Okuyucu sayımız baya bi artmış. Bütün duyarlı arkadaşlarımıza teşekkür ederim :)
Halam evin içinde neşeyle çığrınıyordu. Oflayarak yataktan kalktım ve neler olduğunu öğrenmek için aşağıya indim. Halam beni görünce "Ah canım kusura bakma uyuduğunu bilmiyordum." dedi. Omuz silktim. "Neden bu kadar mutlusun?" diye sordum. Tam halam cevap vericekken konuşkan kuyruk hemen söze atılıp yıllardır girmeye çalıştığı bir markadan iş teklifi aldı." dedi. Ona o kadar ifadesiz baktım ki gözlerini kaçırmak zorunda kaldı. Gerçekten ifadesiz, boş bakışlarım sinirli olduğumda attığım bakışlardan bile daha rahatsız edici oluyordu. Halam heycanla her şeyi anlatmaya başladı. Yıllardır modellik yaptığını ve sonunda istediği yerden teklif aldığını filan. Hiç şaşırmamıştım doğrusu gerçekten çok güzel bir kadındı. Onun adına sevindiğimi söyleyip odama çıkacakken suskunla karşılaştım. O da yeni uyanmıştı. Hiç bir şey demeden yanından geçicekken geçmemi engelledi. Laf yapmak için ağzımı açmıştım ki o konuşmaya başladı. "Kahvaltı etmeden gitmeyi düşünmüyorsundur umarım." anlamadım? Bu özgüvende nerden çıkmıştı. Kendisini ne sanıyordu babam mı? Abim mi? "Bana bu şekilde karışılmasından pek hoşlanmam. Özellikle üstümde hiç bir yetkisi olmayan biriyse." dedim ve gözlerimi ona diktim. Derin bir nefes aldı "Karışma dediğin kişi olmasaydı şuan da kuzeninle evlenmiş, ev hanımı olurdun." dedi. Bu fazlaydı, bu gerçekten kaldıramıyacağım bir cümleydi. Ona doğru bir adım ilerledim. "Ben kimseye gelip beni kurtarın diye yalvarmadım. Gelmeseydiniz de başımın çaresine bakardım. Şimdi çekil önümden ve bir daha beni rahatsız edeyim deme." dedim ve çekilmesini beklemeden omzumu ona geçirdim ve odama girdim. Acaba halam onlara benim yardım için yalvardığımı filan mı söylemişti. Bu düşünce yüzünden sinirle komidine tekme attım. Vurmanın etkisiyle ayağımda oluşan acı sinirimi benden söküp alıyordu. Bunun verdiği rahatlama dugusuyla gözlerimi yumdum. Bu her zaman iyi gelirdi. Babam bana ne zaman şiddet uygulasa sinirimi geçirmek için canımın acıycağı şeyler yapardım. Mesela saçlarımı yolmak, bi yerleri yumruklamak ve tırnaklarımla yüzümü, boynumu çizmek gibi. Böyle rahatlıyordum. Sanki böyle yapınca kendime olan saygım artıyor gibi geliyordu. Belki yanlış belki doğru ama beni rahatlatıyordu işte. Daha yeni uyandığım için uykum da yoktu. Odada otur otur nereye kadar Siirt'te bile bu kadar odamda durmuyordum. Orda her zaman sıkılsam kulaklıklarımı takıp bisiklet sürerdim. Kimsenin daha önce gitmediği özel bir yerim vardı. Ordan günbatımını izlerdim. O kadar güzel gözükürdü ki. O an bütün yaşadıklarımı unuturdum ve sadece izlerdim. Tek orda gözlerim dolardı mesela, bir tek orda bütün çizgilerim, sınırlarım kalkardı üstümden. Ve her şeyi orda unuturdum ve her zaman ama her zaman en kötü durumlarımızda bile bir umut olduğunu orada hissederdim. Bu yüzden bu yaşıma kadar dayanmıştım o lanet ettiğim şehrinden. Düşüncelerimi kapımı çalan kişi oldu. "Gir." diye seslendim. Halam odaya girdi. Suskun kuyruk ona olanları anlattı mı diye düşündüm. Anlatmışsa bile halam ancak onun adına özür dilemek için yanıma gelirdi. Ama beklediğim şey olmadı. Halamın hiç bir şeyden haberi yoktu. "Tatlım, bütün gün napıcaksın odan da?" diye sordu. İlk önce "Bilmiyorum." diye mırıldandım. Ama hemen aklıma bisiklet olayı geldi ve "Bisikletiniz var mı?" diye sordum. Halam evet anlamda başını sallıyarak "Garajda vardı iki tane." dedi. İster istemez sevindim belki de Siirtte kurduğum özel alanları burda da kendime kurabilirdim. "Bugün bisiklet binmek istiyorum." dedim. Halam halinden memnun bir şekilde "Tamam sen hazırlan bende bisikleti çıkartıyım." dedi ve gitti. Altıma herhangi bir tayt üstüme de geniş yakalı salaş tişörtümü giydim. Suskun salağını görmemek için içimden dua ediyordum çünkü onu görünce sinirlerim bozuluyordu. Garaja gidene kadar da görmedim zaten. Ama garaja tam girmeden seslerini duydum sanki halamla tartışıyor gibiydiler. İyice yaklaştım ve dinlemeye başladım. "Hiç bir yeri bilmiyor giderse kaybolur." dedi suskun. Halamdan ses çıkmadı bu yüzden direk olaya atıldım