeye başladım. Ablamın hala uyuyor olabileceği düşüncesiyle elimi ceketimin cebine attım ve kapıyı anahtarla açtım. Eve girdiğimde ceketimi çıkarıp, anahtarı cebime attıktan sonra adımlarımı merdivene yönelttim. Birkaç saniye sonra ablamın kapısının önünde dikiliyordum. Uyanmış olabileceğini düşünerek içeriden bir ses duyabilmek umuduyla kapıya kulağımı yasladım. Bir ses duyamadığım için yavaş bir hareketle kapı kolunu indirdim.
Tam tahmin ettiğim gibi... Buse, güzelliğinden ve asilliğinden ödün vermeden mışıl mışıl uyuyordu. Yüzüstü bir şekilde yastığına sarılmış, pijamalarının paçaları dizlerinin biraz altına kadar sıyrılmış, ağzı hafifçe aralanmış bir şekilde yatakta uzanıyordu. Hafifçe gülümsedim. Kapıyı bedenimin geçeceği kadar araladım ve yatağa doğru adımladım. Bunu yaparken Buse'ye seslenmeyi de ihmal etmiyordum ama Buse bir seslenmekle uyanacak bir kız değildi.
Başucuna çöküp uyandırmaya çalışırken bir yandan da bağırarak ismini söylüyordum. Birkaç dakika uğraştıktan sonra hala derin bir şekilde uyuduğunu görünce dün gece uyumamış olabileceğini düşünerek odasından çıktım. Odama benimle beraber telefonumun zil sesi de girdi. Cebimden çıkardığım telefonun ekranındaki isim, gözüm kapalı güveneceğim insan listesinin ilklerine rahatlıkla girecek birine aitti. Hatta ilk o geliyordu.
"Kardeşim!" diyerek açtım telefonu. Ama karşıdan gelen ses Tolga'ya ait değildi.
"Egemen abi, ben bir şey rica edecektim. Rahatsız ettiysem..." Telefonun diğer ucundaki ses Tolga'nın kardeşi Selin'e aitti ama neden beni Tolga'nın telefonuyla aradığını henüz çözememiştim. Daha fazla sabredemeyerek Selin'in sözünü kestim.
"Selin, sorun ne?"
"Yok abi, sorun yok da..." Selin bir şey isteyecekti sanırım ama isteyeceği şeyden emin değil gibiydi.
Derin bir nefes alıp devam etti. "Abimle bir şeyler mi yapsanız ki?" diye sordu çekingen bir sesle. Konu şimdi açıklığa kavuşuyordu. Selin bu sene liseye geçmişti ve ailesi onu çok fazla sıkıyordu. Selin'in her şeye ihtiyacı olduğunu unutacak kadar sıkıyorlardı. Sanırım bir sevgilisi var ama ailesinden özellikle Tolga'dan saklıyordu. Tolga iyi adamdı ama neye ne tepki vereceğini kimse kestiremiyordu. Selinde bundan çekiniyordu muhtemelen.
"Telefonu Tolga'ya ver, Selin." İyilik yapmak sevaptı değil mi?
Selin'in sesinden bir "Peki..." ve daha sonra birkaç hışırtı, birkaç seslenme sonunda Tolga'nın sesi doldurdu kulağımı. Oldukça neşeli bir sesle "Kardeşim?" diye adeta şakıdı.
"Tolga, hemen gel. Önemli!" dedim buz gibi bir sesle.
"Hayırdır kardeşim, sorun ne?" diye sordu. Endişelenmişti resmen.
"Hemen burada ol Tolga!" dedim ve telefonu kapattım.
Telefonu elimden bırakmadan Emine annemi aradım. Daha ilk çalışta telefonu "Egemen," diyerek açtı. Selamlaşma faslını es geçip "Babam evde mi?" diye sordum.
"Yok canım. Baban yok. Biz de Uraz'la oyun oynuyorduk." dedi. Uraz, Emine annemin yaklaşık dört ay önce yaptığı trafik kazasında annesi ölmüş olan bir çocuktu. Babası belli olmadığı için Emine annem evlatlık almak istemişti.
"Emine anne, Uraz'ı hazırlar mısın? Yarım saate falan gelip Uraz'ı alacağım." dedim bir kağıt ve kalem ararken. Emine annem onay veren mırıltılar çıkardığında ben de telefonu kapatıp kalemi kağıda sürtmeye başladım.
'İşe alınmadım. Gecikirim. Yemek yemezsen bozuşuruz.' yazdım ve Buse'nin odasına girip aynasının üzerine yapıştırdım. Kolumdaki saate baktığımda Tolga'nın gelmek üzere olduğunu fark edip aşağıya indim ve montumu giydim. Ben kapıyı açarken Tolga evin önüne arabayı sert fren sesiyle park edip arabadan indi. Yüz ifadesi komik derecede endişeliydi. O hızlı adımlarla yanıma gelirken sırıttım. Benim sırıttığımı fark edince aniden yerinde durdu. Ben tam önüne gelince o da sırıttı ama benim sırıtışımdan farklı olarak onunkinde 'Bittin sen kardeşim!' mesajı vardı. Ama her şey için artık çok geçti.
Yüzüm uyuşurken geriye doğru hafifçe sendeledim. Yüzümdeki uyuşma yerini hafif bir acı ve sonrasında da sızıya bırakırken tekrar Tolga'ya baktım ve onun yumruğuna daha da geniş sırıtarak karşılık verdim. Bu sırıtış ona dokunmazdı ama ona da dokunan şeyler vardı.
"Aferin!" dedim küçümseyen bir ses tonu kullanarak ve ekledim. "Öğreniyorsun."
Bu lafımın üstüne bir kez daha yumruğunu kaldırdı ama bu sefer izin vermedim. Yumruğunu havada tuttuğumda hala sırıtıyordu. "O bir kez olur kardeşim." dedim ve bende sırıtmaya devam ettim.
O da benim gibi bir ses tonuyla "Aferin, öğreniyorsun!" dedi.
Omuzlarından ittirerek Tolga'nın arabasına doğru yürüdüm ve arabanın üzerindeki anahtarı alıp kilitledim. Tolga bana 'Hayırdır?' der gibi bakarken cebimden kendi anahtarımı çıkarıp arabama bindim. Motoru çalıştırdığımda Tolga da arabaya bindi ve dudaklarını araladı. Ona anahtarını uzatırken işi soracağını tahmin edip "Olmadı!" dedim buz gibi bir sesle.
Tolga'ya baktığımda anlamlı bir şekilde bana bakıyor ve gülümsüyordu. Tolga çok sevindiğinde kahkaha atmak yerine gülümserdi. Birkaç saniye yüzüme baktıktan sonra gözlerini kapatıp kafasını aşağı yukarı sallayarak konuştu. "Oldu kardeşim, oldu."
***
Nasıl?
Yanlışlarımı, hatalarımı belirtin lütfen. Eleştirilmezsem gelişemem.
Vote ve yorumlarınızı bekliyorum :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Uçurum Kenarında
ChickLitDerin Çakıl HANÇER Büyük aşkını uçurum kenarında kaybetmiş, ölesiye sevdiği babasının genlerini taşımadığını öğrenmiş, alkolik bir annenin elinde büyümüş, yaralı ama güçlü kız... Güçlü görünen bir kız... Egemen KAYA Doğuştan katil olmanın verd...