6. Açık Mezar

100 6 1
                                    

Multimedya:
Cem Adrian: herkes gider mi?

Beyonce: crazy in love

Merhaba. Ben geldim. Nasılsınız sevgili okuyucularım? Yorum yapın da azıcık konuşalım. Kitap hakkındaki görüşlerinizi çok merak ediyorum. Neyse sizi oyalamayayım.

Keyifle okumanız dileğiyle.

Geçen saniyeler, dakikalar, saatler daha büyük bir hal alıyordu. Her geçen saniye ilmek ilmek işlerken hayatı, tek yaptığım hayatın cefasını çekmekti. Her bir nefesim ciğerimi yakıyordu.

Bir tuval verdim gönlümün paslı ve soğuk zindanlarına mahkum edilmiş çocuğa. Uçsuz bucaksız hayallerini reddetmesi için. Tek çizdiği gökkuşağıydı. Her bir rengin her bir duyguyu yansıtmasıydı. Acısıyla, tatlısıyla hayatı çizmişti. Bir de gerçeklerin resmedildiği tuvale baktım. Karanlıktı. Hiçbir karanlık bu kadar koyu olamazdı. Sadece acı. Hayatımda hükmünü süren tek duygu da buydu.

Gökyüzü bizim evimizdi. Biz de birer yıldızdık. Hayal gücümüzün yetemeyeceği kadar özgürdük orada. Kayıyorduk, kayıyorduk, en sonunda sönüyorduk.

İyice yorgun olan gözlerimi kapattım ve bir damla yaşın akmasına izin verdim. Gözlerimi açtığımda Evren'in elinin kanadığını gördüm. Hemen kana bulanmış ellerimi çektim. Tırnaklarını Evren'in ellerine saplamıştım.
"Ah, çok özür dilerim. Farkında değilim."
Elindeki kanı, kanlı ellerimle temizlemeye başladım. Soğuk havaya karışan sözcüklerimi fısıldıyordum.

"Benim yüzümden oldu. Canını yaktım, sana zarar verdim. Ben her şeyi berbat ediyorum. Her şeye zarar veriyorum. Sana zarar verdim. Benim yüzümden. Ben hiçbir şeyi başaramıyorum. Ben kendime bile iyi gelemiyorum."
Sessiz ağlamam hıçkırıklarla devam ediyordu. Ellerimi iki yanıma düşürdüm ve sonu gelmeyen gözyaşlarımı akıtmaya devam ettim.
"Şşşt, ağlamayı bırak artık. Sen ruhu yaralı bir adamı iyileştirdin. Yüzünde hiçbir zaman olmayan tebessümünle bile beni güneşime ulaştırdın. Asla yaşayamadığın mutluluk ile bana mutluluğu öğtrettin."

Soğuk duvara sırtımı yasladım ve dizlerimi karnıma doğru kıvırdım.
"Benim yüzümden, ben yaptım, her şeyi mahvettim."
Sayıklamalarımı durduramıyordum. Kendimi çok boş hissediyordum. Sanki bir alevdim. Her şeyi içine alıp büyük bir yangın çıkarıyordum. Evren ayaklarıyla ritim tutmuş, elleriyle kanallarını ovarken başını kaldırdı. Sesi ulaştı birden kulaklarıma.

"Elis, kalk hadi. İfadeni değiştir. Benim yüzümden olduğunu söyle. Senin canının yanmasına dayanamıyorum. Kapalı alanlar hastalığı tetikliyormuş. Dışarıda olman daha güvenli."

Çıldırmış olmalıydı. Bunu benden nasıl isterdi? Eğer ona bunu yaparsam daha fazla kanayacağımı görmüyor muydu?
"Seni daha fazla ateşe atamam. Olmaz."
Ellerini bir yumruk haline getirerek dişlerini birbirine bastırdı. Sert ve sıkıntılı birkaç nefesi dışarıya verirken birden hareketlendi.

"Peki, o zaman ben ifademi değiştireceğim."
Alevlenmiş nefesini saçlarımın diplerinde hissedebiliyordum. Bana sinirlenmiş miydi? Gözlerindeki acı kahve ton kat kat koyulaşırken ellerimi bıraktı.

Onun gerisinde kalan sadece zemheriler gibi soğuktu.

O soğukluk benim sonumdu.

Üşürdüm, o olmazsa yanımda üşürdüm. Bunu bir kez daha anladım. Ona olan muhtaçlığım bir kez daha gün yüzüne çıktı.

Peki ya nasıl? Yıllardır hiçbir şeye sahip olmayan, hiçe değer görmeyen ben ayakları üzerinde durabilmişken, şimdi ise bir ay bile tanımadığı adama nasıl bu kadar muhtaç hale gelmişti.

BİR AVUÇ UMUTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin