~Asya~
Annem sesimi duyunca demir parmaklığa yaklaştı.
-Kurtaracağım seni anne.
Elimdeki anahtarları tek tek denedim ve üçüncü anahtarda annemi çıkartacak anahtarı buldum. Kapıdan çıkarken:
-Enes yaptı bunu. Uyandıktan sonra bizim grubu tek tek öldürdü. Sen gelince tuzağa düş diye kafalarından vurmadı. dedi annem.
-Artık yapacak bir şey yok anne. annemin boynuna sarıldım. O da bana sımsıkı sarıldı.
-Aç mısın? diye devam ettim
-Asya bırak şimdi. Kaçtı diyorum kaçtı. bir süre durakladı.
-Güney nerede? Diye sordu.
-Onu-
-Yoksa yukarıda mı bıraktın? cevap vermeden hızlıca tünele koştum. Annemde arkamdan geliyordu.
-Nasıl yaparsın bunu Asya? Nasıl yukarıda bırakırsın? Enes şimdi öldürecek onu- daha fazla konuşmasına izin vermeden:
-Anne lütfen sus! Zaten gerginim... anneme elimdeki silahı uzattım. Ben anahtarlarla da idare edebilirdim.Tünelden çıktığımızda yürüme hızımızdan en ufak bişey eksilmemişti. Hızla Güney'i kapattığım odaya ilerliyorduk.
Odaya yaklaştığımız sırada içeriden garip sesler gelmeye başladı.-Sende duyuyor musun anne?
Cevap vermedi ve hızını biraz daha arttırıp önüme geçti.
Güney'in odasının önüne geldiğimde şok içerisinde durakladım. Annem o sıra biraz geride kalmıştı ve elindeki silahı hazırlıyordu. Kapının önünden kat arabası gitmişti ve kapı hafif aralıktı fakat içerisi net görünmüyordu. Yalnız az önce duyduğum seslerin buradan geldiği bariz belliydi.
Kendimi yere bıraktım. Gözümden yaşlar akmaya başlamıştı.
Annem tetikte bir şekilde kapıya iyice yaklaştı ve bana eli ile dur işareti yaptı.
Ayağı ile kapıyı bir anda ittirdi ve silahını en yakın zombinin kafasına doğrulttu. O sırada benden daha önce hiç çıkmamış olan boğuk ve duygulu bir ses çıktı;-ANNE LÜTFEN! Lütfen dur!
Şiş gözlerimi şimdiden hissediyordum. Benim bile dile getirmek istemediğim bir şeyi biraz sonra işleve dökecektim.
-Anne yüzlerini tespit etmem lazım. Belki... Belki içlerinde Güney vardır.