Bölüm Strong_Lovatic için. Beğenmen dileğiyle :D Bölümü biraz uzun yazmaya çalıştım ama pek fazla uzun olmadı. Yine de umarım seversiniz. ♥♥♥ Multimedya: Bella Rose
Alper'den
Ben size dememiş miydim Nil Duru kırmızı kazağı falan giyecek diye. Aslında ona çok yakıştığını söyleyemem ama yinede o kırmızı kazağı giydi. Altında şort vardı ve converse giymişti. Bunları giyeceğini ben size söylemiştim. Şu an onu ne kadar iyi tanıdığım için mutluluktan dört değil sekiz köşe oldum resmen. Ama sırf Ebru'yu okuldan alacağım diye hoşlandığım kız ile sinemaya gitmeyi kaçırdım.
Ama onun dışında da bir sorun var. Mert, beni Muratcan ve Nil Duru ile beraber gördü. Ya Bahar'a anlatırsa? O zaman yalancı durumuna düşerim. Çünkü Bahar'a "Zeynep diye bir kızla randevum var." dedim. Umarım Mert, Bahar'a bir şey demez. Aslında Bahar'a benim Nil Duru ve Muratcan ile buluştuğumu söylerse bende Bahar'a kendime savunmak nedeniyle "Evet Nil Duru ve Muratcan ile buluştum. Birkaç saat sonra da Zeynep ile sinemaya gittik." derdim. Bu şekilde kendimi savunabilirdim.
1 gün sonra, Nil Duru'dan
Uyandım ve saate baktım. Saat 12.26'ydı. Geç kalkmaya şimdiden başlamıştım ve daha yaz tatilinin üçüncü günüydü. Bugün buluşmada ne giymeliydim? Bana kalırsa pembe bir elbise ve o elbisenin altına krem ile beyaz karışımı renkteki bot ya da çizme olduğunu düşündüğüm ayakkabı muteşem olur. Evet onları giyeceğim. Aklımda güzel canlanıyorlar. Bence bana da yakışırlar.
1 saat sonra
Hemen duş aldım ve üzerimi değiştirdim. Sonra da anneme gitmemiz gerektiğini söyledim. Daha buluşmaya 40 dakika vardı ama önceden orada olsam ne olurdu ki? Hem Alper erkenden geleceği için onunla muhabbet de ederdik.
Arabaya bindim ve emniyet kemerimi bağladım.-gerçi hiçbir zaman bağlamam- Kısa bir süre içerisinde Limon Cafe'ye geldik. Arabadan indim. Annemin gelmesine gerek yoktu. Bu yüzden de ben arabadan inince annem eve olan yola doğru arabayı sürmeye başladı. Bende o sırada kafeye girdim.
Saate baktım. Saat 13.52 olmuştu. Zaman ne kadar çabuk geçmişti! Hemen bir masaya oturup Alper ile Muratcan'ı beklemeliydim. Belki onlar çoktan gelmişti ve beni bekliyorlardı.
Hemen ilk gördüğüm boş masaya geçiverdim. Dün benim, Alper'in ve Muratcan'ın oturduğu masaya bakan garson kız yanıma gelip "Ne alırdın tatlım?" dedi. Bende cevap olarak "Ben bir şey istemiyorum, teşekkür ederim." dedim. Bana kalırsa bir şey istemedikten sonra "Teşekkür ederim" demek çok saçma bir şeydi. Misafirliğe giderken de öyle oluyordu. Bana bir şey isteyip istemediğimi soruyorlardı. Ben de sadece "Teşekkür ederim." diyordum. "Teşekkür ederim" cümlesi, biri size yardım ettiğinde o kişiye söylediğiniz cümledir. Ama ben bir şey istemediğimde yani birinin yardımını istemediğimde neden "Teşekkür ederim" diyorum ki? Sadece "Yok hayır." desem kimse derdimi anlamıyor.
Neyse, birkaç dakika Alper geldi mi diye bakındım. Ama onu göremedim. Tekrar saate baktım. Saat 13.58'di. Beklemekten sıkılmıştım. Ama benim beklemekten sıkıldığım şey Muratcan ve Alper değildi. Mert'ti. Ben Mert'i sürekli beklerken o hiçbir şeyi fark etmeden hayatına devam ediyor. Bu planı hemen uygulamak istiyorum. Artık Mert'in üzülmesi umurumda bile değil. O beni hergün üzerken ben onu kısa bir süre üzsem ne olacak? Zaten onun sevgilisi var. Ama birden fazla. Buna gıcık oluyorum işte. Birgün Mert'in sevgililerinin hepsini bulup onlara durumu anlatacağım.
Yine ve yine saate baktım. Bu sefer saat 14.07 olmuştu. Neredeydi bunlar? Özellikle de Alper. O beni bekletmememliydi. Nasıl olsa benden hoşlanıyordu. Yani bence hoşlanıyor. Size durumu anlattım zaten. Ama gelecekte belki onunla evleneceğimi düşünüp erken gelmesi gerekir. Aslında merak ettiğim şeylerden biri de "Evleneceğim kişi" Acaba soyadım "Gecekuşu" mu yoksa "Karabaş" mı olacak? Ya da başka bir şey mi? Bunu çok merak ediyorum.
Birkaç dakika daha geçtikte sonra Alper'in koşarak bana doğru geldiğini gördüm. Ama Muratcan neredeydi? Onu aramalıydım. Ama belki Alper, Muratcan hakkında bir şey biliyordur. Alper yanıma geldi ve bana"Geç kaldığım için üzgünüm. Ebru beni sorguya çekti." dedi. Bende ona "Sorun değil." dedim. Sonra da "Muratcan nerede biliyor musun?" diye bir soru yönelttim. O da bana "Hayır." cevabını verdi.
Muratcan'ı merak etmeye başladım. Bu nedenle onu aradım. Onunla konuştuk. Konuşmayı ben başlattım:
-Muratcan neredesin? Buluşmayı unuttun mu?
-Ne buluşması?
-Hani dün kararlaştırdık ya.
-Abi benle kafa mı buluyorsun sen? Uykumu da yarıda kestin zaten.
-Sen uyuyor muydun?(!)
-Sen aramadan önce evet uyuyordum.
Muratcan'ın dediklerine çok sinirlendim. Nasıl bir insan buluşmayı unuturdu? Bir de Muratcan benim kankam. Onunla konuşmaya kaldığım yerden, bağırarak devam ettim:
-Kafan güzel mi Atcan?
Ona bağırarak Atcan dediğim için Muratcan birden kendine geldi. Sonra da konuşmaya devam etti:
-Sen bana Atcan mı dedin?
-Evet dedim, ne olmuş?
-Sana bir daha bana Atcan deme demiştim!
-Ben Alper ile Limon'dayım. Hemen gel!
Telefonu Muratcan'ın yüzüne kapattım. Artık ne yaptığının farkındadır herhalde.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sıra Bende
Novela JuvenilSesin bana öyle güzel geliyor ki... Âdeta bir şarkıcının sesi gibi. Sen her konuştuğunda şarkı söylemiş oluyorsun ve sen şarkı söyledikçe benim sana karşı sevgim daha da artıyor. Ben her zaman senin şarkılarını dinledim. Ama artık şarkı dinlemek değ...