ve " Telefon denen bir şey var. Ayrıca seni ilgilendirmez. Boşuna çeneni yoruyorsun." dedim alayla. Suskun bir halama bir bana baktı. Alay ediyor gibi olabilirdim ama gözlerim ateş saçıyordu. Aklım hala az önceki tartışmamızday dı, unutmamıştım. Ve suskunda bunu anlayabiliyordu. Bir şey demeden yanımızdan çekti gitti. Halama döndüm ve "Kendini savuna bilmelisin. Ben senin yiğeniyim onun değil." dedim ama ses tonum gayet sakindi. O narin bir kadındı ve beni seviyordu onu kırmazdım en azından kırmamaya çalışırdım. Halam "Haklısın." deyince ona hafifçe gülümsedim. Bisikletlere baktım, ikiside güzel di ama siyah olan daha az göze çarpıyordu ve daha büyük olduğu için onu seçtim. Halam bi kaç yeri tarif etti çok uzağa gitmememi tembih etti filan bende hepsine tamam der gibi kafa salladım. Kulaklarımı taktım ve bisikleti sürmeye başladım. İzmir çok güzeldi. Özellikle yaşadığımız yer de sırf müstakil evler vardı ve hepsinin bahçesi çiçeklerle dolu olduğu için hoş görünüyordu. Bisikleti denize doğru sürmeye başladım. Denizi hayatımda en fazla 4-5 kere görmüştüm. Ama sadece görmüştüm hiç girmemiştim. Bu yüzden yüzme de bilmiyordum. Denize yaklaştıkça sahildeki iskeleyi gördüm. Kimse yoktu. Yazdı hava güzeldi ve yinede sahilde kimse yoktu. Bisikletle iskelenin üstüne çıktım. Nasıl bir cesaretse artık hem yüzme bilmiyordum hem de dar iskelenin üstüne çıkıyordum. İskelenin sonuna geldiğimde bisikletten indim ve kenara bıraktım. Sonra yere oturup bağdaş kurdum ve sahili izlemeye başladım. "Evet." diye mırıldandım. "Yeni sığınma noktam burası." dedim ve içten bir şekilde denize gülümsedim. Gülümsememi bir erkek sesi böldü. "Çoktan kapılı burası." hemen sesin kimden geldiğini öğrenmek için arkamı döndüm. Tanımıyordum zaten tanımam beklenemezdi. "Hadi ya." dedim alayla. Çocuk bu ifademe şaşkınlıkla baktı. Sonra kendini toparladı. "Nerden çıktın sen? Burda kimse olmazdı." dedi. Benim aksime gayet sakin konuşuyordu. "Sanane nerden çıktıysam." dedim ve önüme döndüm, denizi izlemeye devam ettim. Hiç beklemediğim anda yanıma oturdu ve benim gibi bağdaş kurdu. Sonra cebinden sigarasını çıkardı ve içmeye başladı. "Napıyosun sen be." dedim kızgınlıkla. Gülerek bana döndü. "İçmezmisin?" dedi ve sigarasını bana uzattı. Eline vurdum ve vurmanın etkisiyle sigarası denize düştü. "Nefret ederim, kokusundan da iğrenirim. Hem ukala ukala tavırlarla yanıma oturuyosun, hemde güzelim deniz havasını sigaranın iğrenç kokusuyla bozuyosun." dedim sesimi yükselterek. Cümlem bitince nefes nefese kalmıştım çünkü cidden sinirlerime hakim olamıyordum. Karşımdaki gözlerini büyüttü. "Aman be kızım az bi nefes al. Ne bu sinir rahatsız oluyorum deseydin içmezdim. Bi dövmediğin kaldı." dedi ve güldü. Sakindi, çok sakindi. Sinirlerim yatıştı ve denize döndüm. Kulaklıklarımı geri taktım ve gözlerimi kapadım. Ve her zaman yaptığım gibi hayal kurmaya başladım. Yanımda bir kıpırdanma hissedince ne oluyor diye ona baktım iskeleye uzanmıştı. Ve o da kulaklıklarını takıp gözlerini yummuştu. Nedense içimden onu inceleme isteği geldi. Saçları siyahtı, kemikli bir yüzü vardı ve bembeyaz bir teni vardı. Bi kolu sırf dövmeyle kaplanmıştı. Ne şişmandı ne de zayıf. Birini ilk defa böyle inceliyordum. Sakinliği ilgi mi çekmişti. Kötü çocuk gibi görünüyordu ama benim gibi bi kıza laf yapmaya bile acizdi. Ayağı kalktım ve bisikletimi koyduğum yerden kaldırdım. "Ben berk." dedi çocuk. "Duru." dedim duygusuzca. Sonra da bisikletime bindim ve eve doğru sürmeye başladım. Arkamdan seslendi ama takmadım. Eve vardığım da halam sofrayı bahçeye hazırlıyordu. Kuyruklar da ona yardım ediyordu. Selam verdim ve temizlenmek için odama çıktım. Halam aşağıdan bana seslenince aşağı indim. Birden karşımda Berk'i görünce şaşırdım. Tek kaşımı kaldırdım ve soru sorar gibi ona baktım. Halam ve kuyrukları bizi izliyordu. "Telefonunu orda unutmuşsun. Arkandan seslendim ama duymadın bende getiriyim dedim." dedi tam lafa girişcekken tekrar konuşmaya başladı. "Hem kendi evime de gelmiş oldum hemen çaprazınızdaki binada oturuyorum." dedi. Derin bir of çektim. Aman ne güzel birde bununla uğraşıcaktık.