Keder

83 3 1
                                    

Sahadakiler Sisa ve yüzünü tam olarak seçemediğim bir çocuktu. Onları öyle dudak dudağa görünce önce çok şaşırdım sonra çok üzüldüm. Benim alanımda benim hayallerimdeki insana bunları yapmaya nasıl da cüret eder? Hislerimi bu kadar yoğun yaşarken ağlamama engel olamadım. Ama kesinlikle sinirden ağlıyordum. Hemen kendimi toparladım. Yüzümü elimle sildim. Ne diyeceğimi ya da yapacağımı bilmeden basket sahasına daldım. Benim durduğum yere yakın olan potanın tam altında bir tane basket topu vardı. Ahh ne hoş(!) O yoğun öfkeyle basket topunu elime aldım ve direk olarak o aptal çocuğun kafasına attım. O an sinirden gözüm dönmüştü. Hatta o an Sisa'yı bile öldürebilirdim çünkü bana ihanet etmiş gibi hissettim. Kafasını topu yiyince çocuk yüzünü bana döndü. Ve o an anladım ki o sınıf arkadaşım Roy'du. Gözlemlediğim kadarıyla çok hırslı bir çocuktu. Ona öyle büyük bir antipati beslememiştim ama şu andan itibaren tüm düşüncelerim değişmişti.O öyle gözlerini bana dikmiş aptal aptal bakınca ben de çok net bir biçimde ona baktım ve

-Ahh çok üzgünüm şut atarken elim kaydı ve ne şans ki top senin kafana geldi. Aslında pek de üzgün değilim yani.

Sisa'nın yüzüne bile bakmıyordum. O kalbimi çok kırmıştı. Böyle bir şeyi benden nasıl gizlerdi? Peki ya gizlemesindeki amaç neydi? O benim için çok ama çok değerliydi. Onun hakkında her şeyi bildiğimi,  birbirimizle her şeyimizi paylaştığımızı düşünürdüm ama çok fena halde yanılmıştım. Düşünceler kafamda çok yoğun bir şekilde oluşuyordu. Yanımda ise Erwin şaşırmış bir biçimde olacakları izliyordu.Aslında Erwin neredeyse benim kadar şaşırmıştı ve onun bu kadar şaşırması da beni şaşırtmıştı.  Sisa biraz kem küm ederek cevap verdi

-Bak Alex sana söylemediğim için üzgünüm. Ama Roy ve ben hislerimizden emin değildik ve kimseye söylemek istemedik.

-Evet evet hislerinizden emin olmadığınız her halinizden belli canım. Zaten derse girmeyip öyle alelade bir insanı öpmek çok normal. Herkes hergün yapar değil mi? Ama bu en iyi arkadaşlarından gizlerler. Çünkü kural böyledir.

Roy da bizim bu halimizi izliyordu. Sanırım daha fazla dayanamayacağından olsa gerek o da konuşmaya girdi.

-Sen kim oluyorsun da insanların hayatına müdahale ediyorsun? Sana hiçbir şey açıklamak zorunda değiliz. Ayrıca sebebi her ne olursa olsun insanların kafasına top atmazsın.

-Ben kim mi oluyorum? Bak burda sen yokken ben vardım. Bana sen bir şey açıklamak zorunda değilsin ama Sisa zorunda. Ve ayrıca az önce de belirttiğim gibi ben kimsenin kafasına top atmadım, şut atarken elim kaydı top sana geldi.

-Alex söyledim ya üzgünüm ama sen de biraz fazla tepki vermiyor musun?

-Fazla tepki mi?? Evet evet fazla tepki veriyorum. En çok gücendiğim insan bana güvenmediği için fazla tepki veriyorum,  benden bir şeyler sakladığı ve bunu yaptığı insan sınıf arkadaşım olmasına rağmen bana söylemediği için fazla tepki veriyorum.

Daha fazla açıklama veya cevap duymaya tahammül edebileceğimi sanmıyordum. Bir hışımla bahçe çıkış kapısına doğru yürümeye başladım. Kimseye güvenemezdim ve ben de güvenilmezdim. Oysa bir kaç saat öncesine kadar her şey yolundaydı. Daha önce de bahsettiğim gibi ben şanssız biriydim ve her şeyin benim için bu kadar yolunda gitmesi gibi bir ihtimal dahi yoktu.

Sisa peşimden koşmaya başladı. Onun koştuğunu hissedince ben de koşmaya başladım. Sinirlerim çok bozulmuştu. Koşarken ağlıyordum. Beni bu halde görmesini istemezdim. Belli bir süre sonra koşmaktan yoruldu ve durdu. Eve giden yolun yarısını koşmuştum. Eve vardım ve bütün yaptığım tek şey uyumak oldu. Son bir kaç saati içinde olanları düşünmemek için uyumak...

Çok KarışıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin