◄Uygulama Kısmı►

109 18 10
                                    

Bu bölüm son yorumu yapıp sürekli beni sıkıştıran kankama yani cleogoldenpen'e ithaf ediyorum :D

Ben çok güzel bir kiralık ev bulmuştum. Aynı zamanda okuldan evini bildiğim kişilerin evlerinden de uzaktı. Muratcan ile Alper'e o evden bahsettim. İkisi de "İyi o zaman." dedi. Sonra o evden anneme falan bahsettim. O da "Tutalım o zaman." dedi.

Muratcan ve Alper ile 1 hafta içerisinde hergün buluştuk. Hatta cuma günü Alper annesini de getirdi. Hep birlikte ev için mobilya falan baktık. 1 hafta içerisinde ev ile ilgili işler bitti.

Sonra ben saçlarıma saç boyası gibi-saç boyası değil- bir şey sürdürttüm ve saçlarım eskisinden çok farklı oldu. Aynı zamanda yeni çıkan bir şeyi kullanarak saçlarımı düz halinden kurtarıp dalgalı yaptım. Gözlerime de kanser falan yapmayan -aslında kanser yapabilir- numarasız lens taktım. Gözlerim kehribar renginden mavi olmuştu. Aynı zamanda tüm yaz boyunca boyum birden bire daha hızlı uzamaya başlayınca eski hâlim geride kalmıştı.

Alper de saçlarını benim kullandığım saç boyası gibi şeyin siyah rengini kullandı. Onunda saçları değişti. Aynı zamanda o da lens taktı. Rengi benimkinden daha farklı bir maviydi. Aslında mavi-kahverengi karışımı bir şeydi. Ama ikimizin de gözleri çok güzel görünüyordu.

En son sıra Muratcan'daydı. Onunda saçlarını değiştirdik. Ama çok bir fark yapmadık. Aynı zamnda onun gözleri artık kahverengi değil, kehribar renginin biraz daha yeşil olmuş hâliydi. Hepimiz eski hâlimizden çok farklıydı. Kimse bizi ayırt edemeyecekti. 

Saçlarımızı falan değiştirirken dil kurslarına da gittik. Hepimiz İngilizce, İspanyolca ve Fransızca kurslarına gittik. Normalde Muratcan İspanyolca kursuna gitmeyecekti ama Alper ile benim konuştuklarımı anlaması için İspanyolca kursuna gitmesi geekiyordu. Yine de okulda İspanyolca konuşmayacaktı.

Saçlarımızı falan değiştirmemiz iki hafta sürdü. Bu yüden de dil kursu da iki haftaydı. Ama kursa devam edecektik.

1 hafta İspanya'ya, 1 hafta Fransa'ya gittik. Onların şivelerini, konuşma tarzlarını öğrendik. Aynı zamanda gerçekten Fransız, İspanyol gibi görünebilmek için bol bol kıyafet aldık. Kişi başına 4 bavul falan düştü. Ama uçağa almadılar. Bizde bazı bavulları kargo ile Balıkesir'e gönderdik. Kıyafetlerin Balıkesir'e gelmesi uzun sürdü ama buna değerdi.

Seyahatimiz bitip, Balıkesir'e geldiğimizde kaldığımız yerden dil kursuna devam ettik. Yazın bitmesine 2 ay vardı ve bu 2 ayı çok ama çok iyi değerlendirmeliydik. Hergün İspanyolca kursuna 6 saat, Frannsızca kursuna 6 saat, ama İngilizce kursuna 3 saat gidiyorduk. Sonra da bize kalan zaman 9 saat oluyordu. O 9 saat içerisinde de uyuyorduk. Ama İspanyolca kursu falan 6 saat dediğim şey asıl şu:

6 saatin içerisinde toplam 1 saat teneffüs gibi bir şey ve 1 saat de yemek molası var. Ama İngilizce kursunda toplam 30 dakika teneffüs gibi bir şey var, yemek molası yok.

1 buçuk ay sonra

Okulların açılmasına iyice az kaldı. Muratcan, Alper ve ben sanki gerçekten yabancıymışız gibi konuşuyorduk. Akıcı, doğru konuşmamız ve kıyafetlerimizle gerçek birer yabancıya dönüşmüştük. Aklıma bir soru daha takıldı aslında "Biz okula kaydolmuş muyduk?" Bu çok önemli bir şeydi. Annelerimize sorduk. Okula kayıt olmuştuk. Aslında bir sorun daha vardı ama  o sorunu çözdük. Birileri bizim evimizi bulursa ve üç aile birden görürlerse ne olacak? Bu çok tuhaf olurdu. Bizde şöyle bir plan yaptık:

Bella ile Ronaldo'nun annesi benim annem, babası ise Muratcan'ın babası olacak. Bruno'nun annesi ise Alper'in annesi olacak. Bruno'nun babası ise Alper'in babası olacak. Aynı zamanda Bruno'nun annesi ve babası boşanmış ve annesi ile babası boşanır boşanmaz annesi Türkiye'ye taşınmış olacak. Türkiye'de taşındığı şehir ise Balıkesir olacak. Bu iş çok karışık. Yani Bruno işi. Onun ailesini size başka türlü anlatacağım:

Bruno'nun annesi ile babası boşanmış. Onlar boşanır boşanmaz Bruno'nun annesi Türkiye'nin Balıkesir iline taşınmış. Sonra Bruno'nun babası ve annesi başkaları ile tekrar evlenmiş. Yani Bruno'nun iki annesi iki babası var. Gerçek annesi Alper'in annesi, üvey annesi Muratcan'ın annesi; gerçek babası Alper'in babası, üvey babası ise benim -Nil Duru'nun- babası. Bruno'nun üvey annesi ile üvey babası Türk.

İşte olay bu. Gerçektende biraz karışık, öyle değil mi?

Neyse, bizimle birlikte ailelerimizde İspanyolca, İngilizce ve Fransızca kursuna gitti. Ama onlar bizim Alper, ben falan kadar uzun süre gitmedi. Zaten Muratcan'ın annesi ile benim babam çok çok az gitti. Çünkü onlar zaten Türk olacak ve sadece eşleri ile anlaşabilmek için İspanyolca falan biliyor olacaklar.

İşte bu da uygulama kısmıydı. Okulların açılmasına çok az kaldı ve biz son rötuşları yapıyoruz. Umarım plan iyi sonuçlanır.

 Sevdiniz mi bakalım benim kitapkurtlarım :D Hepinizi çok seviyorum :)) Öpüldünüz ♥♥♥

Sıra BendeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin